“Dünü unut, yarına bak!” zihniyetinin kazınmasına yönelik adımların en büyüğüydü 19 Aralık. 

Ne bir anı, ne bir korku filmi, ne de özel olarak bizim kahramanlıklarımızdı bahsettiğimiz. 

19 Aralık sadece bir “Hapishane Katliamı” değildi. Çok şey söylendi bu konuda, çok şey yazıldı: Hepsi o tarihin sıcaklığına el deydiren İnsan Hakları aktivistlerinin de büyük katkılarıyla üretildi. Unutuldu mu bu yazılanlar-söylenenler? Esas halkalarıyla evet! Başardılar dışarıdaki tecridi: VE MAALESEF ŞU ANDA TÜM YERYÜZÜ 19 ARALIK’TA.

-------

İnsanlık tarihine tertemiz-pırıl pırıl damlalar bırakarak gidenlerin anıları önünde saygıyla: Onlar gibi, ömrümüzün sonuna kadar sürekli-temizlenmekten korkmadan üretebilmek umuduyla... 

Bu saatlerdi işte Nergiz’in çığlıklarıyla uyanışımız. Yatakhanemizin camlarına kurşunlar değişi... 

Sözlerin-görüntülerin dahi yetersiz kalacağı bir insanlık dışı manzaranın ortasında kalışımız. Ve neredeyse dört gün, giysileri sağlam yoldaşlarımızın vücutlarının haşlanmasına tanıklık edişimiz... parmağı kopan, kafasına şarapnel parçası giren... cinnet geçiren... Çok insan bu benzetmeyi yaptı: Gerçekten Yahudilerin kırıldığı kamplarda gibiydik. Bedenimizde-yüzümüzde bir yerler kanıyor, ancak una bulanmışçasına gazlanmışız, kan nedir ki, bunu fark edecek algımız dahi kalmamışJ Görüntümüz de öyle, yaşadıklarımız da (biz yine de askerler tarafından Nergiz’le yaka-paça götürüldüğümüzde, bu görüntümüzle dalga geçen kahkahalar atabilendik..) 

Kartal Adli Hapishanesi! Erkekler koğuşunun dibi. Adli tutsakların bize muazzam desteği. 

Bizi hücremizden alırlarsa suyu da keseceğiz demiştik. Bayrampaşa’daki susuzlar ordusundan da geçtik. 100 gün AG'ye rağmen neredeyse 10 gün de susuz canlı kalınabileceğini deneyimledik -hiç B1 almadan- 

Bir deri-bir kemik kaç canı uğurladık çıkabilen kısık seslerimizle... 

Sözler-görüntüler yetmez bu yaşananları anlatmaya... Bazı şeyler asla anlatılamaz, sadece yaşanır: Yaşayanlar için ise direnmekten başka yol yoktur. Asıl zorluk “bunları yaşatmayın” diye haykırmak isteyenlerin omuzuna yüklenir... 

----------------- 

Modern psikoloji, direnenleri-direnişleri dahi “travma” diye tanımlamayı öğretti insanlığa. 

Oysa bizler, “İçeride-Dışarıda Hücreleri Parçala” diyenlerdik. Bizler “Toplum günü kurtar-dünü unut hücrelerine sıkıştırılacak” diyerek direnenlerdik. Bir “travma”dan söz edilecekse, refleksimiz; bunu başarmış olmaları karşısında elimizden gelenin azlığıdır.  

VE ONURUMUZ TUTSAKLAR, BUNU TARİHLER BOYUNCA YAPTILAR-YAPMAYA DA DEVAM EDİYORLAR. DÜNYANIN DÖRTBİR YANINDA BU BÖYLEDİR. ONLARIN TEK SİLAHLARI VARDIR: DEVRİMCİ İRADELERİ!!! YA BİZLERİN? 

Başardılar mı dışarıyı da hücreleştirmeyi? Büyük İnsanlık hala bunun farkında değil. Başardılar! Ve yeryüzünün dörtbir yanını 19 Aralık’a çevirdiler. 

Bir çocuğun elini kazaren ocağa deydirip “yanma” hissini öğrenişi gibidir savaş-katliam. Yanma hissini bilen insan, başkasının eli yanınca da çığlık atar. 

Bizler, bir katliama tanıklık etmeden önce de insanlığa karşı gerçekleştirilen her zulme karşı bu çığlıkları atan, gerçekleri haykırmak üzere yola çıkanlardık. 

Bizler, bu 19 Aralık’a çevrilmiş dünya gerçekliği karşısında da; nereye bomba düşerse-nerede zulüm varsa orada canı atanlar olarak kaldık. 

Bu diyarlarda dahi: “Söyle!” tehditlerini yaşadık. “Dünü unut, önüne bak, şöyle bir çözüm denenebilir...” dost öğütlerine maruz kaldık. Bu diyarlarda dahi: Ellerinden gelse bizi parçalayıp çöpe atacak denli öfkeli gözlerle, titreyen ellerle sorguladılar bizi. Bu diyarlarda dahi: Hasarlarımız kayıtsız bırakıldı. Hapisanelerimizdekilere katkısı olsun diyerek, tıp tarihine kazıma mücadelesi verdik hasarlarımızı: Nörolojik kayıtlar silindi, resmileştirilmedi! Bu diyarlarda... 

Ve şimdilerde, bu diyarlarda, biz 19 Aralık’ı yaşayanların ne yaşadığını kaydettirmemeye imza atmış parti politikacıları, hapishanelere kart göndermekte: Utanç verici! 

“Dünü unut, yarına bak!” zihniyetinin kazınmasına yönelik adımların en büyüğüydü 19 Aralık. 

Ne bir anı, ne bir korku filmi, ne de özel olarak bizim kahramanlıklarımızdı bahsettiğimiz. 

19 Aralık bir “Hapishane Katliamı” değildi. Çok şey söylendi bu konuda, çok şey yazıldı: Hepsi o tarihin sıcaklığına el deydiren İnsan Hakları aktivistlerinin de büyük katkılarıyla üretildi. 

Unutuldu mu bu yazılanlar-söylenenler? Esas halkalarıyla evet! Başardılar dışarıdaki tecridi: VE MAALESEF ŞU ANDA TÜM YERYÜZÜ 19 ARALIK’TA.  

Şubat depreminden, iş cinayetlerinden, kadın katliamı çetelelerinden öğrendiklerimiz dahi bunun aynası olmaya yeter. Bakabilecek cesaretimiz var mı? 

İnsanlık tarihine tertemiz-pırıl pırıl damlalar bırakarak gidenlerin anıları önünde saygıyla: Onlar gibi, ömrümüzün sonuna kadar sürekli-temizlenmekten korkmadan üretebilmek umuduyla...