DÜNYA

Hediye Levent yazdı: Lazkiye’de neler oluyor? Aleviler ne istiyor?

Türkiye'de Evrensel Gazetesi yazarı Hediye Levent, Suriye'de Beşar Esad'ın BAAS rejiminin çökmesinin ardından Alevilerin yaşadığı Lazkiye'deki deneyimlerini paylaştı.

"Lazkiye köyleri HTŞ ile yıllarca birlikte savaşmış radikallerin ve yabancı cihatçıların en rahat hareket ettikleri yerler. Konuştuğum Alevilerin hepsi bu grupların artık kontrol altına alınmaları gerektiğini ve saldırıların devam etmesi halinde insanların kendilerini koruma refleksi ile hareket edebileceklerini ve bunun da çatışmalara yol açabileceğini söylüyorlar."

Hediye Levent şunları yazdı;

"Üç gündür Lazkiye’deydim. Birkaç ilçeyi ve köyleri dolaştım, insanlarla konuştum. Konuştuğum insanlar arasında eski subaylar da vardı, sıradan devlet memuru ya da çiftçi olanlar da. Elbette Alevilerin en çok rahatsız oldukları ve yıllardır açıklama yapmak zorunda kaldıkları en önemli nokta Esad yönetimi ile ilişkilerine dair iddialar ve ön kabuller. 

Lazkiye ve etrafındaki Aleviler, Esad döneminde güce ve paraya kavuşan, devletin imkanlarını kendi çıkarları için kullanan Alevi oranının yüzde 5 bile olmadığını söylüyorlar ki haklılar. Alevilerin çoğunluğu Lazkiye şehir merkezinden köylere kadar derme çatma binalarda, gecekondu diyebileceğimiz mahallelerde, oldukça mütevazı döşenmiş evlerde yaşıyorlar. Bugün bile suyu ya da elektriği olmayan köyler var. Sular ya da elektrik kesik değil, hatlar döşenmemiş. Hâlâ çeşmelerden su taşıyor insanlar. Bazı evlerde plastik sandalye görmek bile zor. Bu durumu görmek için Lazkiye’den çıplak gözle görülebilen köylere gidip bir dolaşmak yeterli.

Lazkiye’deki Aleviler, Esadlar döneminde güce ve paraya kavuşan, çıkar amaçlı yani mezhep/din gözetmeden bir araya gelen insanlar tarafından oluşturulan çetelerden on yıllardır ve özellikle de savaş döneminde çok çektiklerini anlatıyorlar. Uyuşturucudan silaha, fidye için insan kaçırmadan araç hırsızlığına her işe el atmış olan çetelerin, sahil bölgesinde insanların tarlalarına, mülklerine, meyveliklerine çöktüklerini söylüyorlar. 

Alevi gençlerin orduya ve kamu kurumlarına yönelmesinin sebebi de bu ekonomik faktörler. Askeri akademide de az miktarda da olsa maaş verilmesi erkeklerin orduyu tercih etmelerinin en önemli sebebi. Alevilerin, Hristiyanların, Dürzilerin, İsmaililerin ve laikliğe yakın Sünnilerin BAAS yönetimlerine yakın durmak zorunda hissetmelerinin temel sebebi ise laiklik söylemi. Suriye birçok insanın günlük hayatına 2011’deki ayaklanma ile girmiş olsa da bu topraklarda yaşayanların hafızaları katliamlarla ve sürgünlerle şekilleniyor.

Peki, Suriye’de gerçekten laik bir sistem var mıydı? Görünüşte her din ve mezhebin devlette ve orduda temsil edildiği, kadınların birçok Arap ülkesine göre daha fazla hak sahibi olduğu bir gerçek. Mesela genelkurmay başkanları her zaman Sünni olurdu, savunma bakanları Hristiyan. Kadınlar asker de olabiliyordu, bakan da... Ancak dinler ve mezhepler arası evliliğin önüne çekilen set asla kaldırılmadı, medeni kanunla evliliğin önü kesinlikle açılmadı. Suriye’de erkeklerin 4 kadınla evlenmesinin önünde bir engel yoktu, hâlâ da yok. Hatta namus cinayeti adı altında bir kanun bile vardı. Bu kapsama giren/sokulan cinayetlerde failler çok az ceza alıyordu. Kanun Esad yönetimi düşmeden 1-2 ay önce iptal edildi. 

