Eylül hüznün ayı, eylül veda.

Eylül ağaçların yapraklarını dökmeye başladığı, gökyüzünün homurtularla devindiği, doğanın yorgun adımlarla valizlerini topladığı, kış uykusuna hazırlandığı ay.

***

Eylül’de başladı kapandı sandığım yaralarım kanamaya. Çeyrek asırlık sürgünün mirası yalnızlık ve suskunluk sanki. Ekmek, sigara ve şarap istiyorum sadece. Ve gitmek yeniden, unutmak, unutulmak. Oysa keşfedilmemiş tek bir kıta, tek dişi kalmış canavarın kirletmediği bir tek ada kalmadı dünyada. Neylerim, nereye giderim sırtıma yapışan bu ağır valizle...

***

Eylül’de telaşlıdır düşler. Bavullar hazırlanır, yeni hayatlara doğru koşulur geceler boyunca. Ama sabah olduğunda, güneşin yatağınıza girip, ayak parmaklarınızdan başlayıp kulak memelerinize kadar öpüp ısıtmasını nafile beklersiniz. Nafile beklersiniz tatil maceranızın “alo seni hala seviyorum, seni bekliyorum, al bohçanı gel.” demesini. Düşleriniz eylül sonlarında kâbuslara dönüşür, çalmayan telefonlara siz uzanır, o güzel sözleri yeniden işitmek istersiniz. Heyhat ses rengini, söz tılsımını yitirmiştir artık. Yaz bitmiştir. Aşil topuğundan vurulmuş, Samson’unuzun cadı karısı gece uykudayken O'nun saçlarını kesmiştir.

***

Eylül’de okullar açılır. Okul çağında çocuklar, örneğin Orta-Doğu’da, kalem defter yerine taş doldururlar ceplerine. Taylandlı çocuklar zengin ülke ihtiyarlarına satılmaya devam edilir, eylül promosyonu adı altında.

***

Eylül balıkçıların bayramıdır. Av yasağı sona ermiş, deniz durulmuş, aylak turistler evlerine dönmüştür.

***

Eylül’de biber sıcakları yaşanır. Güneyde evlerin damları, ağaçlar, iplere saplanmış kırmızı biberlerle süslenir.

***

Türkiye’de 12 Eylül mağrurları – mağdurları ve yakınları olan yüz binlerce insan, eylül ayının bir an önce bitmesini ister. Sürgünlerin gözleri çakmak çakmak olur, tüyleri diken. Ve daha da sessiz ve öfkeli dolaşır dururlar kalabalıklarda, yapayalnız.

***

Şairler illa da bir şeyler karalayacağım diye uğraşırlar.

***

Eylül’de esnaflar tatilsiz bir yılı daha geride bırakmanın pişmanlığını yaşarlar. İşçiler tatile gitmeyi hayal bile edemediklerinden, “zamanım yok, hanımı, çocukları yolladım yazlığa, yaylaya” diyen patronlarının arkasından, “mezara mı götürecek bunlar parayı” diye söylenirler.

***

Eylül ayında babasız çocuklara gebe kalır kadınlar. Jinekologların kürtaja gelen müşterilerinin sayısı katlanır. Evli kadınlar kocalarından gizler hamile olduklarını, bel soğukluğu tedavisi gören erkekler, eşlerinden köşe bucak kaçar.

Eylül ayında genellikle kendilerinden yaşlı turistlere bedenlerini peşkeş çeken özel garsonlar, belki Avrupa kapıları açılır diye heyecanla bekler. Ve piyango her yıl içlerinden birkaçına vurur. İstekler yapılır ve damızlık olarak Avrupa’ya yola çıkar şanslı delikanlılar.

***

Eşlerinden ayrılmak adına, yıllardır 'gitmek' fiilini çeken insanlar, tatilde yeni bir ses, ten, nefes bulduklarını düşünerek bavullarını hazırlar ve telefon beklerler. Kimileri bir adım daha atar ve boşanma davası açar. Ama eylül bittiğinde umutlar yerini hayal kırıklıklarına bırakır. “Yine de karım-kocam iyidir” diye teselli olunur. Sırdaşlara da “Ben istemedim, yuvamı tercih ettim” diye yalan söylenir. Özgürlük bir kez daha güvenlikle takas edilmiştir. Tatil bitmiş ve aşk başlamadan ölmüştür.

***

Eylül’de toplarım ben de valizlerimi. Eylül ufka açılmanın, yenidünyalar keşfetmenin zamanıdır benim için. Senden uzaklara sana rağmen giderim her Eylül’de...

***

Eylül hüznü yatağıma dolan ve sözlerin. Isıtmayan, sarmayan, bana yetmeyen sözlerin. Yaz bitti. Eylül’de üşürsek ey sevgili kışın neyleriz yalnız. Senden uzaklarda kendimden de uzaktayım anla. Anla sevgili illa da Eylül’de beklerim hayır dualarını...