I. Emperyalist Paylaşım Savaşı bitti. Ama insanlığın sıkıntıları bitmedi. On yıl sonra, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ortaya çıktı.
Emperyalistlerin sömürge topraklarını artırma istekleri asla bitmiyor. Yeni bir paylaşım savaşı peşindeydiler.
Mussolini ile Hitler, tekelci sermayenin isteklerine tam karşılığı verecekleri iddiasıyla ortaya çıkıp, faşist hareketi yarattılar.
Mussolini, 1921'de Ulusal Faşist Partiyi kurdu. Sivil milis kuvvetleri “Kara Gömlekliler” ile Napoli'den Roma'ya yürüyüş ile gövde gösterisi yaptı. Kral tarafından, 31 Ekim 1922'de başbakanlığa atandı. Komünistlerden başlayarak tüm muhaliflere kan kusturdu.
Mussolini tek kalmadı. Mussolini'den esinlenen Hitler, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi(NSDAP)'ni kurdu. Başarısızlıkla sonuçlansa da, 1923'de Birahane Darbesi'ni düzenledi. I.Paylaşım Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Almanya dünya pazarından pay istemekteydi. Alman tekelci burjuvazisi Hitler'i öne çıkardı. 1933’te Almanya Şansölyeliğine, 1934’te ise “Führer” olarak devlet başkanlığına seçildi. Gestapo'ya Reichtag'ı yaktırıp bunu komünistlerin üstüne yıkmaya çalışan Naziler yahudilere, komünistlere, romanlara saldırıya geçtiler. 6 milyonu Yahudi (soykırım / holokost) olmak üzere, komünistler ve Romanlarla birlikte 10-11 milyon kişiyi katlettiler.
Hitler, Polonya seferiyle 1 Eylül 1939’da II. Paylaşım Savaşı’nı başlattı. Zaferi kazanmak amacıyla Mussolini ile ittifak yaptı. 1920-1945 arası milyonlarca insan faşist terörle karşı karşıya kaldı. Toplama kamplarında gaz odalarında yakıldılar. Sonuçta, 20 milyonu asker, 40 milyonu sivil olmak üzere 60 milyon insanın ölümüne neden oldular.
Sosyalizmin dünya genelinde gelişimini durdurmak isteyen emperyalist devletler, Hitler'i maşa olarak kullanarak Sovyetleri dize getirmek niyetindeydiler. Hitler savaşarak güç yitirdiğinde ise, onu yok edeceklerdi. Ancak, Hitler zaman kazanmak amacıyla SSCB ile anlaşma imzalayınca ince hesaplar tutmadı. Fakat, Hitler sabırsızdı. En kısa zamanda Sovyetleri imha etmek istediğinden, 1941 yaz sonunda SSCB'ye saldırdı. Hitler'in SSCB'ye saldırısı diğer emperyalist ülkeleri sevindirdi.
Bir taşla iki kuş vurabileceklerini düşünen emperyalistlerin kirli planları tutmadı. Çünkü, Stalingrad Direnişi Nazilere ilk yenilgiyi tattırdı. İşler tersine döndü. Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Finlandiya taraf değiştirdi. Yugoslav partizanlar belli başlı bölgelerde yönetimi ele geçirdiler. Kızıl Ordu'nun 1945 baharında Polonya'yı ele geçirip ilerlemeye başlaması, emperyalistlerin kaygılarını derinleştirdi. Yıkılmasını bekledikleri sosyalizmin adım adım Avrupa'yı ele geçireceği korkusuna kapıldılar. Kızıl Ordu'yu bir noktada durdurmak zorundaydılar. 1944 yazında Normandiya'ya çıkarma yapmak zorunda kaldılar.
2 Mayıs'ta Reichstag'a Sovyet bayrağının çekilmesi ile II.Paylaşım Savaşı sosyalizmin zaferiyle sonuçlandırıldığında, Müttefikler de Berlin'e gelmişlerdi. Berlin ikiye bölündü.
Hitler ile Mussolini'nin temel amaçlarından biri, sosyalizmi imha etmekti. Bu amaçlarına ulaşamadıkları gibi, dünyanın üçte biri sosyalizmle tanıştı. Çünkü, 8 Mayıs 1945'te, faşizme karşı tarihsel bir zafer kazanıldı.
Yenilgi karşısında ülkesinden kaçmaya çalışan Mussolini komünist partizanlar tarafından ele geçirildi. 28 Nisan 1945'te kurşunlanarak infaz edildi ve Loreto Meydanı'nda ayaklarından asılarak teşhir edildi.
Hitler eşiyle birlikte 30 Nisan 1945’te intihar etti.
Faşist Almanya ile İtalya yenilmiş olsa da, faşizm varlığını sürdürmektedir. Ülkemiz faşist sistemle yönetilmektedir. Faşizm, kapitalist sistemin bekası uğruna ezilen halklarımızı baskı, terör, işkence yöntemleriyle sindirmeye çalışmaktadır. Ve CIA'nin kurup yönlendirdiği kontrgerilla eliyle devletin kirli işleri yürütülmektedir.
En geniş kesimlerin ayağa kalkması için gerekli olan objektif koşullar derinleşmektedir. Ne var ki, objektif koşulların varlığı devrim için yeterli değildir. Çünkü subjektif koşullarımız hazır değildir. Devrimci muhalefetin örgütsüz olduğu bir dönemdeyiz. Subjektif koşulların hazır olmadığı koşullarda, toplumsal muhalefet ayağa kalkmış olsa bile, önderlik edilemediğinden, burjuvazinin kanallarına akar.
“Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmaz” misali, asla yıkılmayacağı sanılan Hitler, Mussolini gibi faşist diktatörler de yenilgiyi tadacak, tarihin çöplüğüne atılacaklardır.
Yaşadığımız sürecin temel görevi, bu süreci hızlandırabilecek subjektif koşulları yaratmaktır. Eğer, faşizme karşı birleşik direniş cepheleri yönünde pratik adımlar atılırsa, örgütlülüğün yarattığı özgüvenimizle “No Pasaran!” sloganını atarak sınıf mücadelesini sürdürürüz.