Ya perde arkasındakiler !
Çorum olayları başlamadan önce kısa bir hatırlatma, 1979 yılında ABD’nin Türkiye Büyükelçiliğinde ikinci katip olarak çalışan Robert Alexander Peck adlı görevli Çorum’da ne arıyordu? Kimleri ziyaret etti? Ziyaret nedeni neydi? Peck o yıllarda sadece Çorum’u ziyaret etmemişti. Özellikle Alevi ve Sunnilerin birlikte yaşadıkları Amasya, Tokat, Sivas, Maraş, Yozgat gibi birince derecede hassas illeri ziyaret etmesi nasıl karşılandı?.(Ossetler üzerine etnik araştırma yapan iki tarihçiyi DGM'de yargılayan zihniyetler düşünüldüğünde , sıradan görünen bir katibin (Ajanın) çalışmaları kafalarda bir soru işareti yaratmaz mı). "Peck, Çorum’da devlet yetkililerinin yanısıra o dönemin AP il Başkanı Ali Ayhan Çetin, CHP il Başkanı Cemal Şahin, MHP il Başkanı Fahri Askur ve Çorum Belediye Başkanı (CHP ) Turhan Kılıçoğlu ile görüştü.

CIA görevlisinin görüştüğü kişilerle görüşmek için çok çaba harcayan dergi muhabirleri ancak bir kaç parti başkanı ile görüşebiliyorlardı. Bazı parti il başkanları ise zaman aşımına uğradı diye görüşmeyi çok anlamlı bulmuyorlardı.

Çorum olayları üzerine konuşmayacaklarını ve bu olayları açmanın kimseye bir yararı olmayacağın ifade edenlerden tutalım da olayın kapandığını söyleyenlerle karşı karşıya kalmışlardı gazeteci ve muhabirler.
CIA görevlisi Peck, Çorum’da, Sivas’ta Amasya’da Alevilerle sunnilerin nufus oranını soruyor (bu adam nufus memuru mu) Peck gittiği yerlerde işçilerin sayısal gücünü öğrenmek istiyor, sağ-sol potansiyelin hangi tarafın lehinde olduğunu öğrenmek istiyor ve hele hele de buralarda çatışmaların mehzepsel (etnik) nedenlerden mi, yoksa ideolojik nedenlerden mi kaynaklanıyor? sorularını soracak kadar bu istiğbaratları toplamak ne demek oluyor. Acaba tüm bunlar neden icap ediyor? Bu sorular neyin ürünüdür.? Bu yetkiyi kim veriyor? Peck, yalnız mı yoksa beslemeli ırkçı ve islamcı provakatörlerle mi iş başındaydı?

Peck, görüştüğü il başkanlarına “Hangi kesimin daha fazla oy koparacağını sorması, ayrıca mezhep durumuna yönelik Alevi ve sunnilerin sayısal güçlerine ilişkin bilgiler istemesi, partiler arasında güçler dengesini, siyasi olaylarda kimlerin aktif olduğunu sorması gibi.Peck, Türkiye’den ayrılacağı için bu ziyaretleri yaptığını söylemektedir. Peck'in yaptığı ziyaretleri araştıran dergi muhabirleri açıklıyor.
 

Yeni Gündem muhabirinin Çorum Belediye Başkanı, Kılıçoğlu'na katliam üzerine sorduğu soruya aldığı cevap, " ben bu konu üzerinde açıklama yapmam gereken yere açıkladım. Bu konu üzerine konuşmayacağım", ama yine de "Amasya Belediye Başkanına sorulan sorular bana da soruldu", diyor. Bir ülke düşünün ki konsolosluk da görevli bir kişi olacak ve bu ülkenin çok hassas olduğu konuları ivediliye ivediliye, şehir şehir gezecek, araştıracak, bilgi toplayacak , parti il başkanlarına, belediye başkanlarına her türlü soruyu soracak ve sonucunda da bu gezdiği yerlerde olaylar tüm vahşetiyle baş gösterecek. Tüm bu gelişmeler üstünde yıllar geçtikten sonra yeni gündem tarafından bu görüşmeler kamuoyuna yansıtılacak.