Bu görünüşte laikliğin altını oyan bir başka faktör ise yolsuzluk oldu. Yolsuzluk deyip geçmemek lazım. Esad yönetimini düşüren şey Suriye ordusunun daha Halep-İdlip kırsalında savaşı bırakması oldu. Orduya bu kararı aldıran ise “Ne için savaşıyoruz?​” muhasebesiydi. Yıllardır savaşan insanların karınlarını bile doyuramıyor olmaları ama diğer taraftan birilerinin korkunç paralara, güce kavuşmaları ve kimsenin de hesap sormaya yanaşmaması insanları vatan-devlet-ülke gibi kavramlardan bile kopardı. 

Bütün bu gelişmelerden bütün Suriyeliler ve elbette Aleviler de etkilendi. Ne Lazkiye’de ne de köylerde “Önceki yönetim iyiydi” ya da “Keşke düşmeseydi” ya da “Direnecekler ve bir gün dönecekler” diyen tek bir insana rastladım ki görüşmelerimin çoğunu kamerasız, kayıt cihazsız yaptım. Kimisi kahvaltı muhabbetiydi, kimisi kahve... 

Lazkiye ve çevresinde Aleviler HTŞ’den nefret etmiyorlar. Yavaş yavaş çöken devletin 2011’den beri art arda yaptığı hataların bedelini en ağır şekilde ödeyenlerin arasında Aleviler. Kayıp evlatlar, kocalar, sayısı bilinmeyen dul ve yetimler... Diğer taraftan bitmeyen fakirlik... Şimdi de can korkusu. 

GÜVENLİK VE EKONOMİ BEKLENTİSİ

Alevilerin HTŞ’den 2 talebi/beklentisi var: Güvenlik ve ekonomi.

Önce güvenliğe bakalım:

-Alevi köylerine yönelik zaman zaman çeşitli silahlı gruplar tarafından saldırılar yapılıyor. Saldırıların gerçekleştiği ya da kim oldukları bilinmeyen gruplar tarafından alınan ve akıbetleri belirsiz insanların olduğu köylerdeki insanlar çok korkuyorlar. Bu saldırıların kimler tarafından yapıldığının belirlenmesini istiyorlar. Birçok saldırının ardından HTŞ’nin köylere ya da kaçırılan kişilerin ailesine heyet gönderdiği ve araştırılacağı sözü verdiği söyleniyor. Ancak şimdiye kadar bu araştırmaların çok azının sonucu mağdurlara iletilmiş. 

-Lazkiye köyleri HTŞ ile yıllarca birlikte savaşmış radikallerin ve yabancı cihatçıların en rahat hareket ettikleri yerler. Konuştuğum Alevilerin hepsi bu grupların artık kontrol altına alınmaları gerektiğini ve saldırıların devam etmesi halinde insanların kendilerini koruma refleksi ile hareket edebileceklerini ve bunun da çatışmalara yol açabileceğini söylüyorlar.

-HTŞ tarafından kişilere yönelik operasyonlarla ilgili şikayetler de var. İnsanlar “Esad döneminde çeteleşen büyük isimler kaçtı ve kaçamayanlar da Suriye’de ama tutuklanmıyorlar. O gruplar içindeki küçük, ayak işlerini yapan isimlere yönelik operasyonlar var. Buna kimse itiraz etmiyor ancak silahını teslim ettiği halde tutuklanan binlerce eski asker, güvenlik birimi yetkilisi var. Onlar neden tutuklandı?​” diye soruyorlar.

-Tutuklanan bu eski askerlerin ve güvenlik birimlerinin mensuplarının yüzlercesi önceki gün serbest bırakıldı. Bazı Aleviler ise tutuklanan askerlerin daha önce Mahir Esad’ın başında olduğu 4. Birlik, Süheyl Hasan’a bağlı Kaplan Birliği ya da Mihraç Ural gibi isimlerin başında olduğu gruplarda gönüllü ya da zorunlu yer aldıkları için tutuklanmış olabileceklerini öne sürüyor. Aslında bu konuda birçok iddia var ancak HTŞ’den düzenli ve detaylı açıklama yapılmadığı için spekülasyon da çok.

-Tutuklamalara ilişkin bir başka eleştiri noktası ise suçun ve suçlunun tanımının ne olduğuna dair. İnsanlar “Yeni yönetim Esad kalıntıları ile mücadele ettiğini söylüyor. Esad kalıntıları ne demek? Baba ve oğul Esadlar döneminde rejimle uyumlu olmayan yaşayamazdı. Bunu bilmiyorlar mı? Tutuklananlar yargılanıyor mu? Yargılanıyorlarsa hangi kanuna göre yargılanıyorlar? Kendilerini savunma hakkı neden verilmiyor?​” diye soruyorlar.

