Süheyla KAPLAN
Rudolf-Steiner-Haus'ta Hamburg Alevi Toplumu tarafından organize edilen etkinlikte izleyiciler duygusal anlar yaşadı.
Hasret Gültekin, 1993 yılında Sivas’ta Madımak Otelinde otuz iki aydınla katledilmiş bir ozan. Yirmi iki yaşına bin ömrü sığdırıp parlayan bir aydın müzisyenken, o katliamda yarım bırakılmış bir hayat.
Yaşasaydı…
Bugün bu oyun Hasret Gültekin’le bir buluşma. Hasret Gültekin’in gittiği yerden sevdikleriyle, memleketiyle, bağlamasıyla, türküleriyle buluşması.
Bu oyun, bugün hala süren dünyanın yangınına bir ses-soluk. “Bir insan ömrünü neye vermeli” derken yarım bırakılmış hayatlara…
Şirin Aktemur’un yazıp yönettiği oyunda; Hasret Gültekin’i, müzik dünyasından sesi ve bağlamadaki ustalığıyla tanıdığımız müzisyen Deniz Türkan canlandırıyor. Hasret Gültekin’in bilinen yönleri dışında, ailesi tarafından paylaşılan bilinmeyen değerlerini anlatıp, günümüze ışık tutuyorlar. Müzikal boyunca, Hasret Gültekin’in söylediği onlarca türkü, sahnede canlı olarak çalınıp söylenirken seyirciye aynı zamanda bir konser tadı yaşatmakta.
Ve oyun; katledilişinin ardından 30 yıl sonra, Hasret Gültekin’in yakınlarıyla hem Hasret’i hem seyirciyi buluşturuyor. Annesi, oğlu, eşi Yeter Gültekin, yakın arkadaşı Mazlum Çimen gibi, onun hayatındaki önemli insanlar, sahnede Hasret Gültekin’le ilgili özel anlar paylaşırken, izleyenlerde derin etkiler bırakıyor. Mazlum Çimen’in seyirciye anlattığı anılarla gülümserken, Annesiyle boğazımız düğümleniyor, eşi Yeter Gültekin’in anlattıklarıyla Madımak ’la ilgili bilmediğimiz birçok bilgiyle yüzleşiyoruz.
Madımak katliamının ardından 30 yıl sonra, “zaman aşımı” kararı çıkarılan bu davada, insanlık suçlarına karşı adalet arayışı sürüyor, hala…
Yeter Gültekin: 'Yargı makamlarından beklentimiz yok, beklentimiz toplumun vicdanında yargılanması...'
'Hasret' müzikali sonrası Hasret Gültekin'in eşi Yeter Gültekin sahnede yaptığı konuşmada tarihte yaşanan acı olayların unutulmaması gerektiğinin altını çizdi.
Gültekin şöyle konuştu: 'Ben inatla yaşadığımız acılarımıza, kaybettiklerimize ağlamıyorum. Her gün matem de tutmuyorum. Hep birlikte insanlık mücadelesi veriyoruz zalim olmamak için. Yaşadıklarımızı, kaybettiklerimizi geri getirmeyeceğimizi biliyoruz. Ne yazık ki sayımız çok değil. Bugün iktidarlar savaştan, kutuplaşmadan besleniyorlar. İşte bize düşen görev tarihi unutmamak ve unutturmamaktır. Eğer tarihi unutursak belgeli şeylerin öykülerini bile bu iktidarlar içeriğini değiştirerek gelecek kuşaklara farklı anlatır. Yargı makamlarından da birşey beklemiyoruz biz. Bizim beklentimiz gerçeklerin toplumun vijdanında yargılanması. Zalimler, iktidarlar bin yıllık tarihi zulmü unutturmaya çalışıyor. Gezi'de çocuklarımız öldürüldü, tarihimizde analar yuhlatıldı. İşte bize düşen ağlamak değil, her gün matem tutmak değil; tarihe sahip çıkmaktır'.....