Fulya OMAÇ / Urla - İZMİR
Dünyanın en büyük zeytinyağı müzesini saran 120 yıllık kokular
Tarihin yıllanmış İzmir menşeli birbirinden özel kokuları tarihi zeytinyağı üretim sistemleri ve bin yıllık zeytin ağacı köküyle buluşunca dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi buram buram tarih ve kolonya kokunca tarih tarihle harmanlandı…
Dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi olan Köstem Zeytinyağı Müzesi çok özel bir sergi ve söyleşiye daha ev sahipliği yaptı. Eczacı Enver Olgunsoy’un İzmir'in kolonyalar şehri olmasının hikayesini anlattığı ‘Kolonya Kokulu Şehir’ adlı söyleşisi sonrası İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar’ın 25 yılda çeşitli şehirlerden ve ülkelerden edinip biriktirdiği 2 bin 500 adet kolonya şişesi koleksiyonunun arasında bulunan İzmir’de üretilen kolonyalar ile Atatürk’ün kullandığı kolonyanın yer aldığı ‘Kolonya Şehri İzmir’ sergisinin açılış kokteyli yapıldı. Davetli konuklar söyleşiyi ilgiyle takip ederken, tarihi İzmir kolonyaları koleksiyonundan da oldukça etkilendiler. Türkiye'de Kolonyaların üretildiği ilk şehir olan İzmir'de iki değerli eczacı Ferit Eczacıbaşı ve Kemal Kamil Aktaş anıldı.
Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde ‘Kolonya Kokulu Şehir’ adlı söyleşinin moderatörlüğünü serginin fikir annesi Sibel Önbaş yaparken, Eczacı Enver Olgunsoy İzmir'in kolonyalar şehri olmasının hikayesini anlattı (solda), İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar da söyleşide koleksiyonu hakkında bilgi verdi.
Türkiye’de geçmişten günümüze kullanılan tüm zeytinyağı üretim teknolojilerinin sergilendiği Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde ziyaretçilerle buluşan sergi 30 Temmuz’a kadar ziyaret edilebilecek. Sergide Atatürk’ün kullandığı Hassan kolonyasına ait çeşitli kokuların olduğu kolonya şişeleri ile Türkiye’de kolonyanın ilk üretildiği şehir İzmir’de kentin tanınmış eczacılarından Süleyman Ferit Eczacıbaşı ile bacanağı Ecz. Kemal Kamil Aktaş’ın İzmir’in sembolü saat kulesi, araba ve farklı şişelerden oluşan aralarında 90 yıllık şişelerin de bulunduğu İzmir’de üretilen kolonyalar ile İzmir menşeli üretim yapan çeşitli firmaların yıllanmış tarihi kolonya şişeleri yer alıyor.
Söyleşiye katılan konuşmacılar ve davetliler
İzmir’de üretilen Türkiye’nin ilk kolonyaların isim babaları ünlü şair ve edebiyatçılar
Moderatörlüğünü serginin fikir annesi Sibel Önbaş’ın yaptığı söyleşide Eczacı Enver Olgunsoy, konuşmasının başında kolonyanın dünya tarihinde ilk nerede ve ne amaçla üretilip, kullanıldığını ve Türk kültüründe kolonyanın önemini anlattı. Eczacı Olgunsoy ülkemizin ilk iktisat kongresinin kolonya ile yıkanan bir tütün, incir deposunda duvarlarına sinmiş o kokulardan arındırılarak yapılabildiğini belirterek, “1923 yılında Süleyman Ferit litrelerce kolonya ile bu hanın yıkanmasını sağlamış. Türkiye’de kolonyaların üretildiği ilk şehir olan İzmir’de kentin tanınmış Eczacılarından Süleyman Ferit Eczacıbaşı 1911 yılında üretmeye başladığı kolonyayı 1931 yılında 1.Beyler Sokağı’nda profesyonelce üretmeye başlar. Aynı süreçte Ecz. Kemal Kamil Aktaş’ın da Cumhuriyetle başladığı kolonya üretimi 1930’lu yıllarda Türkiye’ye yayılır. Unutma Beni, Bahar, Manolya, Beş Çiçek, Yaz Yağmuru, Dalya, Kamelya, Siyah Lale, Nergiz, Ful, Fuar, Senin İçin, Yasemin, Kır Çiçekleri ve Menekçe Ecz. Süleyman Ferit’in kolonyalarının isimleri. Bu isimlerin çoğunu Ecz. Süleyman Ferit’in o tarihte arkadaşları olan ünlü şair ve edebiyatçı Reşat Nuri Güntekin, Celal Sahir, Ahmet Haşim, Orhan Seyfi, Halit Fahri Ozansoy koyuyorlar. En çok ünlenecek olan Altın Damlası’nın isim babası ise bizzat Ecz. Süleyman Ferit’in kendisi. Altın Damlası’nın piyasaya ilk sunuluşu küçük zarif şişelerde esans formundaydı. Fiyatı ise her keseye uygun değildi. Doğadaki bilinen hiçbir kokuya benzemeyen, bu parlak turuncu renkteki efsane parfümün şehirde yaygınlaşması, kolonya şeklinde piyasaya sürülmesinden sonra olmuş. 1920’lerde piyasaya sürüldüğünü düşünürsek, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan bir koku.” diye konuştu.
