Geçen hafta İlhami Yazgan‘ın kıtabını almak üzere Keup Straße'ye gittim. Kitabın henüz gelmediğini söyledıler, biraz canım sıkıldı ve vitrinlere bakmaya koyuldum.
O arada, Favori Yayıncılık'tan çıkan 'Anber Çiçeği' kitabı gözüme çarptı, yazarı da sevgili dostum Halil İçöz‘dü. Hemen dikkatimi çekti ve satın alarak eve geldim. Akşam biraz kitabın sayfalarını karıştırayım derken bir de baktım ki, kitabın neredeyse dörtte birini bitirmişim. Dolayısıyla kitabı gecenin ilerleyen saatlerinde bir solukta okudum.
Kitap bir roman tarzında ve tadında yazılmış. Oldukça sürükleyici ve akıcı, insanı Bolivya'nın tropik ormanlarından, Şili, İsviçre, Almanya, Hamburg ve Küba'ya kadar sürüklüyor…
Monika, Nazi sempatizanı bir babanın, Hans Ertl‘ın, üç kızının en büyüğü. Babası, 2.Dünya Savaşı sonrası Nazilerin savaştan yenilgiyle çıkmalarının ardından, Almanya‘da tutunamayarak Bolivya'ya yerleşir. O dönem kendisi gibi birçok savaş suçlusu Nazi de Bolivya‘ya yerleşmişlerdir. Lyon Kasabı olarak da bilinen Klaus Barbie, bunlardan biridir.
Monika ve ailesi de bir süre sonra Bolivya'ya yerleşir. Katolik ve eski Nazi tutucu bir çevrede Monika tam bir Alman disiplini altında yetişir. Aile bağları oldukça güçlüdür, kendinden emin ve özgüveni yüksek bir tarzda, babasının doğmadan önceki beklentilerine uygun olarak ‘erkek‘ gibi yetiştirilir.
Evlenir ama evliliğini uzun süre sürdüremez ve boşanır. Kendisini toplum yararına bazı çalışmalar yapmaya angaje eder. Bu arada ELN (Bolivya Kurtuluş Ordusu ) ile temasa geçer. İnti ve Chato ile tanışır, onlardan etkilenir ve de onları etkiler. Che öldürüldükten sonra, İnti ELN'nin en yetkili kadrolarından biridir.
Monika oldukça güzel, alımlı ve entellektüel bir kadındır. Yaşamında da bu özellikleriyle herkesin dikkatini çeker. ilgi odağı olur. Che'nin silahlı mücadelesini ve ilkelerini kararlı bir şekilde sürdürür. 68'lerin idol isimlerinden biri haline gelir. Monika'nın siyasal tercihleri ve mücadelesi -geniş kitleleri- özellikle kadınları çok daha fazla etkileyerek, onların anti-emperyalist, anti-faşist mücadeleye kazandırılması konusunda ciddi bir etki yaratmıştır.
CHE'NİN SELAMINI TABANCADAN ÇIKAN KURŞUNLA İLETİR...
Mücadelenin gelişim süreci içerisinde İnti‘nin öldürülmesiyle birlikte Monika ELN‘de önemli sorumluluklar almaya başlar. ELN, Che ve İnti‘nin intikamını almak için, Bolivya Istihbaratının şefi Roberto Quintanilla Pereira'yı cezalandırma kararı alır. Halk arasında Toto olarak bilinen Quintanilla bu gelişmelerden huzursuz olur ve Hamburg'a Başkonsolos olarak atanmasıyla derin bir soluk alır. Cezalandırma görevini Monika üstlenir ve uzun soluklu, maceralı bir seyahat neticesinde 1 Nisan 1971 günü Toto‘ya Che'nin ve İnt‘inin selamlarını toplu tabancasından çıkan üç kurşunla iletir…
Halk düşmanları nerede olursa olsunlar, yataklarında rahatça uyuyamayacaklarını ELN‘in kararlı mücadelesi ve Monika Ertl‘in çelikten iradesi ve kararlılığı karşısında anlamış oldular.
Monika, eylemden sonra Şili ve Küba‘da yaşamını sürdürür. Yarım bıraktığı işlerinin başında Klaus Barbie'nin cezalandırılması vardır. Regis Debray ile birlikte onun Lyon‘a teslim edilmesi konusunda planlar yapar. Barbie Bollivya İstihbaratını örgütleyen CIA ve BND ile önemli ilişkileri olan deneyimli bir istihbaratçıdır. Yapılan çalışmalardan huzursuz olan, çok özel ve iyi korunan zor bir hedeftir.
Monika Bolivya'ya döner ve ELN‘yi toparlayıp yeniden direnişe hazırlamaya koyulur. Zor ve karmaşık görevlerinin başında Klaus Barbie'nin entegre edilerek Lyon‘a iade edilmesi vardır. Barbie’yi Fransa’ya iade etmekle en uygun ceza ve teşhirin koşullarını yaratmak isterler. Tabii Barbie de bu gelişmeleri istihbaratın tüm olanaklarını kullanarak yakinen izlemektedir.
CHE'NİN İNTİKAMINI ALAN KADIN
Konuyla ilgili ikinci kitap da İlhami Yazgan‘ın, Ceylan Yayınları‘ndan çıkan 'Che‘nin İntikamını Alan Kadın' Monika Ertl…
Kitabı Köln'de Gala Kitabevi'nden temin ettim.
İlhami‘nin kitabını da bir solukta keyifle okudum. İlhami'nin kitabı daha ziyade belgesel tarzda, kaynakça bakımından oldukça zengin bol alıntılı, titiz bir tarzda ve akıcı bir dille yazılmış.
Her iki yazara da çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum…
Birbirinden habersiz yazılmış bu iki kitap aslında bir anlamda bana göre biribirini tamamlar nitelikte.
Kitaplar bizi 68 kuşağı ile yakınlaştırıyor, sosyalist mücadele tarihinin önemli köşe taşlarından biri olan Che ve İnti‘nin intikamını alan Monika Ertl ile tanıştırıyor ve onun şahsında yukarıda kısaca bahsettiğim, uzun soluklu bir mücadelenin içine çekiyor.
68 kuşağı, anti-emperyalist mücadelenin doruğuna vardığı Küba ve Çin devriminden sonra Vietnam halkının ABD'ye müthiş bir şekilde direnişi ve dize getirmesi karşısında, tüm dünyada ezilenlerin ulusal kurtuluş savaşları ön plana çıkmıştı. Buna bağlı olarak başta Avrupa olmak üzere tüm dünya coğrafyasında anti-faşist, anti-emperyalist öğrenci ve işçi hareketleri de geniş kitlesel boyutlarda yükseliyordu.
Başta Latin Amerika olmak üzere tüm dünyada gelişen bir silahlı mücadele rüzgarları Türkiye'de THKP-C, THKO, TİKKO, Almanya'da RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) ve Devrimci Hücreler, Fransa'da Aksiyon Direk, İtalya'da Kızıl Tugaylar ve çeşitli Halk Kurtuluş Orduları vs. nezdinde ifadesini buluyordu siyasal pratik içerisinde….
Dünyayı yorumlamanın ötesinde değiştirmek doğrultusunda ezilen halklar harekete geçmiş ve artık ok yaydan çıkmıştı…
Böylesi bir siyasal ortamda 68 kuşağını tanımak ve onlarla birlikte Monika Ertl'ın yaşam öyküsünü tüm boyutlarıyla yakinen solumak istiyorsanız her iki kitabı da bir solukta okumanızı tavsiye ederim…
Elinize aldığınıza pişman olmayacaksınız, iyi okumalar….
12.11.2020