Cemaat ve tarikat yapılanmaları, devlete verdikleri desteklerden dolayı her daim çok ayrıcalıklı oldular. Ve devlet de çok memnun olduğu için bunların isteklerini yerine getirdi. Hükümetler değişti, yönetimler değişti ama her nedense bile bile istedikleri ne varsa vermenin zihniyeti ve onlara destek hiç değişmedi, her dönem artarak sürdü.
AKP iktidarı; “Allah'ı ağızlarına" sakız yapanlara müsamaha gösterdi. Gelmiş geçmiş tarikatlara, cemaatlere, kuran kurslarına, yurtlara, Ensar vakfı gibi vakıflara, her türlü olanakları verdi. Ortaklığını gizlemedi. Hoca efendiye methiyeler dizdi. Eğitimde, devletin tüm kademelerine yerleştirdi. Parasal işlerde, yardım ve dayanışma faaliyetlerinde her türlü kolaylığı gösterdi. Dincilik, milliyetçilik adına yapılan tüm kirli işlere göz yumdu ve Mehdilik iddiası saçmalığına birlikte yarıştınız. Herkes tepesindekini Mehdi gördüğünden, Mehdi’sini kimseye kaptırmak istemedi, tüm cemaatçiler kendi hocasını son yüzyılın mürşidi ilan etme yarışına girdi. Cemaatçiler, camilere gelenleri biat kültürü ile zehirleyerek kendilerini insanüstü varlıklar gibi gösterdiler. Okullara girmek için soru çalarak, hırsızlığı, kul hakkına girmeleri hedefleri konusunda kendilerinin ki görüldüğünden geleneksel İslamcılar tarafından da mubah sayıldı. Cemaatlerin hepsi istinasız çalarak, çırparak büyüdü! En saf ve beceriksiz olanı bile yıllarca saltanatını, ürettiğinden değil, topladığı paralarla sağladı. Din adına yalanlar uydurarak, aslında asıl maksatlarının millete manevi alanda hizmet etmek olmadığı da ortadadır.
Kurban derisi topladılar, zehirledikleri öğrencileri okuttular, başlarına “abiler”, “ablalar” diktiler. Kimse nedenini sormadı, soranlara hayırlı iştir memlekete okumuş yazmış insan yetiştiriyorlar ne var bunda dediniz… Cemaat hakkında sorup soruşturanları yargıladınız. Bu “hayır işlerini” devlet yapıyor zaten ne karışıyorsunuz, ne soruyorsunuz dediniz ve gazetecileri mahkemelere verdiniz, Hoca efendi için devletin denetiminde hizmet yapıyor dediniz Yazanları, haber yapanları savcılığa şikâyet ettiniz ceza davalarıyla cezalandırdınız… Dokunanı yakmak için gazetecileri hapse attınız, her türlü hukuksuzluğu meşrulaştırdınız. Birçok karanlık işleri birlikte yaptınız, kapalı kapılar arkasında gizli gizli anlaştınız. Mübarek adamla(Gülen) uğraşıyorlar dediniz, Mübarek adamla uğraşanları ayıpladınız. Gerçek bildiğiniz gibi değil diyenleri dinsiz imansız, komünist, bölücü saydınız…
Bir yandan da Komünist Nazım Hikmet’i bile sahiplendiniz. 7 Ağustos mitinginde
“Bugün size Nazım Hikmet’in dizeleriyle diyorum ki ‘Akın var akın/ güneşe akın, güneşi zapt edeceğiz güneşin zaptı yakın” dediniz. Hem de komünist olan bir şairin, öteki dünyaya inanmayan bir şiirini okumak, mitinge katılanlar hiç düşündüler mi? “Ölenler dövüşerek öldüler/ güneşe gömüldüler” diye devam eden komünistçe yazılmış şiir, Mitinge katılanların düşüncesine bir haksızlık değil mi?
“Ahmet Arif’in dizeleriyle sesleniyorum ‘Bunlar engerekler ve çıyanlardır/ aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır/ Tanı bunları, tanı da büyü” diyen bir Başbakan Adiloş Bebem şiirinden okuduğu bu bölümü ne adına, niçin okudu?! Bir kere Ahmet Arif Kürd ve sosyalist. TCK’nin 141. maddesine göre komünizm propagandası gerekçesiyle tutuklandı (1950). İki yıl hapiste yattı.