Davetliler söyleşiyi ilgiyle takip etti
İzmir fuarı ile kolonya kelimeleri birbiri ile özdeşleşmiş
Ecz. Süleyman Ferit Eczacıbaşı’nın kolonyaları için, ‘Ürünlerin çoğu çevrede öylesine sevildi ve tutuldu ki ünleri kısa sürede İzmir’i aştı, tüm ülkeye yayıldı. İzmir’e gelenler, dönüşlerinde Altın Damlası’nı bu güzel kentin bir simgesi olarak dostlarına armağan diye götürür oldular. Bu tutum gelenekleşti.’ ifadelerini kullandığını vurgulayan Eczacı Enver Olgunsoy sözlerine şöyle devam etti:
“Bu değerlendirme aslında İzmir’imizin bir ‘Kolonyalar Şehri’ olarak anılmasına da sebep olduğunun en güzel kanıtı. Çok daha sonraları bile İzmir’imizi ziyarete veya fuar için gelenler İzmir’den hatıra olarak kolonya almadan gitmez olmuşlar. Kolonyalar için çeşit çeşit şişe türleri yapılmış, çoğu da beğeni ile karşılanmış. Hatta İzmir fuarı ile kolonya kelimeleri birbiri ile özdeşleşmiştir diyebiliriz.”
Etkinlikten ekstantane (Erkan Sevinç, Sibel Önbaş, Fulya Omaç, Esat Erçetingöz, Yusuf Çınar
Altın Rüya, Fulya, Akşam Güneşi, Son Hatıra, Zümrüt Damlası ve Gizli Çiçek
İzmir’in ‘kolonyalar şehri’ olarak anılmasına Süleyman Ferit kadar bacanağı Ecz. Kemal Kamil’in de katkıda bulunduğuna dikkat çeken Eczacı Enver Olgunsoy, “Altın Rüya, Bahar Çiçeği, Gönül, Fulya, Akşam Güneşi, Anber, Leylak, Son Hatıra, Zümrüt Damlası ve Gizli Çiçek. Bunlar da Kemal Kamil’in Kemeraltı’nda bacanağı Süleyman Ferit’e ait Şifa Eczanesi’nin tam yanı başındaki Hilal Eczanesi’nde imal ettiği kolonyaların ismi. Bu iki bacanak, İzmir’e ‘kolonyalar şehri’ unvanını kazandırırken, tüm Türkiye’ye kolonyayı yaymışlar. Şimdi de biz bu mirasa sahip çıkmak istiyoruz. Yaşadığımız şehrin hemşehrisi olmaya çalışıyoruz. Toplumsal hafızayı sarsmak, ayağa kaldırmak istiyoruz. İzmir Kolonyaları bu amaçla ve eski ustalara ve ‘kolonyalar şehri İzmir’ unvanına saygı anlamında üretildi. Bu nedenle İzmir’in rüzgarı İmbat ile, Anemon, Jakaranda, Mimoza, Şeftali Çiçeği, Nergis, Selluka, Yasemin gibi çiçeklerin notalarını taşıyan, markası da ‘İZMİR’ olan bir kolonya serisi hazırladık. Şüphesiz İzmir’imizin daha başka çiçek ve meyve kokuları da var. Bu seriye onları da dahil etmeyi planlıyoruz. İzmir kokusunu tekrar tüm Türkiye’ye, tüm Dünya’ya sunmaya talibiz ve diyoruz ki, İzmir’in dağlarında çiçekler açar ve bunların kokuları ülkemi ve dünyayı kucaklar.” sözleriyle konuşmasını noktaladı.
