Dr. Tolga Sakman'ın AA Analiz için kaleme aldığı yazı şu şekilde:

İsrail büyük bir silah ihracatçısı ancak ordusu, uzmanların yakın tarihteki en yoğun ve yıkıcı hava saldırılarından biri olarak tanımladığı şeyi gerçekleştirmek için ithal uçaklara, güdümlü bombalara ve füzelere büyük ölçüde bağımlı. İsrail’in müttefiklerine silah tedarikini durdurması yönünde artan baskı, yardım gönüllülerinin de öldürülmesiyle karar alıcılara sirayet etmeye başlamıştı ki çatışmanın İran odağında yeniden kurgulanması askeri satışların ve yardımların devam etmesine yol açtı. Durdurulamayan bu silah temin süreci uluslararası kamuoyu için İsrail’in saldırılarına ortaklık olarak görülüyor.

İSRAİL SİLAH ENVANTERİNE KATKI YAPAN ÜLKELER 

İsrail’in silah kapasitesinde kendi üretimlerinin yanında 2 ülkenin belirleyici rol oynadığı söylenebilir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) raporuna göre, İsrail’e açık ara en büyük silah ihracatçısı olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), savunma sanayi ithalatının yüzde 69’unu sağlıyor. İkinci olan Almanya ise bu ürünlerin yüzde 30’unu tedarik ediyor. Üçüncü sıradaki İtalya da yüzde 0,9 payla İsrail savunma piyasasında yer alıyor. İngiltere, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler de ithalatçılar arasında.

ABD, İsrail’e yılda yaklaşık 3,3 ila 3,8 milyar dolar değerinde askeri yardım sağlıyor. ABD’nin diğer müttefiklerine verdiği askeri destekler yıllara göre değişkenlik gösterirken İsrail’e karşı yardım miktarı son 10 yılda bariz bir şekilde istikrarlı kaldı.

Ancak bu rakam tek başına ilişkinin tüm karmaşıklığını veya yakınlığını açıklamaya da yetmez. İsrail, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerika’nın yurt dışı mali desteğini en fazla alan ülke oldu ve mevcut enflasyona göre düzeltilmiş rakamlarla 2023 yılına kadar toplam 158 milyar dolar aldı. Bununla birlikte ABD'nin yardımı, İsrail’in kendi silah endüstrisini geliştirmesine ve şu anda dünyanın en büyük silah ihracatçılarından biri olmasına da imkan sağladı.

ABD ordusu 2019’da 1,5 milyar dolarlık İsrail yapımı askeri teçhizat satın aldı. İsrailli şirketlerin Amerika’da da kurumsallaşması, İsrail’de geliştirilen silah sistemlerinin ABD topraklarında üretilmesini sağladı. İsrailli silah üreticilerinin ABD’deki artan görünürlüğü, İsrail ve Amerikan savunma şirketleri arasındaki ortaklıkların artmasına yol açtı. Zaman zaman İsrail şirketleri kendi hükümetleriyle ABD askeri yardımı ile finanse edilen askeri anlaşmalar yaptılar. Üretimin yanında ABD’nin daha önce İsrail’den satın aldığı Demir Kubbe füze savunma bataryalarını İsrail’e kiraladığı anlaşmalar da yapılarak yardımların iki tarafa çift taraflı maddi fayda sağlayacak şekle geldiğini görebiliyoruz.

NİTELİKSEL ASKERİ ÜSTÜNLÜK İLKESİ 

Ayrıca ABD, İsrail’e komşularına karşı kalıcı bir silah üstünlüğü sağlamayı amaçlayan bir ilke olan “niteliksel askeri üstünlük" uyguluyor. Kökleri Ekim 1973’teki Yom Kippur Savaşı'na kadar uzanan bu durum, ABD’nin diğer Orta Doğu ülkelerine büyük silah sistemleri sattığı her seferde İsrail’e de bu durumu dengeleyecek şekilde teknoloji transfer ettiği anlamına geliyor. İsrail ve bir Arap devleti, ABD’den aynı teknolojiyi aldığında, İsrail’e ABD sisteminin daha gelişmiş bir versiyonu veya özelleştirme yeteneği veriliyor.

ABD Başkanı Joe Biden, 7 Ekim’i takip eden günlerde ABD’nin İsrail’e “ek askeri yardımda bulunduğunu” söyledi. Saldırıların başlangıcından bu yana, acil durum onayı alındıktan sonra ABD'den İsrail'e yalnızca 2 askeri satış kamuoyuna açıklandı. Bunlardan biri 106 milyon dolar değerindeki 14 bin mermi tank mühimmatından, diğeri ise 155 milimetre top mermisi yapmak için 147 milyon dolarlık bileşenden oluşuyor. Ancak ABD medyası, Biden yönetiminin İsrail’e sessizce 100’den fazla askeri satış yaptığını ve bunların çoğunun Kongre’ye resmi olarak bildirilmesini gerektiren parasal miktarın altında tasarlandığını iddia ediyor. Bunların arasında binlerce hassas güdümlü mühimmat, küçük çaplı bombalar, sığınak avcıları ve hafif silahlar olduğu söyleniyor.

