Latin Amerika ülkelerindeki seçim başarıları, sol/ilerici güçlerin ittifaklarının başarısıdır. Nitekim, Şili'deki "İtibarı Destekliyorum" ittifakı sosyalist hareket, Komünist Partisi ve Troçkist grupların biraradalığı ile başarılması dikkat çekicidir. Bu ittifakların oluşumunu ve yaşadığı süreçleri inceleyerek gerekli dersleri çıkarmalıyız.

Latin Amerika ülkeleri son çeyrek yüzyılda Venezuela’da Chavez ile başlayıp Brezilya, Bolivya, Ekvator, Paraguay deneyimlerini yaşadı. Yakın dönemde ise Bolivya, Peru, Nikaragua, Honduras ve şimdi de Şili'de ezilen, yoksul halklar sol eğilim içindeler. Bu halkların seçim meydanlarında Amerikan işbirlikçisi aşırı sağa karşı kazandığı her başarı bizleri heyecanlandırıyor. Yüzbinlerin, milyonların büyük meydanlarda haykırdıkları “El pueblo unido jamás será vencido! / Örgütlü halk asla yenilmez!)” yüreklerimizi hoplatıyor. Geçmişte muhteşem şarkıya bizler de gırtlağımız yırtılırcasına katılırdık, çünkü zafere açız.

Latin Amerika halkları da, ülkemizdeki halkların yaşadıklarının benzerlerini yaşadılar; Diktatörler, cuntalar, paramiliter faşist güçlerin azgın saldırıları, işkenceler, gözaltında kayıplar, helikopterlerden okyanus sularına atılmalar...

Amerika kıtası 1492'de keşfedildiğinde yerli nüfus 70 milyondur. 16. yy. başında bu nüfus 3,5 milyona düşürülmüştür. Bartolomeó de Las Casas'ın “Yerlilerin Gözyaşları” eserinde sömürgenlerin katliamlarını anlatır. Sömürgenler bu katliamları “beyaz adamın omuzlarındaki yük”ten kurtulma (white man’s burden) olarak nitelendirmiştir. Maya, Aztek ve İnka uygarlıklarını yok eden sömürgenlere karşı kurtuluş mücadelesi beş asırdan beri sürmektedir. Simon Bolivar, Francisco De Miranda, Jose Marti, Augusto Nicolás Calderón Sandino, Emiliano Zapata, Pancho Villa, Fidel Castro, Che Guevara... Latin Amerika halklarının kurtuluş mücadelesine önderlik yapanlar arasında isimleri saygıyla anılır.

Latin Amerika ülkelerinde sürdürülen sınıf mücadelesi 1960'lı yıllardan bu yana Küba, Nikaragua gibi ülkelerde devrimle sonuçlandı. Venezuela, Brezilya, Bolivya, Ekvator, Paraguay gibi ülkelerde sol ittifaklar seçimlerde başarı kazandılar. Latin Amerika'yı “arka bahçe”si olarak gören ABD, geçmişte İspanyolların, Portekizlilerin yaptıklarını tekrarlamaktadır. Bu ülkelerde başarı kazanan sol iktidarları imha etmek amacıyla, güdümlü darbeler dahil, her türlü dolabı çevirdiler.

Görüldüğü gibi, çeşitli ülkelerde sol düşünceye sahip partilerin ittifaklar yaparak, başarı kazanmasının son örneği Şili'dir. Seçim zaferi ile işbaşına gelen Allende'yi darbe yaparak deviren Pinochet'in devamı olan sağ iktidar seçimi kaybetti. "İtibarı Destekliyorum" ittifakının adayı sol görüşlü Gabriel Boric yüzde 55 oy ile sağ görüşlü Jose Antonio Kast'ı alaşağı etti. Faşist Kast’ın babası Nazi partisi üyeliği yapmış bir göçmenmiş. Kardeşi ise Pinochet’in üst düzey danışmanlarından.

Şili'de Gabriel Boric'in önünde de çok çetin bir süreç yaşanacağı biliniyor. Umarız ki, Yunanistan'daki Syriza ve Çipras deneyimlerinin benzeri olumsuzluklar yaşanmaz. Ancak bu konu farklı bir tartışma konusu olduğundan burada değinmeyeceğiz.

Latin Amerika'da sol dalga etkinlik kazanmıştır. Sırada Brezilya vardır.

Sol dalganın ülkemizde nasıl etkinlik kazanacağı sorusu ise, yanıt beklemektedir.

Mevcut iktidarın her türlü dolabı çevirmeyi meşru saydığı bir dönemi yaşıyoruz. İktidardan gitmemek için iç savaş çıkarmak dahil, her türlü yöntemi deneyebilecektir.

Erken seçim veya normal tarihinde yapılacak seçim de olasılıklar arasında. Seçim yapılsın veya yapılmasın, sosyalist sol ile Kürt yurtseverleri kötüye gidişi durdurmak doğrultusunda acilen adım atmalıdır.

Latin Amerika ülkelerindeki seçim başarıları, sol/ilerici güçlerin ittifaklarının başarısıdır. Nitekim, Şili'deki "İtibarı Destekliyorum" ittifakı sosyalist hareket, Komünist Partisi ve Troçkist grupların biraradalığı ile başarılması dikkat çekicidir. Bu ittifakların oluşumunu ve yaşadığı süreçleri inceleyerek gerekli dersleri çıkarmalıyız.

Faşist iktidar bir seçimi daha kazanarak, bugüne kadar attığı gerici/faşist adımları, simgeleştirdiği 2023'te tamamlamak niyetindedir. Devleti şekillendiren ve tüm kurumları ele geçiren bu odakların karşısında direnecek bir sol cephe bu açıdan da önceliklidir.

12 Martları, 12 Eylülleri, sivil cuntaları görmüş bizler de, bir gün meydanları doldurarak, “El pueblo unido jamás será vencido!” şarkısını haykırmak istiyoruz.

Hiç kimsenin ittifak tartışmalarında sözü döndürüp dolaştırıp taca atmaya hakkı yoktur. Eğer, faşist diktatörlerin ruhuna 'el fatiha' demek istiyorsak, ileriye dönük radikal adımlar atmalıyız.

Bugün ileriye yönelik atacağımız her adım yarınlarımızı belirleyecek. Ya zafere yürüyeceğiz, ya da...