Serginin fikir annesi Sibel Önbaş, kolonya sergisi sahibi Ünal Çınar, Fulya Omaç
Tüm Türkiye ve bütün dünya İzmir koksun
İlk kez 18.yüzyıl sonunda Almanya’nın Köln kentinde üretildiği için ‘Köln Suyu’ veya ‘Eau de Cologne’ ismiyle ünlenen kolonyanın, 19.yüzyılın başlarında ilk kez İzmir’de üretilmeye başlayıp, Türkiye’nin tüm şehirlerine yayıldığını aktaran Eczacı Enver Olgunsoy sözlerini şöyle noktaladı:
“İzmir’e gelenler dönüşlerinde İzmir kolonyası almadan gitmez oluyorlar, İzmir kolonyalar şehri olarak anılmaya başlıyor. Türk halkının gelen misafirine ilk olarak sunduğu kolonya, giderek Türk misafirperverliğinin bir simgesi haline gelmiş ve gelenekselleşmiştir. İzmir coğrafi işaretli boyoz, şambali, lokma, kumru var. Ancak 1911’den bu yana İzmir’li olan başka bir yerel ürünümüz daha var; İzmir Kolonyaları. Bir zamanlar ‘kolonyalar şehri’ olarak da anılan İzmir’imizin, o günlerine saygı olarak İzmir Kolonyaları üretildi. Son söz olarak ‘dostlarınıza İzmir kokularını, İzmir’in özgür havasını armağan edin’ diyorum. Tüm Türkiye ve bütün dünya İzmir koksun, her yer İzmir gibi olsun. İzmir’in dağlarında çiçekler açacak, bütün dünya İzmir Kokacak!”
Atatürk’ün kullandığı Hassan kolonyaları
Kolonya sergisinde Atatürk’ün kullandığı kolonya da bulunuyor
Söyleşide İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar da kolonya koleksiyonluğuna nasıl başladığını, Atatürk’ün tek kullandığı kolonyayı ve koleksiyonu arasında yer alan kolonyalar hakkında bilgi verdi.
18. yüzyılda hafif ve hoş kokusuyla sadeliğin, saflığın, temizliğin simgesi haline gelen ve burjuvazinin gözdesi olan ve aynı zamanda Türk misafirperverliğinin sembollerinden, konuk ağırlama ritüelinin vazgeçilmez ikramı kolonyanın 150 çeşit kokusu ve Bereket Tanrıçası Kybele’den Eyfel Kulesi’ne, Meryem Ana’dan Semazenlere dek geniş bir yelpazede kolonya şişesi koleksiyonuna sahip olan Koleksiyoner Ünal Çınar, Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde yer alan ‘Kolonya Şehri İzmir’ sergisinde Türkiye’nin ilk kolonya üreticileri olan İzmirli iki bacanağın kolonya şişelerinden oluşan koleksiyonunu ve Atatürk’ün tek kullandığı kolonya şişelerinden oluşan bir potporiyi ziyarete açtı.
II. Abdülhamid özel kolonyasını daima üzerinde taşır ve her camiye gittiğinde üzerine sürermiş
“Koleksiyoner Ünal Çınar kolonyanın Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki tarihi geçmişinden bahsettiği konuşmasında şunları söyledi:
“Kolonyanın Osmanlı topraklarına girişi II. Abdülhamid döneminin ilk yıllarına rastlar. II. Abdülhamid’in imzaladığı ticari serbestlik anlaşmalarının ardından, o dönemde ithal edilen ürünler arasında Farina'nın “Odikolon”u (Eau de Cologne'u) da bulunuyordu. II. Abdülhamid özel kolonyasını daima üzerinde taşır ve her camiye gittiğinde üzerine sürermiş. Türk halkının kolonyayı çabuk benimsemesiyle birlikte hastalıklarda, misafir ve bayram ziyaretlerinde Osmanlı’nın son dönemlerinde geleneksel gül suyu ikramı yerine kolonya ikramı geleneğine bırakmış.”
