Kolombiya'da yaklaşık 50 yıldır ordu ile savaşan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC), hükümetle ateşkes ve silah bırakma konusunda anlaştı. Taraflar Küba'nın başkenti Havana'da koşulsuz ateşkes anlaşması imzaladı. 4 yıldır süren görüşmeler 50 yıldan uzun süredir devam eden çatışma sürecini sonlandırmak için son adım olarak kabul ediliyor.
Dünyaca saygınlığı olan The Guardian'dan John Mulholland ve Ed Vulliamy Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) komutanı Carlos Antonio Lozada ile özel bir söyleşi yaptılar. Günümüze ışık tutması ümidiyle ilgi ile okunacak bu söyleşiye yer veriyoruz.
FARC’ın Latin Amerika’da 1960’lardan beri kurulan solcu gerilla örgütlerinden ayrı bir yeri vardır. Hepsinden daha uzun ömürlü olmuş -21. Yüzyıla da girmiş- ve çok büyük alanları kendi kontrolü altında tutmaktadır. Fakat bir başka farklı özelliği daha vardır: neredeyse tamamen kırsal bir harekettir. Liderleri Che Guevera gibi aydınlar değil, aksine kırda bir köylü savaşı yürüten köylülerdir. Ancak FARC’ın şiddet eylemleri şehirleri de etkilemiştir ve 1990’lar boyunca Kolombiya’da gerillaların başkenti Bogota’yı ele geçireceğinden korkuluyordu.
Grup şehir bölgelerinde, pek çok gözlemci tarafından FARC’ın politika alanındaki yeni yüzü diye görülen Carlos Antonio Lozada tarafından yönetiliyordu. Lozada gerillanın en üst komutanlarından daha genç bir kuşağa mensuptur ve onlarla birlikte ormanlık anlanlarda savaşmış olsa da, Kolombiya’nın ikinci büyük şehri Cali’dendir. 19 yılını şehirlerde FARC’ın şehir bölgeleri komutanı olarak geçirmiştir.
Geçtiğimiz aylarda Observer aralarında Lozada da olmak üzere bütün Farc komutanlarıyla söyleşiler yapmıştır. Bu söyleşide örgütü politik mücadeleye, bir “silahsız sözlü savaşa” götürmesi umut edilen Lozada ile Havana barış görüşmelerine giden yolu konuştuk.
50 yıllık bir savaştan çıkmaya çalşıyoruz. Savaş insanın bir inkarıdır. İnsani değildir. Nedeni ne kadar haklı olursa olsun, bunu bir kenara bırakarak, savaşın kendisi insani değildir. Biz bu süreçte sorumluluklarımızı kabul etmemiz gerektiğini söylüyoruz ve böye yapmaya hazır olduğumuzu da gösterdik. Mağdurlar meselesindeki anlaşma, Kolombiya toplumunun barışı kurmak için izlemesi gereken yoldur. Biz, payımıza düşen sorumluluğu üstlenmeye hazırız.
Biz sadece savaştan değil, hayatta yaptığımız şeylerden de pişmanız. Ne var ki, benim kişisel olayımın ötesinde, bu poltik bir çerçeve oturtulmalıdır. Kişisel olarak, evet kuşkusuz, pişman olacak şeyler vardır. Öyle durumların bir parçası olmamak için filmi yeniden başa sarmak isterdim. Hareketin ateşi içinde adil ve gerekli olduğunu, başka türlüsünün kendi güçlerimiz için çok büyük sonuçlar doğurabileceğini düşündüğümüz kararlar aldık. Ve daha sonra insan olayları farklı görüyor. Fakat doğrusu bunlar gerçekleşmiş oldukları bağlamda değerlendirilmelidir.
Şehir gerillasının hayatı farklıdır. Sürekli bir gerilim, sürekli baskı. İnsan, eğer bir an bir hata yaparsam, ya hayatım ya da özgürlüğümle ödeyebilirim duygusuna sahiptir. Komşular ve arkadaşlar karşısında normal bir hayat sürdürmeniz gerektiği için, sürekli hesaplamak, her zaman rol yapmak, her zaman gizli bir miltan olduğunuzu hatırlamak zorundasınız. Bu muazzam bir çaba ve muazzam bir disiplin gerektirir. Üniformasız olsanız bile, bunun bir devrim olduğunun ve sorumsuz davranamayacağınızın bilincinde olmak zorundasınız. Her hangi bir sıradan insanın yaptığını yapacaksın, ama öz denetimini kaybetmeyeceksin. İçebilirsin, ama nerde ve kiminle olduğunu bilmelisin.
Ormalık alanda hayat sınırlıdır, fiziksel sınırları vardır. Orman coğrafi bir sınırlamadır. Şehirde hayat heyecan ve duygu olarak sınırlıdır. Gizliliği korumak için kendini sayıca az arkadaşla sınırlamalı ve bu ilişkilerde senin kişisel hayatına müdahil olunmasına izin vermemelisin; çünkü bu bir sorun haline gelebliir. Sürekli ev değiştirdim. Her yeni apartmana yeni biri olarak ve yeni bir kimlikle gelirsin. Pek çok kez yakalanacağımı sandım.
