Sahnenin üzerinde üç kadın kendi elleriyle kendi ruhlarında demlenen 600 yıllık hisleri birbirlerinden habersiz gibi damıtıp yine birbirlerine ikram ediyorlar. Birinin bitirdiğini öteki tamamlıyor, birinin söylediği ezgi aynı anda ötekinin diline ellerine saçlarının teline dolanıyor sanki.
Sesler o kadar uyumlu ki, bu seslerin ayrı üç kadından değil de bileşik bir tek ruhtan çıktığını farkediyorsunuz. Hangi ses kime ait takip etmek zor. Dile gelen sesler biribirine karışıyor. Erkekler de var sahnede. Onlar görünmez bir köşede tetikte bekliyorlar. Her birinin elindeki enstürman zaman zaman tıklayıp dikkatle eşlik ediyor kadınlara. Sadece Duduk! Ermeni halkının, Ermeni kültürünün neredeyse tüm yasanmışlığını nefesinde tutan Duduk dile geldiğinde kadınlar saygıyla susup bekliyor. Sen de susup kendi içine düşüyorsun. İlahi bir harmonide öfkeni, kinini, nefretini, korkularını, ezikliğini, itilip kaybolmuşluğunu, ölümü ve katliamı önce anlayıp sonra unutmak gibi bir şey bu yaşadığın. Sanki bir Meditasyon…
İyileşiyorsun. Aklanıp paklanıyorsun. Kendinle barışıyorsun.
Köln'deki kültürel etkinliklerin vazgeçilmez adreslerinden biri olan Luther Kirche geçtiğimiz hafta Cumartesi günü Avrupa turnesinde olan The Naghash Ensemble adlı müzik grubunu misafir etti. Son derece başarılı üç albüm çalışmasıyla konserler veren grup Köln'e gelmeden önce, Fransa'da sahne almıştı.
2016 yılında ikinci albümü Songs of Exil Volume II'yi dinlediğim günden beri ilgi ve beğeniyle takip ettiğim The Naghash Ensemble'i diğer müzik gruplarından ayıran bence üstlendiği misyon ve bu misyona bağlı olarak geliştirdiği tutarlı konsept. Sözünü ettiğim misyon ve konsepti tek cümleyle şöyle özetlemek mümkün:
Mıgırdiç Nagaş'ın felsefesini, hayat perspektifini ortaçağ kilise müziğine yakın ezgilerle işleyerek güncelleştirmek.
Peki kimdir Mıgırdiç Nagaş?
Mıgırdiç Nagaş 15 y.y.´da (1394-1470) Bitlis´te doğan ve daha sonra Ermeni Kilisesi Başpiskoposu olarak Diyarbakır´da yaşayan bir rahiptir. Orada görevlendirildiği Ermeni Kilisesi´ni kendi yaptığı resimlerle (minyatür sanatı) süslemiş ve aynı zamanda dönemindeki haksızlıklara ve zulme karşı tepkisini dile getiren şiirler yazmıştır. Şiirlerinde dikkat çeken; dildeki güçlü-edebi ifadelerin yanısıra, içerikte de derin ve sipirituel hümanist bakışaçısının yansımasıdır.
Grubun kurucusu, bestecisi ve piyanisti John Hodian, Mıgırdiç Nagaş ile buluşmasını şöyle anlatıyor:
„….Hasmik´in (Gruptaki Soprano) sesi için nasıl bir müzik bestelemek istediğim konusunda net bir fikrim vardı. Ama o sese uygun sözleri bulmak yıllarımı aldı. Aylarca Erivan, New York ve Berlin´deki kütüphanelerde araştırma yaptım. En son ortaçağda yaşamış olan Ermeni şair Mıgırdiç Nagaş´ın bir fragmentine rastladığımda, sayfadaki kelimelerin doğrudan ruhuma yansıdığını hissettim. Müziğe en uygun sözleri bulmuştum. O sırada Erivan´da olduğum için kalan 14 şiire de ulaşabildim. Bu şiirlerden hangisini kullanacağımı uzun uzun düşündükten sonra hepsini bestelemeye karar verdim….“
The Naghash Ensemble´in bir müzik grubu olarak ortaya çıkmasını sağlayan bu şiirler triloginin (üçleme-albüm) tanıtıldığı üç kitapçıkta Ermenice, İngilizce, Almanca ve Fransızca olarak Mıgırdiç Nagaş´ın çizdiği minyatürlerle birlikte yer alıyor.
Ermeni piyanist ve besteci John Hodian Mıgırdiç Nagaş ile ilgili olarak ise şunları söylüyor:
„….Nagaş herşeyden önce bir rahipti, ve dolayısıyla şiirlerini onun vaazlarının ürünleri olarak görmek mümkün. Nagaş´ın etkileyici metinlerinde benim en çok ilgimi çeken onun „Garip“ olarak lanse ettigi vatansız insanların yabancı olarak yaşadıkları zorluklardan, kaderlerinden bahsetmesiydi. Soykırımdan hayatta kalan Ermeni bir ailenin torunu olarak gariplerin içinde oldukları durumu çok iyi anlayabiliyorum. Bu şiirlerin 15. yy´da yazılmasına rağmen, günümüze uygun olması, Nagaş´ın eserlerinin zamansızlığını da gösteriyor….“
The Naghas Ensemble´in kurulması fikri de yine John Hodian´ın anlatımına göre sipirituel bir karşılaşmayla başlar. Yaşam merkezi Amerika olan müzisyen Garni´deki bir tapınakta Hasmik Bağdasaryan´ı dinlerken, sesinden etkilenir ve günlerce aklından çıkmayan bu sese beste yapması gerektiğini düşünür. Mıgırdiç Nagaş´ın şiirlerine de ulaştıktıktan sonra grubun diğer üyeleriyle görüşüp onları biraraya getirir.
Yaklaşık 2010 yılından beri aktif ve hedefli olarak çalışan grup trilioginin ilk albümünü 2014, ikinci albümünü 2016, üçüncü albümünüyse 2019 yılında çıkarır. Trilogide yer alan şarkıları konserlerinde başarıyla temsil eden The Naghash Ensemble aynı zamanda televizyon ve radyo programlarında da canlı yayın üzerinden dinleyecisine ulaşıyor. Grup Ermeni otantik ezgilerine ve enstürmanlarına yer verdiği, Mıgırdiç Nagaş´ın şiirlerini seslendirdigi halde modern-klasik müziğin evrensel motifi sayesinde farklı kültürlerden ve mentalitelerden olan her insana ulaşabiliyor.
Son olarak şunu söylemek gerekir ki; The Naghash Ensemble üstlendiği misyon ve uyguladığı konseptle farklı zaman ve mekanları birleştirerek müziğin ve şiirin gücünü bir kez daha ispatlıyor.
The Naghash Ensemble 7 sanatçıdan oluşuyor:
Hasmik Bağdasaryan ve Tatevik Movsesyan: Soprano
Arpine Ter Petrosyan, Alto Harutyun Çıkolyan ve Emanuel Hovehennesyan: Duduk
Aramayis Nikogosyan: Ud
Tigran Hovhannisyan: Vurmalı Çalgılar (Def, Dümbelek, Davul)
John Hodian: Besteci / Piyano
The Naghash Ensemble'in Avrupa turnesi programı şu şekilde:
16.05.2022 Kultura Natura Festival, NOSPR Katowice, Polonya
28.05.2022 Heidenfestival Heiden, İsviçre
29.05.2022 Frankfurter Hof Mainz, Almanya
30.05.2022 Pichette Auditorium Oxford, UK
Soné Gülyan / Köln