Osmanlı’nın ilk kolonyası Mısırlı Faruki tarafından 1882’de üretildi
“Osmanlı topraklarında ilk kolonyayı 1882 yılında Mısır asıllı Müslüman bir İstanbullu ıtriyatçı Ahmet Faruki üretiyor. Ahmet Faruki o dönemlerde halk tarafından ‘Odikolon’ olarak adlandırılan hoş kokuya ‘kolonya’ adını veriyor. Yerli parfüm ve kozmetik sanayiinin kurucusu olan Faruki, kolonyaları yurt dışına da ihraç ediyor. Kolonya, ucuz ve hafif kokusu ile Osmanlı’nın son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına kadar hızla yayılıyor. Ahmet Faruki’den sonra çok sayıda yerli üretici kolonya üretmeye başlamış. Ethem Pertev, Hasan Hassan, Hasan Şevki, Süleyman Ferit, Evliyazade Nureddin, Ekrem Yalçın, Kemal Kamil ve Eyüp Sabri Tuncer, yerli kolonyanın ilk temsilcileri. Süleyman Ferit’in ‘Altın Damlası’ adlı kolonyası hala İzmir’in en meşhur kolonyası. Dünyanın pek çok yerine ihraç edilen Türk Kolonyaları, kültürel bir sembol olmalarının yanı sıra güzel koku içerikleri ve temizleyici özellikleri nedeniyle, günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak varlıklarını sürdürüyor.”
Meryem Ana’dan Semazenlere - Viking Gemisi’nden Eyfel Kulesi’ne
Koleksiyoner Ünal Çınar, 150 koku ve 2 bin 500 kolonya şişesinden oluşan koleksiyonunu Çınar’ın Gölgesi’nde Hobi Odası adını verdiği ofisinde sergilediğini belirterek, koleksiyonundaki bazı şişe figürleri ile kokular arasında hangilerinin olduğu hakkında şu bilgileri verdi:
“Koleksiyonumda farklı malzemelerle üretilen şişe figürleri arasında Fransa’nın Eyfel, İtalya’nın Pisa ve İzmir’in simgesi saat kuleleri gibi kuleler, dikilitaşlar, bereket tanrıçası Kybele, Meryem Ana, semazen, minare, cami, biblo, Viking gemisi, otomobil, uçak, tren, at arabası, motosiklet gibi araç figürleri, at, balık, kuğu, aslan, kartal, kedi, köpek, deve gibi hayvan figürleri, tabancadan tüfeğe ateşli silah figürleri ve daha birçok farklı figürde, renkte ve malzemede (cam, porselen, gümüş, metal) kolonya şişesinden oluşan oldukça geniş yelpazede kolonya şişesi örnekleri yer alıyor.”
İzmir’in Altın damlası kolonyasından Urfa’nın biber kolonyasına
“Farklı çiçek ve meyvelerden üretilen kokular arasında ise İzmir’in Altın Damlası, Gizli Çiçek, İzmir Geceleri, Kordon büyüsü, Balıkesir'in beyaz zambağı, Isparta'nın gül, Edremit ve Ayvalık'ın zeytin çiçeği, Antalya'nın turunç çiçeği, Amasya'nın elma, Düzce’nin ceviz yaprağı ve tütün, Sındırgı’nın çam kolonyası, Diyarbakır’ın karpuz çiçeği, Urfa’nın biber, Trabzon'un hamsi ve fındık, Rize'nin çay, Gaziantep'in biber ve fıstık kolonyaları gibi daha birçok farklı ülke ve şehrin kokuları mevcut. İlk üretildiği yıldan itibaren zaman içinde hemen her bölgenin kendine has bir kolonyası olmuş. Koleksiyonumdaki şişelerin çoğu dolu olmasına karşın bazı şişeler esansı kalmış olarak duruyor. Bunun sebebi de kolonyaların içindeki alkol. Alkol uzun süre durduğunda ne yazık ki uçuyor ve şişenin dibinde ancak kokunun esansı kalıyor. Ayrıca edindiğim boş kolonya şişelerini de içine kendi kokularını doldurarak saklıyorum.”