Şubat ayında ABD Senatosu, İsrail ile ilgili ek harcamalara 14,1 milyar dolar sağlayacak bir yasa tasarısını kabul etse de bu tasarı Temsilciler Meclisi’nden geçmedi. 20 Nisan Cumartesi günü, bu sefer ABD Temsilciler Meclisi’nde oylanan yeni bir yardım paketi ile İsrail’e güvenlik takviyesi için 26,4 milyar dolar aktarılması öngörülüyor. Bu yardımlarda 4 milyar doların kısa-orta menzilli Demir Kubbe (Iron Dome) ve ABD ile birlikte üretilen orta-uzun menzilli Davud Sapanı (David’s Sling) sistemleri için; 1,2 milyar doların kısa menzilli Demir Kiriş (Iron Beam) için; 3,5 milyar doların İsrail adına yabancı askeri finansman için; 4,4 milyar doların bölgedeki ABD stoklarını yenilemek için ve 9 milyar doların insani yardım için ayrıldığı görülüyor. Biden’ın Temsilciler Meclisi’ndeki ek yardımı desteklemesi Demokratların kontrolündeki üst meclise sorunsuz geçiş şansını artırdı ve Senato’nun da bu yardımı onaylaması öngörülüyor.

Diğer devletler incelendiğinde rakamların kısmen daha dengeli olduğu görülüyor. Almanya 2023 yılında İsrail’e yaklaşık 353 milyon dolar değerinde askeri teçhizat gönderilmesini onayladı. Bu rakam, bir önceki yıla göre yaklaşık 10 kat daha fazla. 2022’de İngiliz hükümeti 42 milyon sterlin değerinde silah ihracatı için lisans verdi. Bununla birlikte maddi karşılığı açık bırakılan 10 lisans daha söz konusu. Bu lisansların karşılığında gerçekleştirilen gerçek ihracatın değerini ise yayınlamıyorlar. Küçük ihracatçılardan biri olan Fransa, son 10 yılda İsrail hükümetine 208 milyon avro değerinde askeri teçhizat sattı. Hollanda ise İsrail’e askeri satış için 2022 yılında 10 milyon avro değerinde lisans verdi.

SİLAH DESTEĞİ DURDURULABİLİR Mİ?

Tüm bu silah satış ve yardımların durdurulması için hem ülkelerin iç hukuki ve siyasi süreçlerinde hem de uluslararası hukuk nezdinde girişimler söz konusu.

Putin: "Halep'e 350 muhalif savaşçı girdi, 30 bin hükümet askeri geri çekildi" Putin: "Halep'e 350 muhalif savaşçı girdi, 30 bin hükümet askeri geri çekildi"

Uluslararası Adalet Divanında (AUD) Nikaragua’nın açtığı dava ile Almanya, İsrail’e silah ihraç ederek Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırıma suç ortağı olduğu yönündeki suçlamalara karşı savunma yapmak zorunda kaldı. Ayrıca Almanya’da insan hakları avukatları iç hukuk çerçevesinde Berlin idare mahkemesinden Alman hükümetinin İsrail’e 3 bin tanksavar silahı gönderme kararının askıya alınmasını talep etti.

Hollanda’da bir mahkeme, şubat ayında hükümete İsrail’e F-35 savaş uçakları için parça göndermeyi durdurma emri verdi ki ekipmanın “uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlallerinde” kullanılmasına ilişkin “açık bir risk bulunduğunun inkar edilemez” olduğunu söyledi. Hollanda hükümeti, jetlerin İsrail’in İran ve Hizbullah gibi bölgesel düşmanlara karşı güvenliği açısından hayati önem taşıdığını ileri sürerek karara itiraz etti. İsrail’e doğrudan askeri yardım veya silah ihracatında çok kısıtlı kalsa da Hollanda’nın F-35’ler üzerinden dolaylı katkısı böylece iç hukuk çerçevesinde durdurulmuş oldu.

ABD’nin bu satış ve yardımları durdurmasına yönelik durum ise farklılık gösteriyor. ABD Dış Yardım Yasası’nın ağır insan hakları ihlallerinde bulunan hükümetlere yardımı yasaklayan 502(B) maddesi, bugünkü şartlarda İsrail nezdinde de geçerliliği olan bir kısıtlama öngörüyor. Kanun, Kongre’nin ilgili ülkenin uygulamaları hakkında bilgi talep etmesine ve alınan bilgilere dayanarak güvenlik yardımını sonlandırmasına izin veren bir madde içeriyor.

Ayrıca Biden yönetimi, insani yardımı engelleyen veya sivillere zarar vermek amacıyla silah kullanan ülkeleri cezalandırmak amacıyla var olan veya yeni çıkarılan düzenlemeleri de uygulamamakla suçlanıyor. Örneğin Şubat 2023’te Biden yönetimi, Konvansiyonel Silah Transferi (CAT) politikasının revize versiyonunu yayınladı. Buna göre “sivil nesnelere veya bu şekilde korunan sivillere yönelik kasıtlı saldırılar da dahil olmak üzere 1949 Cenevre Sözleşmelerinin ciddi ihlalleri” durumunda ve “insan hakları veya uluslararası insancıl hukuk ihlallerini kolaylaştırma veya başka şekilde katkıda bulunma riski taşıyan” silah transferlerinde önleme yapılması öngörülüyor fakat henüz konu hakkında bir karar veya uygulama görülmedi.

Diğer yandan Gazze’deki şiddetin ve ölümün artması üzerine Belçika, Kanada, İtalya ve İspanya gibi bazı ülkeler İsrail’le silah anlaşmalarını durdurdu. Tüm bu yardımlar, satışlar ve anlaşmalar İsrail savunma sanayi için gittikçe karmaşıklaşan bir düzen oluştururken İsrail hükümetinin savunma kapasitesini güncel olarak artırmaya ama aynı zamanda ihracatçı ülkelerle çok katmanlı ilişkilerinde mevcut şartların tamamen bozulmasına neden oluyor. İsrail yönetimi ise gittikçe artan askeri kapasitesiyle karar alma ve uygulamalarını daha rahat güvenlikleştirerek silah kullanımını artırıyor.

[Dr. Tolga Sakman, Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanıdır.]

(Kaynak: AA)