Çorum emniyet müdürlüğünde ilerici,demokrat 40 polis görevlerinden alınıp başka yere tayin edildi. Tayin edilen polislerin yerlerine hemen Pol-Bir'li polisler getirildi.
Irkçı MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Gün Sazak 27 Mayıs 1980’de Ankara’da öldürülmesi üzerine Çorum’da gövde gösterisi yapan MHP’liler, Şeflerinin öldürülmesinden dolayı günbe gün hazırlanan provakasyonu hayata geçirmek için çeşitli illerden ırkçılar seferber edilmiş durumdaydı.
Hedef olarak seçilen ilerici, demokrat ve Alevilerin oturdukları mahallelere tehditler savurdular. İzinsiz yapılan bu gösteriye devletin kolluk kuvvetleri sessiz kalıyordu.. 28 Mayıs günü şehrin en işlek caddesinde toplanan ırkçılar sağa sola sataşarak, önceden bildikleri Alevilerin ve ilericilerin dükkanlarına saldırdılar. Halkın direnişi karşısında amaçlarına ulaşamayan ırkçılar, polisin yardımıyla geri çekildiler. Yeni atanan Emniyet müdürü Halil Bozkurt, Tunceli'den Çorum'a tayin edildi. En ufak bir pürüzün çıkması istenilmiyordu, onun için yeni atanan kadrolar çok önemliydi. 28 Mayıs günü yapılan bu provaya polisler hiç müdahale etmediği gibi zor durumlarda bilakis yardım ediyorlardı, açık açık ülkücüleri koruyorlardı.

 

Çorum katliamında en çok atılan slogan " Ya kan kusturacağız, ya tam susturacağız „ Kanımız aksada Zafer İslamın“ sanki Çorum halkı islam'ın önünde çok büyük bir engelde, islamın yerine 'Hristiyanlığı' getirecekte özellikle İslam çığırtkanlığı yapıyorlar.İslamın zaferi Çorum halkına karşı üstünlük mü sağlayacaktı. Peki Çorum da yaşayanların kimliğinde İslam yazılı değil mi? Yaşlı genç çoluk çocuk demeden İslam adına öldürülen bu insanların ne suçu vardı? Suçları Alevi mi olmaktı?
Haziran-Temmuz 1980 Çorum’da faşistler tarafından tezgahlanan bu oyunları sahneye koyanların arkasında CIA ajanın çıkması bir tesadüf mü?. Maraş katliamında yanlı tutumunda yaptığı demeçte kendinden çok bahsettiren Demirel, Çorum katliamı döneminde MC. Hükümetinde Başbakan'dı .

Halk düşmanı Demirel „ Çorum olaylarını komünistler çıkardı“ dedi ve bir gazeteciye „Çorum’u bırak Fatsa’ya bak“ diyerek çok açık yanlı tutumunu bir kez daha göstermişti. Maraş katliamında gazetecilerin sorduğu soruya verdiği yanıtta hatırlanırsa „Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz" deki aynı manevrayı Çorum’daki milliyetçi vahşet de de görmemezlikten geldi. Fatsa’ya , Nokta, adlı bir operasyon yapıldı. Bu operastonda yüzlerce devrimci tutuklandı.
Operasyon da kullanılan yüzü maskelilerin aranılan ülkücü katiller olmaları Demirel’i hiç rahatsız etmedi. (Yüzleri maskeliler arasında  ülkücü Nihat Genç'in ismide gündeme geldi)
CIA ajanlarından Paul Henze ve Ruzi Nazar’ında MHP’lilerle ilişki içinde olup özellikle mezhep çatışmalarıyla yakından ilintili olan isimlerdir. Ruhi Nazar ırkçı Türkeş’in çok yakın dostu olarak bilinmektedir.

Türk ırkçıları denetimi ellerine geçirmek için polislerin yardımına ihtiyacları vardı. Özellikle Çorum giriş çıkışlarda polisler denetim yapıyor kendilerine göre "şüpheli" adamları topluyorlardı ama ırkçılar çevre il ve ilçelerden güç yığıyorlardı. Polisin bu yanlı tutumu sonucu Çorum merkezine Türk ırkçıları toplanır.