-HTŞ’nin kontrol ettiği bölgelerde güvenliği sağlayacak sayıda adamının olmadığı, ülkede hâlâ polis ve ordu teşkilatlarının kurulmamış olduğu bir gerçek. Bu durum Aleviler dahil kırsalda yaşayan insanları saldırıya daha açık hale getiriyor. Mesela Lazkiye’nin köylerindeki insanlar Türkiye’den telefonlar aldıklarını anlatıyorlar. Arayanlar “Sen bana 10 sene önce küfür etmiştin, şimdi adamlarımı gönderiyorum köye. Ya şu kadar para verirsin ya da evini başına yıkarlar” diyorlar. Arayanlar arasında tarla, ev, dükkan isteyenler de varmış anlatılanlara göre. 

-İntikam amaçlı saldırılar ise herkesin en büyük korkusu. Yaklaşık 14 yıl süren savaş boyunca insanlar arasında çok fazla kin, husumet birikti. Mesela kontrol noktasında orta yaşlı bir adama küfür eden, vuran bir asker ya da yardımcı kuvvetlerden biri şartların değişmesi ile birlikte açık hedef haline geldi. Yine bölgedeki çetelerden dolayı mağdur olanlar, savaş döneminde arazisini, dükkanını, iş yerini ‘kira’ adı altında bir torba ekmek fiyatına vermek veya 10-15 dolar gibi bedellere satmak zorunda kalanlar hesap sormak istiyor. Savaşlarda ve özellikle uzun süren savaşlarda kişisel intikam saldırılarını asla küçümsememek gerek. Dışarıdan bakınca görülmeyen ancak içeriden herkesin öncelikli motivasyonu olan bir faktör...

-İntikam saldırılarına uğrayanlar tekrar saldırıya uğrama korkusuyla basına konuşmaya korkuyorlar.

-Zaman zaman ortaya çıkıp insanları cihada çağıran, kadınlara örtünmeleri gerektiğini dayatmaya çalışan radikaller bir başka huzursuzluk ve korku sebebi. En son Lazkiye’nin Ceble ilçesinde Ebu Süfyan El Ceblevi adlı biri ortaya çıkmış, Ceble içinde yaptığı ve az sayıda insanın katıldığı mezhepçi ve cihatçı söylemlerin olduğu görüntüler sosyal medyada da yer almıştı. Alevi-Sünni yerel halkın rahatsız olduğu bu girişimin ardından Ebu Süfyan El Ceblevi’nin Ceble’yi terk ettiği anlatılıyor ancak cezasız kalan her böylesi girişimin özellikle korunması zor kırsalda korkuyu daha da derinleştirmesi mümkün.

-Güvenlik birimlerinin olmaması, etrafına 3-4 silahlı adam toplayanın çıkarına göre insanları tehdit edebildiği şartlara evrilmeye başlamış gibi görünüyor. Lazkiye’deki Aleviler, Alevi tüccarların ve çiftçilerin mallarını ve ürünlerini cüzi miktarlara satmaları için bu tip gruplar tarafından tehdit edildiklerini söylüyorlar.

-Lazkiye kırsalında yaşayanlar şehirdeki işlerini erkenden halledip karanlık basmadan köylerine, evlerine gidiyorlar ve zorunlu olmadıkları sürece evlerinden çıkmamaya çalışıyorlar. 

EKONOMİDE BELİRSİZLİK HAKİM

Ekonomi konusunda ise Alevileri de etkileyen bir belirsizlik hakim. Buna göre:

-Dağıtılan ordu ve güvenlik birimleri çalışanları subayından normal memuruna, ordu doktorundan çaycısına yüz binlerce insan işsiz kaldı. HTŞ’nin yeni ordu kurulması aşamasında bu insanların bir kısmını geri çağıracağı söyleniyor ancak kesin bir şey yok. Bahsettiğimiz kitle arazisi, tarlası, dükkanı olmayan ve maaşıyla geçinmeye çalışan insanlar. Sadece 1.5 aylık sürede ekmek almak konusunda bile zorlanmaya başlayan aileler olduğu anlatılıyor.