Siz kimsiniz; sosyalist misiniz, komünist misiniz? Bizim şairlerimiz sosyalist. Bizim şairlerimiz savaşa karşı barışı savundular, faşizme ve emperyalizme karşı mücadele ettiler. Düşüncelerinden dolayı sürgüne gönderildiler ve cezaevlerine atıldılar. Eşitlikten ve adaletten yana olan komünist düşünceleriyle tanındılar. Şiirlerini emekten, barıştan, sevgiden yana yazdılar. Bizim şairlerimiz sömürünün olmadığı sosyalist bir düzen için hayatlarının sonuna kadar düşündükleri gibi yaşadılar.
Cemaatlerin hepsi, hem ekonomik hem de kültürel alanda hırsızlık yapıyor. 7 Ağustos mitinginde Nazım Hikmet’in, Ahmet Arif’in devrimci şiirlerini çaldılar. BirGün foto muhabiri Recep Yılmaz, “Demokrasi ve Şehitler” Mitingi’ne alınmadı. Gazetenin resmi bir çalışanı olmasına rağmen, belgeleri iptal edilerek alandan çıkartıldı. Neden. Çünkü BirGün gazetesi devrimci bir gazeteydi.
İktidarın tarikatlarla-cemaatlerle “ortak yanı” vardı, zaten söylüyorsunuz. İnanmamanıza rağmen, sadece haklı kandırmak için Allah, vatan, millet, bayrak ortak yalanlarınızdı.
Onarılamaz acılar çekildi, insanlar onurları adına öldüler. Kürd bölgeleri bombalarla, tanklarla yerle bir edildi, Evler ateşe verildi, insanlar yakıldı, kadınların bedenleri çıplak şekilde teşhir edildi, Kürd gençlerinin bedenleri askeri araçlara bağlanıp çekildi, gazeteciler içeri atıldı, yüzlerce yıl cezalar istendi, torba torba davalarda insanlar sanık yapıldı. Kamuoyunda itibarları ile akıl almaz biçimde oynandı, yok yere yargılandı, birçoklarının yargılanmaları hala sürüyor. Yargıda, yasamada, yürütmede ayrı ayrı mahkemeler kuruldu, yargılama bile yapılmadan hükümler verildi, infaz edildi. Yargıya yerleşen ve cemaatçiler denilen yapıyı kuranlar ve buna müsamaha gösterenler elbirliği ile yargılananları onayladı.
Her şey göz önünde oldu. Herkes gördü sadece dinciler, Türkçüler ve AKP’liler mi görmedi. Ötekileştirdikleriniz gördü de sizler neden görmediniz? Göremediniz mi, yoksa görmek mi istemediniz?
Yapılanları fark etmiyor musunuz? Her şey açık açık ortada diye soru soranlar bile yargılandı. Görmediniz mi? Dinin bu piyasadaki merdiven altı din tacirlerinin söyledikleri sorgulanmalıdır…
Neden yalanlar söylediler, neden bazı şeyleri uydurdular, neden birbirlerine ses çıkarmadılar, neden aynılar? Neden kandılar, neden kandırdılar?
Çünkü haramları birlikte işlediler, birlikte yediler. Senin ki benden kara, diyerek, birbirlerine ses çıkarmadılar, vur kazmayı beline diyerek ortaklıklarını sürdürdüler.
Cemaatçiler, birbirine demedik şey bırakmazken, dinleri mi farklı, mezhepleri mi farklı, ırkları mı farklı, ülkeleri mi farklı, kültürleri mi farklı?
Cemaatçilerin hepsi aynı, teşkilatlanmaları da farklı gibi görünen, nüans farklarından ibaret. Geçin bunları!
Her türlü hukuksuzluğa ve adaletsizliğe sessiz, dilsiz ve gözsüz kaldınız…
15 Temmuz sonrası; AKP iktidarında Fethullah Gülen’e övgüler yağdıranlar ve onlarla ittifak yapıp devleti paylaşanlar yargılanmalıdır.