Irkçı partinin ülküdaşları Haziran ayının son günlerinde işi azıtıyorlardı polisin desteğiyle. Çorum için hazırlanan senaryo bütün yönleriyle 1 Temmuz günü sahneye konuldu. Daha önceden tesbit edilen Alevi mahallelerine yapılan operasyon sonucu yüzlerce insan gözaltına alınır. Irkçı partinin piyon çapulcuları, pis ve kötü karakterli oyuncuları Alevilerinin evlerini ateşe verir. Senaryo ya göre tüm provakatörler yerlerinde mevzilenir. Ama ırkçı MHP'liler ve ümmeci cemaat kendi aralarında cuma gününden bahsederler hep.( 4 Temmuz cuma ) Cuma günü camilere toplananlara "Alaaddin Cami'sini komünistler yaktı" gerçek dışı olan bu yalanla toplanan zır cahiller milliyetçi ve yobazların galeyanına gelerek Alevilerin oturdukları mahalelere "Allah, Allah" diye saldırdılar. Saldırılar sadece Şehir merkeziyle sınırlı kalmaz, köylerde de Alevi -sunni kışkırtması yapılır.

„Milönü mahallesinde ırkçılar yürüyüş yaparken polisler hiç sesini çıkarmadan seyrediyorlar. 19 AN 709 plakalı kırmızı renkli Renault bir araba Milönü’yü boydan boya tarayarak başlayan provakasyonla Milönü’nde tüm işyerleri tahrip ediliyor. Halk, olayların başlamasıyla birlikte kendi güvenlikleri barikatlar kurdu ve saldırılara karşı kendilerini korudular.

* Çorum milletvekili Ethem Eken bu olayı şöyle anlatıyor; „Jandarma Genel Komutanı Sedat Celesun  gelmişti. (12 Eylül darbesini yapan çetecilerden biri, MHP'li )  Vali’likte birifing vermişti. Birifingte hükümetten emir aldığını ve Milönü’ndeki barikatı kaldırmak için ateş açacaklarını anlattı“ ( Bu ne biçim kardeş kanının akmasını istemeyen Genaral ki halkın üzerine kurşun yağdırmayı söyleyebiliyor.) Ethem Eken’de Sedat Celesun’a „Bu hareketin Türkiye’yi felakete götüreceğini söyleyerek; ben halka gidip konuşacağım“ demesiyle S.Celesun’da o zaman git ikna et“ diyor. Ethem Eken gidip mahalle halkıyla görüşüyor. Görüşme sonucu Barikatlar kaldırılıyor.Tabi bu sırada resimi çekilen E. Eken cuntacılar tarafından „halkı isyana teşvikten 22 gün hücrede tutuldu. Bu olay bile bağımsız yargı organının tutumunu sergilemektedir.

Çorum’da görev yapan Yarbay Vural Gürüde’nin tarafsız tutumu göze çarpacak ve tarafsız görev sergilediğinden dolayı MHP’lilerin yoğun girişimleri sonucu Çorum'daki görev yerinden uzaklaştırılacaktı. 30 Haziran'da ırkçılar tarafından bildiriler dağıtılır, bildiride cihat çağrısı yapılır.Aynı gün CHP'lilerin, Alevilerin, Devrimcilerin yoğun olduğu semtlere saldırı başlatılır. Üçevler mahallesine Pol.Bir'li polisler baskın yapar. Polis biryandan insanları gözaltina alırken diğer yandan polisin gözleri önünde silahlarla evler taranıp ateşe verilir. Tüm haberleşme ve yardım yolları kapatılır, işyerleri yağmalanır. Bu saldırıda 4 kişi katledilir. Saldırıyı yönetenler arasında MHP Il Başkanı Fahri Askur ve Çorum Ülkücü Gençlik Derneği Başkanı Seydi Erenyel'de var.
 

