Sevenleri de sevmeyenleri de doğum gününü kutladı. Kimisi yazılı, kimisi de sözlü olarak... Wolfgang Schaeuble’yi 1980’li yılların ikinci yarısında tanıdım. Schaeuble, o zamanlar Helmut Kohl kabinesinde Özel Görevlerden Sorumlu Bakan ve Başbakanlık Dairesi başkanıydı. Başbakan Helmut Kohl’ün gölgesi gibiydi adeta Schaeuble... Ona hem danışmanlık yapıyordu hem de mihmandarlık... Helmut Kohl, 1989 yılında Schaeuble’ye Federal İçişleri Bakanı olarak görev verdi. Henüz 47 yaşında genç ve dinamik bir politikacıydı. Almanya’da PKK’nın terör estirdiği bir dönemdi.
Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Schaeuble, kendisiyle yaptığım söyleşide, Almanya’da hangi kesimden gelirse gelsin şiddete de teröre de kesinlikle göz yummayacaklarını, gerekirse PKK yandaşı dernek ve cemiyetlerin faaliyetlerini Almanya’da yasaklayacaklarını söylemişti. Onun zamanında olmadı ama daha sonra dediği de oldu...
Schaeuble, iki Almanya’nın birleşmesi döneminde 2+4 Sözleşmesi’nin imzalanması öncesi sürdürülen görüşmelerde etkin bir rol oynadı. Ama 1990 yılında Schaeuble’nin hayatı birden değişiverdi... Çünkü kendi seçim bölgesi olan Freiburg yakınlarındaki Oppenau beldesinde bir birahanede düzenlenen seçim kampanyasında ruh hastası birinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırganın silahından çıkan 3 kurşun Wolfgang Schaeuble’yi tekerlekli sandalyeye mahkum etti. Ama Schaueble pes etmedi... Tedavisi biter bitmez aktif politikaya döndü...
1991 yılı Kasım ayında CDU/CSU Federal Meclis Grup Başkanı seçildi... Kendisiyle o dönemde Bonn’daki bürosunda bir söyleşi yapmıştım. Schaeuble’nin, “Avrupa Birliği (AB) Türkiye’yi yıllardır tam üyelik için kapısında bekletiyor. Almayacaksa neden ‘almayacağız’ demiyor? AB, Türkiye’yi neden kandırıyor? Türkiye’ye neden yalan söyleyip duruyor?” diye sorduğumda, çaktırmak istemediği halde, adeta küplere bindiğini okudum yüzündeki ifadesinden...
Bana “Lütfen birbirimizle böyle konuşmayalım. Birbirimizi böyle suçlamayalım” dedikten sonra, AB’nin ve Almanya’nın Türkiye’nin tam üyeliğine yaklaşımıyla ilgili detaylı açıklamalarda bulunmuştu. Almanya’nın o dönemdeki Başbakanı Helmut Kohl, 1997 yılında Schaeuble’yi kendisinden sonra gelecek Başbakan, yani prens ilan etti. Ancak 1998 yılında yapılan genel seçimleri Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller kazanınca Schaeuble’ye başbakanlık yolu kapandı.
Hele hele silah tüccarı Karl-Heinz Schreiber’den partisi için 100 bin Mark bağış aldığını gizlemesi ve yalan söylemesi Schaeuble’yi CDU genel başkanlığından da etti. Adı 2004 yılında Cumhurbaşkanı adaylığı için geçti... Ancak içten tam destek gelmedi... Angela Merkel’in 2005 yılında başbakanlık koltuğuna oturması üzerine Schaeuble ikinci kez Federal İçişleri Bakanı olarak yeniden göreve geldi. İslam Konferansı’nın hayata geçirilmesinde etkin rol oynadı...
2009 yılında da Federal Maliye Bakanlığı’na geçti... “Ben politikasız yaşayamam” diyerek tedavisinden sonra yeniden aktif politikaya dönen Wolfgang Schaeuble, tam 40 yıldır Federal Meclis milletvekilidir. Federal Meclis’in tarihinde en 41 yılla uzun süre milletvekilliği yapan Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) eski politikacı Richard Stücklen’dir... Ama Schaeuble gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde yeniden aday olacağını şimdiden ilan etmiştir. Yani Schaeuble, yeni bir rekora imza atacaktır...