-Devlet kurumlarında çalışan memurların çok büyük kısmı 3 aylık izne ayrıldı. 3 ay boyunca maaş alacaklar ancak yeni düzenlemelerin ardından işe dönüp dönmeyecekleri meçhul. Böylece işsiz ve haliyle gelirsiz kalan insan sayısı ailelerle birlikte milyonlara ulaşıyor. Böylesi süreçlerde eski güvenlik birimleri mensuplarının çeteleşmeleri, suça karışmaları, mafyalaşmaları gibi riskler de ortaya çıkabiliyor. Milyonlarca insanı etkileyen bu soruna dair insanları rahatlatan ya da en azından önlerini görmelerini sağlayacak bir açıklama yapılması bekleniyor.

-HTŞ şehitlik maaşlarını, gazilerin sağlık desteklerini kesti. İnsanlar “Ordu devletin ordusuydu, Esad’ın kişisel ordusu değil. Savaşacaksınız emri alan her ordu gibi onlar da savaştı. Bu karar binlerce insanı aç sefil bırakır” diyor. “2011’den beri iki taraftan ölenler de şehit sayılsın ve bu konu kapansın” görüşü hakim şimdilik.

-Lazkiye ve çevresindekiler Suriye’ye gönderilen yardımların sahil bölgesindeki ihtiyaç sahiplerine verilmediğini söylüyorlar ki bu da bilinçli bir ayrımcılık olarak değerlendiriliyor.

PEKİ ALEVİLER NE YAPACAK?

Alevilerin, Hristiyanlar ya da Dürziler gibi dini mercileri ya da liderlikleri yok. Bu nedenle HTŞ ile temaslar köylerde, kasabalarda önde gelen isimler ve yerel şeyhler üzerinden sağlanıyor. Yeni şartlar çerçevesinde Aleviler arasında da yeni tartışmalar başlamış. Bu çerçevede Alevi din adamlarının öncülük ettiği platformlar kuruluyor. Aralarında din adamlarının olduğu bazı Aleviler ise “Aleviler dahil herhangi bir kesimi din adamlarının temsil etmesi mezhepçiliği sürdürmektir. Laik ve din/mezhep fikirlerinden uzak bir yönetim istiyorsak liderliğimizi/sözcülüğümüzü bir aydın yapmalı” diyor. 

Henüz Aleviler arasında öne çıkmış bir isim yok ancak Esadlar dönemlerinde de muhalif olarak bilinen Aleviler, kentteki Sünniler ve diğer kesimlerle birlikte siyasi hareketler oluşturmak için kolları sıvamış. Bu hareketler mezhep kimliğinin kesinlikle öne çıkarılmaması gerektiğini savunuyorlar.

Lazkiye ve çevresinde durum bu! Toparlayacak olursak Lazkiye ve çevresinde;

-Alevilere yönelik HTŞ tarafından yönetilen sistematik bir saldırı ya da katliam yok.

-Kent kırsalında çok sayıda başıboş silahlı grup ve yabancı cihatçı var.

-Bu grupların HTŞ tarafından en kısa zamanda kontrol altına alınmaması korkuya bağlı gerilimi daha da tırmandırabilir.

-HTŞ tarafından yapılan operasyonlarda alınan eski askerler ya da isimler Alevi oldukları için değil önceki yönetimle iş birliğinin içeriği gerekçe gösterilerek alınıyor. Alınma şekilleri, bir kısmının infaz edildiğine dair iddialar elbette eleştiri konusu ancak bu şekilde akıbeti belirsiz çok sayıda Sünni de var.

-HTŞ tarafından tutuklananların bir kısmını yerel halkın teslim ettiği ya da bunlar arasında özellikle ayaklanma döneminde bölgeyi terörize eden çok sayıda çete üyelerinin olduğu biliniyor.

-Lazkiye ve çevresinde dağıtılan ordu ve güvenlik birimlerinin mensubu olan on binlerce insan yaşamaya devam ediyor.

-Güvenlik birimlerinin olmaması, başıboş silahlı gruplar, cezasızlık gibi faktörler tedirginliği derinleştiriyor. 

-En azından Lazkiye ve çevresindeki duruma ilişkin sosyal medyada provokasyona varan dezenformasyon yapıldığı söylenebilir. Suriye’deki azınlıkların ve Alevilerin selameti için endişelenenlerin en azından yerel Alevi liderlerine, platformlarına, siyasi oluşumlarına ulaşıp durumu sormadan Suriye Alevileri adına hareket etmemeleri gerekiyor.

-HTŞ’nin hâlâ azınlıklar konusunda net bir politikası yok ancak temasa kapalı da değil. Bu çerçevede Suriye’de bütün görüşleri, dinleri, mezhepleri kapsayan bir yönetimin inşası için bütün ülkelerden siyasi hareketlerin, sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları örgütlerinin HTŞ ile temas kurması etkili olabilir."