1 Temmuz SSK çevresinde olaylar yeniden başlıyor ve bu olayın büyümesi ile 2 Temmuz’da sokağa çıkma yasağı uygulabinıyor. 3 Temmuz günü Vali Yüksel Çovuşoğlu, Çorum’un güvenlik yetkilileri ve önde gelenleri ile toplantı yapıyor. Sokağa çıkma yasağının kaldırıp kaldırılmaması konusunda. Yapılan bu toplantı sonucu çıkan karar sokağa çıkma yasağının devam etmesi, fakat bir gün sonra 4 Temmuz’da sokağa çıkma yasağı Vali tarafından kaldırılıyor. Aynı gün provakatörler işbaşına geçerek. her zaman yaptıkları gibi insanların dini duygularına hitap eden yalana dayalı konuşmalar yapıyorlar. Alaadin Camisine solcular saldırdı diye (sürekli tekrarladıkları bu iğrenç yalan sonucu) islam aleminin zaferi için 58 insan şeriatçı dinciler ve türk ırkçıları tarafından öldürüldü. (zır cahil bir toplumu en iyi kandırmanın yolu dini duygular üzerine oynanan oyunlardır)
 

Türk Irkçıları ve yobazları kadın, çoluk çocuk, ihtiyar, genç demeden 58 güzel insanı katletdiler. Rehin aldıkları insanlara her türlü işkenceyi yaptılar, ellerinde rehin bulunan kadınlara tecavüz ettikleri gibi çamaşırlarını sopalara takıp dolaştırdılar.
O dönemlerin CHP il başkanı olan Cemal Şahin açıklaması; Sağcılar polis kordonu altında solcuların evlerini yağma ediyorlardı. Kemal Maraşlı adlı bir polis çelik yeleğini giymiş elindeki otomotik silahı ile mezar taşlarını komünistlerin kellesiyle öreceğim diye bağırıyordu. Kiremit cami’nin önünde bir Türk bayrağı dikerek ve polisler bu bayrağın başını bekliyordu, saldırı olmasın diye“ (Nokta dergisi)

 

İşin garipliğine bakın ki bu zat Demirel'in partisi DYP ile saf tutuyor. Çorum katliamının sahipleri ile el eleverdi. Tarihin cilvesine bakın ki Çorum halkına sıkılan kurşunlarla sıkı fıkı kirli politik çıkarlar peşinde koşanların gerçek yüzü yıllar sonra ortaya çıkıyor. Ki kendisi bunca vahşeti gözleri ile görmesine rağmen, dergilerde ırkçıların çirkin oyunlarını açıklaması unuttuldu mu sanılıyor ?.Bile bile „bana sağcılar cinayet işletiyor dedirtemezsiniz“ diyenlerle birleşiyorsa; peki bu vahşeti görmeyenler, tüm bu yalanlara inanan zır cahiller tarafından çıkarılacak vahşetlere kim dur diyebilir ki!. Vahşetin canlı şahidi yalancılarla, yürüyüşlerde kol kola girerek Çorum halkından yeni yeni Çorum katliamları için mi oy isteyecek!..
Çorum’da Günaydın ve Güneş gazetelerinin muhabirliğini yapan Azmi Öztürk, olayların direkt bir provakasyon olduğunu söylerken buna birde ekleme yapıyor“Benim elimde olsa olaylar sırasında Vali ve Emniyet müdürlerini görevlerini kötüye kullandıkları için yargılardım“diyor. Nokta dergisi 1987.
1980 Haziran-Temmuz’unda Çorum katliamında Alevi oldukları için tecavüze uğrayan iki kadın, Erzincan 1 Numaralı Askeri Mahkemesi’nde görülen davada tanık Ayşe Y. Türk ırkçısı MHP’li Zeki Çapkın’ı tanıyarak kendisine tecavüz eden kişiyi teşhis etti. Bu barbarlık altı yıl sonra Türk hukuk sistemine „siyasi amaçlı tecavüz“ olarak geçti.
Irkçı faşist saldırıların yoğunlaşması üzerine iki çocuklu Ayşe Y. 3 ve 5 yaşındaki çocukları ile başgardiyan Mehmet Özkan’ın evine gidiyor. Evde başgardiyanın karısı Elmas Ö. var, ama onunda paniği Ayşe’ninken az değil. İkisi birden yanlarına çocuklarınıda alarak kendilerine daha güvenlikli bir yer arıyorlar ve bir inşaatın bodrumuna saklanıyorlar. Bu saklanma hiç bir şeye yaramayacaktı çünkü ırkçı faşistler kadınları ve çocukları bodrumda bulacaklardı. Kalabalağın eline geçen bu iki kadını, kendi denetimlerinde olan bir eve teslim ediyorlar. Bu teslim işleminden sonra bu iki kadının evlerini ateşe vermek için yola çıkıyorlar. Akşam eve döndüklerinde iki kadın ve üç çocuğu karanlık bir yolculuğa çıkartıyorlar. Bu yolculuk esnasında ülkücü kalabalıktan biri „bu komüniste silah var“ diye Ayşe Y.in çırılçıplak soyunmasını emrediyor. Kadının üstünde hiç bir şey çıkmamasına rağmen gece yarısına kadar bekletiliyor. Yörük Halil’in evinde bekletilen kadınlar saat 24 sularında Çolak Zeki lakaplı Zeki çapkın kadınları evine götüreceği söyleyerek kapı önünde bekleyen 4 kişiyle birlikte ağızları bağlanarak bilinmeyen bir yolculuğa götürüyorlardı bu iki kadını, kuruçay yönünde bir bağ evine götüren ırkçılar kadınları ertesi günün akşamına kadar burada bekletiliyorlar, gece olunca dışarı çıkarılan kadınlardan birisine Zeki Çapkın ve Bilal Yılmaz üçüncü kişinin ismi bilinmiyor. „Senin ifadeni alacağız“ denilerek dışarıda kadının zorla ırzına geçiyorlar. Diğer kadınında ırzına geçmeye çalışan ise duyulan bir ıslık sesi sonucu kaçıyor.

