Çok severim yılın dört mevsiminde
Gök mavisini
Hele yaz mevsiminde
Tutkunum çadır yaşamına
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eşsizdir gecenin ortasında
Birer kristal lamba gibi parlayan
Yıldızların kayması
Ve sabah horuz sesleriyle
Söken şafağın çadırlar
Ve dağ eteklerine saldığı bin bir renk
Hiçbir ressam yapamaz o doğal tabloyu
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Sevdalısıyım yılın dört mevsiminde
Gök mavisinde kayan yıldızlara
Her saniye değişen dağ eteklerinde güneşin
Yedi renginin yarattığı tablolara
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Çadır yaşamını çok severim
Vermez çocuklara hiçbir masal
Ve hiçbir ressam o renge renk tabloyu
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Gecenin ortasında yatakta
Beklerken gözlerin uykuyu
Alır seni çocukluğundan
Çeker bin bir renkli masallar deryasına
Masmavi gökyüzünde kayan yıldızlar
Ve sökerken şafak
Güneş kızıllığını
Kürtçe / Türkçe sevda türküleriyle
karşılayan çobanların
Billurundan yükselen ses
Taçlandırırdı o anki mutluluğumuzu
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Billur / Kuzu
ve horuz seslerine deng veren keklik sesleri
Sabah esen yelle
Ve ufukta kızıllaşarak yükselen güneş ışınları
Alırlardı biz çocukları omzuna
Taşırlardı bin bir masalların ülkesine
Gücü yetmez hiçbir ressamın o tabloyu yapmaya
Ve hiçbir müzisyen veremez o doğal koruların sesini
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Çok severim çadır yaşamını
Çocukluğumu, okul tatillerinde
Hep çadırlarda yaşadım Arémazın’da
Çağın en lüks döşenmiş odalarından yattım
Otellerinden yedim / içtim
Hiç biri vermedi bana o çadırlarda ki yiyecek ve içeceklerin tadını
Hiçbir kentin en Lüks sarayında otelinde
Bulamadım sabah şafak sökerken
Keklik, kuzu, horuz
Ve çoban kavallarında Kürtçe
Ve Türkçe yükselen sevda türküsünü
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Dolaştım Türkiye’yi adım adım
Avrupa /Balkan/, Ortadoğu,
Afrika’nın birçok ülkesini dolaştım
Sahillerini, kalelerini
Ve saraylarını fotoğrafladım
En Lüks otellerinden yattım
Çadır da kurdum nehir, göl, ve deniz sahillerine
Dağ eteklerinden sularından içtim
Almanya’da Alp dağlarının ceylanlarına şiir de yazdım
El sürdüm Buğday / Çavdar
Ve mısır tarlalarına /Kokladım kır çiçeklerini
Hiç birinde yok o doğduğum Arémazın’nın yanı
Akçadağ Kürecik Yaylası‘nın suların tadı
Ve çiçeklerin o nefis kokusu
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Çözülemez bir giz var Arémazın’da
büyük dedemin adını taşıyan
Kurki Pıxe’de oturup
Kartal dağı/ Alişüküran ve Kasap Cömert ‘e
Güneş günü terk ederken saldığı son ışıklarla
yarattığı tabloda
Ve bilinmez bir giz var dağ eteklerinde ki
Kayalıklara konarak günü uğurlayan kuş
Ve kekliklerin çoban kavalına eşlik eden ahenkte
Veremez hiçbir müzisyen
Ve hiçbir ressam da tabloların gizini çocuklara
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Otuz yıldır yasaklandı koyun sürülerine Başyurt (Arémazın)
Kalmadı Akçadağ/ Doğanşehir/
Darende
Ve Elbistan köylerinden Arémazın’a gelen sürüler
Atlarla cirit koşuşturmuyor çayırlarında gençleri
Ve kızları artık
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Yasakla birlikte gelmiş Buldozerle birileri,
Her gün sandık sandık dinamit patlatıyor
Fildişi mermer taşını çıkartıp yolluyor başka kıtalara
Yok, oluyor dünyanın hiçbir yerinde olmayan
binlerce çeşit bitki
Ve yüzlerce çeşit canlı ve kuş türü
Suskun
Ölüm külü dökülmüş halkın üstüne sanki
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Çaresiz izliyorum
Olaydım kör ve sağır yaşamasaydım bu olanları
Çok severim çadır yaşamını
Çocukluğumu, okul tatillerinde
Hep çadırlarda yaşadım Arémazın’da
Bükük belim, bağlı kolum artık bir çadırda kuramıyorum
Kani Kalke’de
Kuzular da meleşmiyor Kurki Pıxede
Yok oluyor Akçadağ’ın Arémazın’da bin bir tür bitki
Ve yüzlerce canlı türü
Müzisyenler / Ressamlar
Doğa bilimcileri de sağır /
Kolları / dilleri bağlı sanki
Temmuz 2011