Farc açık, legal politik mücadele yaptığı zaman, Kolombiyalılar hakkında nasıl düşündüğümüzün bir yansıması olan bir örgüt göreceksiniz.
Pasifik kıyılarına giderseniz, Afro-Kolombiyalıları göreceksiniz. Cauca’ya giderseniz, orada yerliler var. Meta’ya giderseniz, Lianos’luları göreceksiniz. Ve Farc’ın kuzey blokunda Karibiklileri göreceksiniz. Kolombiyalıların gökkuşağını kucaklamak, çok geniş bir politik proje gerektirecektir. Politik yelpazede demokratik güçlerden sola doğru genişleyen bir yer alacağımızı düşünüyoruz. Bu bir marksist hareket olmayacak; farklı grupları içeren daha geniş bir proje olacak. Neoliberal modeli yıkmamız ve yolsuzluğa son vermemiz gerekir. Diğer gruplarla uzlaşma noktaları bulacağız ve bir demokratik sol alternatif yaratmak istiyoruz.
Gelen mağdur delegasyonlarını karşılamaya başladığımız zaman, bunların salt istatistik ve sayılar değil, acı ve ağrılarıyla insanlar olduğunu kavradık. Bu, kaçınılmaz olarak durumu değiştirdi. Havana’ya gelenler mağdurların hiçbirinin intikam almak için gelmemiş olması bizi etkiledi. Hepsi bizden bu masada tartışmaya devam etmemizi ve buraya yapmak için geldiğimiz işi yani, esas olarak bir barış anlaşmasını yapıncaya kadar masadan kalkmamamızı istediler. İnsanların duyarlılığını, yükümlülük doğuran uzlaşma, affetme kapasitesini görünce, halkımızın ruhunun derinliklerinde barış ve uzlaşma arzusu olduğu anlaşılır. Ve masadaki karşıt taraflardan hiçbiri orayı terkedemez.
1980’lerde hükümetle ilk diyalogdan beri biz her zaman Kolombiya ordusun müzakere masasında olması gerektiğini söyledik. Şimdi bu sürece katılan iki emekli general var: Jorge Enrique Mora ve Oscar Naranjo. Karşı tarafla bir ilişkimiz var, çünkü her ikimiz de bu çatışmadan çıkmanın umutsuz gerekliliğini biliyoruz. Her iki taraf da aynı risklerle, aynı durumlarla yüz yüze. Birbirimizi tanımaya başladık ve aynı dili konuştuğumuzu gördük. Birbirimize deneyimlerimizi yelpazenin farklı yanlarından, karşıt kamplardan anlatabiliyoruz. Diğer tarafın hikayesini dinliyoruz, onların empati, anlayış üreten görüş açısını dinliyoruz.
2007’de ... büyük bir askeri operasyon vardı... ve ben cephede komutandım. . Ormanın arkasındaydım... Kampa bir kara saldırısı oldu ve bir kurşun yarası aldım. Gece olmasını beklemek için ormanın kıyısına ulaşmaya çalıştım. Ağrıdan bilincimi kaybedeceğimi sanıyordum.. fakat o an İsebella adında bir gerilla beni buldu ve kurtardı.
Birkaç gün sonra yaralarım iyileşmeye başladı ve saldırıya ilişkin televizyon haberlerine bakıyordum ve Kolombiya ordusundan bir subayın yüzünü hatırlıyorum. Hükümet delegasyonu buraya [Havana’ya] bizimle toplantıya başlamak üzere geldiğinde, arada gayri resmi olarak sohbet ediyorduk. Ve askeri olaylar üzerine de konuşmaya başladık. Ve ikimizin de aynı olayda yer almış olduğumuzu anladık. O zaman subaylardan biri general Flores’in omzuna elini koyarak, “İşte çatıştığınız adam bu!” dedi. Ve o [Florens] gülmeye başladı, çünkü olayda onun olduğunu bildiğimi düşünüyordu. Hayatın, bana karşı askeri sefer yürütmüş ve beni öldürmeye çalışmış bir adamla barış müzakere masasında olacak şekilde döneceğini hiç düşünemiştim.
Sanırım, bu en kötü senaryo olur. Bu başarısız olursa, halkımıza ne olacağını hayal bile edemem. Burada olmak insanın savaşı başka bir perspektiften görmesine, savaşı sona erdirmek için çabaları çoğaltmak gerekliliğini anlamaya imkan veriyor. Gelecekte Kolombiya’nın hiçbir kuşağı, bu savaşı yaşamamalıdır. Kolombiya’da barış arzusunu hissetmek için, çatışmaya karışmış herkesin, ülkemizde yükselen çığlığa kulak vermesi gerekecektir. Bu bir barış çığlığıdır.
(Çeviri: İrfan Cüre)