Barbar olan ırkçılar bu iki kadını burada bırakarak kaçıyorlar. Zeki Çapkın ve Bilal Yılmaz „siyasi görüş ayrılığı nedeniyle zorla ve öç alma kastıyla hürriyeti tehdit etmek“ ve A.Y. ırzına geçmek suçlarından 18 yıl altı ay hapis cezası, 26 bin lira para cezasına çarptırılıyordu.
 

Sonuç olarak Çorum'da bekledikleri ikinci bir Maraş yaratmayı gerçekleştiremediler. Çorum halkı, ilericiler, demokratlar , Devrimciler ve Aleviler birlikte ortak hareket ettiler, ortak kararlar ve ortak savunma tedbirleri aldılar. Eğer bu böyle olmasaydı Maraş katliamından çok daha büyük vahşet, çok daha büyük bir katliam gerçekleşirdi." Kaynak Yeni Gündem 5-11-Temmuz. 1987.
 

Çorum katliamını yapanlar, savunmasız kadınlara tecavüz edenler, bebekleri öldürenlerin Hitler faşizmden farkı nedir? Çorum katliamını yapanlar ülkücüler, islamcılar ittifak içindeydiler.  Çorum vahşetini yapanlar dinci ve milliyetçilerdi. (!) İslamcılığın ve milliyetciliğin yaygınlaşması eğiliminden yararlanmak isteyenlerin bazı hesapları olduğu kuşku götürmeyen bir gerçektir. Toplumu kışkırtanlar, toplumun kutsallağını kaşımıştır. Alevileri, solcuları, kürdleri milli düşman olarak göstermiştir.  Müslümanlığı ve milliyetciliği saldırgan bir güce dönüştürenlerin kimlikleri bellidir. 
 

12 Eylül darbesin de planan bir başka siyasi amaç, islamcı- dinci haraketleri geliştirme ve yaygınlaştırma faliyetine gösterdiği açılımlardır. 12 eylül darbesi islamcılığın önünü açmıştır. İslamcı-dinci yayılma emperyalistlerin denetiminde hayli açık görülmüştür. Toplumda ki, islamcı ve milliyetci gelişmeler, faşist sermayenin amaçları doğrultusan da politikalarını belirleyip emek düşmanlığına devam ediyor.