Atatürk parfüm kullanmazdı, sadece kolonya sürerdi
Koleksiyoner Ünal Çınar, Kemeraltı’ndaki ofisinde sergilediği koleksiyonunu hakkında verdiği bilgileri şu sözlerle noktaladı:
“Ofisime gelenler koleksiyonumla kokuların dünyasında yolculuk ettiklerini söylüyorlar. 2 bin 500 şişelik koleksiyonumdaki her bir parça özel ama içlerindeki bazı koku ve şişeler çok daha değerli ve özel. Koleksiyonumda 120 senelik Osmanlı döneminden kalan şişe, Hasan Şevki Efendi’nin 1920’de üretmeye başladığı Hassan kolonyası (Atatürk ilk milli kolonya fabrikası ürettiği için, ondan başka kolonya kullanmazdı. Gazeteci yazar Yılmaz Özdil ‘Atatürk’ adlı kitabının 324. sayfasında "Ulu Önder Atatürk parfüm kullanmazdı. Sadece kolonya sürerdi. Hasan Şevki Efendi’nin ‘Hassan’ kolonyasını tercih ederdi" diye yazar), Fransa’da Osmanlı sarayı için üretilen kolonya şişesi,1894 yılına ait Almanya-Köln lavanta kokusu olan 128 yıllık bir şişe, bir müzayededen aldığım İzmir'de eczacılar tarafından kurulan Anadolu Fakirler Eczanesi'nin Bahar Kolonyaları isimli kolonya şişesi, 1886 yılında David H. M.C. Connell tarafından Amerika Birleşik Devletleri'nde kurulan Avon firmasının değişik objelerden ürettiği kolonya şişeleri (insan figürleri, çeşitli hayvan figürleri, ateşli silahlar, otomobil markalarının minyatürleri, top arabaları, tren çeşitleri, gemi figürlü şişeler) gibi figürler koleksiyonumun değerli parçaları arasında. Özellikle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait şişeler koleksiyonumun göz bebekleri. Koku önemli ancak birçok kolonya şişesinin, içinde barındırdığı kolonyadan daha pahalı olduğunu da belirteyim.”
Türkiye’de kolonya ilk İzmir’de doğdu, İzmir’e de bir kolonya müzesi çok yakışır
“Birbirinden özel koku ve şişelerin yer aldığı kolonya koleksiyonumu adım korunarak hibe etmek ve Türkiye'ye bir kolonya müzesi kazandırmak istiyorum. Eşi ve benzeri olmayan ve bin bir emek ve zahmetle topladığım bu koleksiyonumun müzelerinizin birindeki bir sergi holünde sergilenmesini arzuluyorum. Koleksiyonumu duyan meraklılar ofisime gelip inceliyor. Daha geniş kitlelerin görebilmesi ve bunca yıllık emeklerimin boşa gitmemesi için büyüklerimizden yardım istiyorum. Türkiye’de kolonya ilk İzmir’de doğdu, İzmir’e de bir kolonya müzesi çok yakışır.”
Eczacı Enver Olgunsoy da Türkiye’de mutlaka bir kolonya müzesi kurulmalı dedi.
Söyleşi ve sergi açılışı sonrası müze ziyareti
Eczacı Enver Olgunsoy’un ‘Kolonya Kokulu Şehir’ söyleşisi sonrası İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar’ın ‘Kolonya Şehri İzmir’ sergisinin açılış kokteyline geçildi. CHP İzmir eski Milletvekili Türkan Miçoğulları’nın da arasında olduğu konuklar kokteyl sonrası Kasım 2017'den beri hizmet veren dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi ve aynı zamanda Türkiye'nin ikinci sanayi müzesi olan Köstem Zeytinyağı Müzesi’ni gezdi. 20 bin metrekare toplam alan içinde 5 bin 650 metrekare kapalı alana sahip müze kompleksindeki Teknoloji Müzesi, Sabun, Hijyen ve Temizlik Müzesi, modern zeytinyağı fabrikası ve deposu, zeytin ve zeytinyağı bilgilendirme bölümleri, ahşap ve seramik atölyelerini de gezen konuklar özellikle Anadolu tarihi boyunca zeytin ve zeytinyağı üretimiyle ilgili yağ presleri, santrifüj makinaları, sabun yapımıyla ilgili materyallerle yakından ilgilendi. Anadolu’da şimdiye kadar kullanılan tüm zeytinyağı ezme sistemlerinin orijinalleri ve replikalarının birebir yer aldığı müzeyi gezen davetliler, etkileyici zeytin ağacı kökleri ve hemen yanı başındaki klazomenai antik zeytinyağı isligonin replikasına hayran kaldılar.