Avrupa Sürgünler Platformu (ASP)’nin kurumsallaşması yönünde birkaç ay içerisinde atılan adımlar önemli. İç demokrasinin geliştirilmesi doğrultusundaki titizliği de anlaşılır. Kapsayıcı olmanın bir boyutu elbette iç demokrasiye gerekli özenin gösterilmesinden geçiyor. Programatik bir çerçevenin oluşturulması çabasına da önemsemek gerekir. ASP’nin Türkiye’deki ve Avrupa’daki ilgi alanına giren konularla ilgili ilgili parti ve örgütlerle, kurumlarla ilişkilenme ekseninde diplomasi alanındaki perspektifi de anlamlı. Bu belirtilen hususlar, yola yeni çıkan kapsayıcı bir platformun temel taşlarıdır.
Bu hususlar, ASP’nin işlevsellik kazanmasında kolaylaştırıcı bir rol oynar.
Adı üzerinde Avrupa Sürgünler Platformu (ASP), Avrupa’daki sürgünleri sahiplenme, sürgünlerin Türkiye ve Avrupa boyutuyla yaşadıkları sorunlarla ilişkilenme ve politik gündem haline getirme yönelimi içerisinde olmak zorundadır. Aksi halde baştan işlevsizleşme tehlikesiyle yüz yüze kalınır. İçe dönüklük, “gettolaşma” göçmenler ve sürgünler için maalesef ciddi bir handikaptır. Bu durum, Avrupalı güçlerle ilişkilenmeyi de set oluşturuyor.
Diğer yandan, Avrupa’daki 30 bin civarında olduğu tahmin edilen sürgünlerin, Kürt hareketiyle ilişkilenenlerin dışında kalanların önemli bir kısmının politik olarak savrulmuş durumda, apolitikleştikleri bile söylenebilir. Bu olgu, önümüzde duran ciddi bir handikaptır diye düşünüyorum. Hem önemli bir kısmı Avrupa halkından, Avrupa’daki ilerici parti, örgüt ve kurumlardan yalıtılmış durumda (Avrupalı emperyalistlerinin yabancı düşmanı politikaları gereği sürgünleri dıştalama politikasının bir ürünü olarak, ama aynı zamanda sürgünlerin sürükleniş, silikleniş gibi nesnel olgulardan dolayı kendilerini “dayatma” iradesinden yoksunluklarının bir ürünü olarak) hem de Türkiye’deki politik gelişmelerle ilişkilenişlerinin çok sınırlı oluşları, bir bakıma nostaljinin ötesine geçememe gibi nedenlerle, nesnel olarak Avrupa ile Türkiye arasında, “iki arada bir derede” kalmışlardır. Ne Türkiye’deki toplumsal muhalefet güçleriyle ilişkilenebilmişler ne de Avrupa’daki toplumsal muhalefet güçleriyle...
ASP’nin bu somut olguyu gözeterek, işinin, misyonunun ne kadar zor olduğu, hatta bir bakıma unutulmuş “sürgünler” gerçekliğinin bilinciyle yola koyulmak durumundadır. Bu gerçeklikten hareketle sürgün kitlesini olduğu kadarıyla ayağa kaldırma misyonuyla yüz yüzedir. Bu da ancak, ASP’nin süreç içerisinde işlevsel, etkili bir güç, açıklamalarına değer verilen, referans alınan bir platform haline gelmesiyle mümkündür.
Bu sorunun bir boyutudur.
Aslolan diğer boyutu ise ASP’nin kendisini çizdiği çerçeve ekseninde etkili, canlı, dinamik bir kuvvet olarak örgütlemesi, ilgi alanına giren politik gelişmelere anında refleks göstermesi, çok sık aralıklarla Avrupa ve Türkiye’deki ilerici kamuoyunu bilgilendirmesi, mütevazi boyutlu da olsa kampanyalar düzenlemesi, her fırsatta yazılı ve sözlü açıklamalarıyla, çeşitli biçimlerdeki kültürel etkinliklerle kendini var etmesi ve üretmesi, Avrupa’da, Türkiye ve Kürdistan’daki politik gelişmeler hakkında ilgi alanı çerçevesinde politik tutum alması bir zorunluluktur. ASP’nin işlevsel bir platform haline gelmesinin yolu esasen buradan geçiyor.
Ve en önemlisi, ASP kendisini sadece sürgünler sorunuyla sınırlandırmamalı. İnsanlığın ilerici değerlerini sahiplenen, ilerici değerlerle politik olarak ilişkilenen bir platform olmak zorundadır. Aksi halde ne sürgünler sorununun muhatabı ve çözüm gücü haline gelebilir, ne de ciddiye alınan bir platforma dönüşebilir.
Anlık gelişmelere anında müdahale, tavır geliştirme bakımından Yürütme Kurulu’nu toplayıp karar alma gibi (elbette toplantı periyotları dışında istisnai durumlarda zorunludur) hantallaştırıcı yöntemler yerine 3 aylık periyotlarla Avrupa Sürgünler Meclisi Yürütme Kurulu tarafından seçilen “ASP Dönem Sözcüsü” gibi bir araçla hızla müdahalelerde bulunulabilir. Dönem sözcüsü anlık tavır belirlemede, ASP’nin rotası, çizdiği çerçeve temelinde açıklama yapma konusunda yetkilendirilebilir.
E-mail, facebook, Twitter, internet sitesi gibi sosyal medya araçlarının etki gücü her geçen gün artıyor. Sosyal medya etkili bir tarzda kullanıldığında ASP’nin işlevsel bir kurum haline gelmesinde önemli bir rol oynar. Sosyal medya aracılığıyla birkaç saat içinde yüzbinlere ulaşmanın olanağı vardır. Aynı zamanda binlerce kişi ve kuruma ulaşmak için hızlıca E-Mail bankası oluşturmak gerekiyor. Açıklamalar da İngilizce, Fransızca, Almanca, Türkçe gibi dillere çevrilerek yapılmalı.
Sonuç itibariyle ASP, ilerici bir platform olarak ilgi alanına giren politik gelişmelere müdahale düzeyini güçlendirdiği oranda Avrupa’da ve Türkiye’deki hem ilerici kamuoyu nezdinde hem de Avrupalı emperyalistler ve Türkiye devleti bakımından dikkate alınan, sözü dinlenen, referans alınan, ciddiye alınan bir güç haline gelebilir. 30 bin civarındaki sürgün kitlesini şu veya bu düzeyde ayağa kaldırmanın, sürgünlerin sorunlarına çözüm gücü olmanın yolu da esasen buradan geçiyor...
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin Sürgündeki Temsilcisi
17 Mart 2013