24 Nisan 1915, Ermeni halkının zihinlerinin derinliklerine kapkara bir gün olarak geçti.
24 Nisan 1915’te İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğu’nun İttihat ve Terakki hükümetince Ermeni soykırımı için düğmeye basıldı. İstanbul’da ilk Ermeni tehcirinin (sürgün) startı verildi.
24 Nisan 1915, Ermeni ulusu ve dünya halklarının belleğine Ermeni soykırımının başlangıç tarihi olarak kazındı.
1915-1917 yılları arasında İttihat ve Terakki yönetimine bağlı dönemin kontrgerilla örgütü olan Teşkilat-ı Mahsusa çetelerince 1 milyon civarında Ermeni katledildi.
Birkaç yıl süren katliam sonucunda Mezopotamya topraklarının kadim halklarından Ermeni halkı Anadolu topraklarında yok edildi, silinip süpürüldü.
Birincisi; Ermeni Soykırımını sevk ve idare eden Osmanlı İmparatorluğu’nun İttihat ve Terakki hükümeti birinci dereceden sorumluydu...
Sonraki yıllarda bu sorumluluğu resmen ve fiilen Türkiye Cumhuriyeti devleti devralmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, katliamcı, soykırımcı geleneğin sürdürücüsü oldu. 1921’de TKP’nin Genel Başkanı Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katliamı, 1921 Koçgiri katliamı, 1924 Nasturi katliamı, 1925 Şeyh Said ayaklanması ve katliamı, 1926- 1927 ve 1930 yıllarında yapılan Ağrı katliamı, 1938 Dersim katliam, 6-7 Eylül 1955 katliamı, 1 Mayıs 1977 katliamı, 20-24 Aralık 1978 Maraş katliamı, 4 Temmuz 1980 Çorum katliamı, 2 Temmuz 1993 Sivas katliamı, 12-14 Mart 1995 Gazi ve Ümraniye gibi kitlesel katliamların politik sorumluluğu Türkiye Cumhuriyeti devletine aittir. Bu katliamlarda resmi devlet güçlerinin yanı sıra kontrgerilla örgütleri ve faşist çeteler kullanıldı.
İkincisi, başta Alman emperyalizmi olmak üzere uluslararası emperyalist güçler, soykırımın destekçisi olarak sorumluydu...
Üçüncüsü; Soykırıma bizzat katılmış İttihat ve Terakki hükümetinin işbirlikçileri, tetikçiler, Ermeni halkının mallarını mülklerini yağmalayanlar sorumluydu...
Dördüncüsü, göz göre göre Ermeni halkının boğazlanmasını seyreden, katliama tavır almayan, sessiz kalan halklarımız ve onların öncülerinin de “kardeşlik” rolünü oynamadıklarını belirtmek gerekir.
Beşincisi; Ermeni Soykırımıyla yüzleşme, soykırımının günahlarından arınma, soykırımcılardan hesap sorma, yargılayıp mahkum etme sorumluluğu tarihsel olarak işçi sınıfı ve emekçilerin, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arabıyla vb. Anadolu topraklarında yaşayan halklarımızın, ilerici, devrimci, yurtsever ve sosyalistlerin omuzundadır.
Bu tarihsel sorumluluğun, Ermeni halkından özür dilemeyle geçiştirilemeyecek kadar ağır olduğu ve yükümlülüğünün bulunduğu gerçeğinin altını özellikle çizmek gerekiyor.
Soykırım, İstanbul’da Ermeni aydınların sürgün edilmesiyle başladı
İstanbul’da 24 Nisan 1915’te ve sonraki aylarda Ermeni halkının ileri gelenleri, halk önderleri, gazeteciler, yazarlar, şairler, sanatçılar, hukukçular, öğretmenler, siyasetçiler, milletvekilleri, özcesi Ermeni aydınları kuşatma altına alınarak kitlesel tutuklamalara maruz kaldılar. Tehcire gönderilen Ermeni aydınlarının sayısı 220’yi bulmuştu.
İstanbul’da gözaltına alınıp tehcire gönderilen 220 Ermeni ileri geleni, Çankırı ve Ayaş’a doğru yola çıkarıldılar. Sürgün yollarında, İttihat ve Terakki hükümeti güçleri tarafından çoğu katledildi. Kimisi gözaltında kaybedildi, kimisi ev ve sokak infazlarında, hapishanelerde, idam sehpalarında katledildi.
Adları Krikor Zohrab, Rupen Zartaryan’dı. Siamanto, Yervant Srmakeşhanlıyan’dı. Armen Doryan, Sarkis Minasyan’dı. Sayıları 32’yi buluyordu. Ya gözaltına alındıktan bir süre sonra cesetleri bulundu ya da kendilerinden bir daha haber alınamadı. Halen mezarlarının nerede olduğu da bilinmiyor...
98 yıl önce soykırımda yaşamını yitiren Ermeni halkının anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...
21 Nisan 2013