FATİH ÇİMEN-DUİSBURG
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Gençlik Örgütü (BDAJ-NRW) adına Yılmaz Kahraman açılış konuşmasını yaptı.
Kahraman, ’’Bu etkinliği organize eden komite adına hepinizi selamlıyorum. Dersim tertelesinin ardından 87 yıl geçti. Yaşanan acılar unutulmadı ve unutulmayacak. 25 Aralık 1935 yılında Tunceli Vilayeti İdaresi altında hazırlanan bir raporun ardından, 1937 yılında başlayan askeri operasyon sonucu onbinlerce çocuk, kadın, erkek öldürülmüştür. Onbinlerce insan yerinden yurdundan sürgün edilerek yerlerinden edilmiştir’’ dedi.
Konuşmasının ardından sözü Prof. Taner Akçam’a verdi. Taner Akçam, Almanya’da 17 yıl yaşadım. Manevi anlamı var burada bulunmanın. Her geldiğimde arkadaşlarımın saçları biraz daha ağarmış. Üzücü haberler alıyorum bazı arkadaşlar aramızdan ayrıldı. Doğa kanunu bu. Dersim’in benim hayatımda önemli bir yeri de var. Ben Dersim’e damat oldum. Dersim sözlü tarihi bir projeyi 2010 yılında hayata geçirmiştim. Dünya tarihinin en büyük sözlü arşividir. Dersim hak ettiği yeri alacak. Onun için uğraşıyoruz.
Tarihle niye yüzleşmemiz lazım?
Tarihle Niye Yüzleşilir? Çünkü: Geçmiş Tarih Değil, Bu günümüzün geleceğidir, diyen Prof. Taner Akçam, ‘’İnsan haklarına saygı duyan demokratik bir rejim kurmak istiyorsanız, tarihteki insan hakları ihlalleriyle yüzleşmek zorundasınız. Ermeniler haindi, Rumlar hak etti. Kürtler bölücüydü, dersimli devlete baş kaldırdı başının ezilmesi lazımdı; diye tarihi okursanız. Birbiriyle tarihte kötü ve acılı ilişki yaşamış topluluklar ancak birbirleriyle ’konuşabiliyorsa’’ bir arada yaşamayı sürdürebilirler. Türkiye’nin temel problemi: Kuşku ve Güvensizliktir.
Barışla bir arada yaşamak istiyorsanız aralarında olanı konuşmak zorundasınız. 1994 yılında Ruan’dada büyük bir soykırım olmuştur. 800 bin üzerinde insan yaşamını yitirmiştir. Eğer tarih üzerine açık olarak konuşmaz üstünü örterseniz, kurban edilen grubun mensupları başlarına aynı şeyin tekrar geleceğinden korkarlar. Ve aynı güvensizlik ve korku ile yaşamaya devam ederler. Bizde yaygın bir kültür vardır. Türkiye’nin temel problemi, herkesin benim gibi olmamasıdır. Herkes benim gibi solcu olsa Türkiye’de hiç bir sorun olmayacaktır; diye düşünür. Bu düşüncenin özeti nedir. Herkesi bana benzetirsen, hapse atarsan herkes benim gibi olacak ve Türkiye’de sorun bitecek. Ama öğle olmuyor. Dersim soykırımının temel nedeni nedir? Bir tane nedeni var. Dersimli, ben Kürdüm, Zazayım, ne demek istiyorsa odur ve öğle kalmak istiyordu. Türk olmak istemiyordu. Başkası olmak istemiyordu.
Vatandaşlar üç gruba ayrıldı
Vatandaşları üç gruba ayıracaksınız. Soyu Türk olan vatandaşlar, soyu Türk olmayan vatandaşlar ve soyu belli olmayan vatandaşlar. Bizler, sizler Türkiye’de bu üç kritere göre bölünmüşüzdür. Bunlar nüfus kütüklerinde kayıtlıdır. Amerika’ya beyazlar geldiği zaman. Kendi devletlerini kurmak zorundaydı.Dersim , dili dini kültürü ve inancıyla kendisine ait bir coğrafya ve kültür topluluğudur. Ordan devlete vatandaşlık görevi dışında hiçbir özleliğie sahip olmayan bir türk yapmak istediler.
İnkâr ve kabul edilmeyen her suç, onun potansiyel olarak yeniden işleneceği anlamına gelir. Devlet katliamı kabul etmezse, “ben bunu yeniden yapabilirim”, demektedir. Tarihte işlenmiş bir suçu kabul etmezseniz, potansiyel olarak onu yeniden işleyebilirsiniz. Dersim insanının bugün bile hâlâ büyük bir güvensizlik içinde yaşıyor olmasının ana nedeni budur. Dersim insanının huzura ve güvene kavuşabilmesinin yolu, ona karşı işlenmiş suçları kabul etmekten geçer.
Biz bu tarihi bu gözle yeniden kurmamız gerekir. Biz, Seyit Rıza’yı, Şeyh Sait’i, Çerkez Ethem’i, Hrandt Dink’i yeni cumhuriyetin, eşitlikçiyi arayan, demokrasi arayan dönemin değerleri olarak kabul etmemiz gerekir.
O halde ne yapmak gerekir? Eğer Türkiye’de demokrasi istiyorsak, insan haklarına saygı duyan bir rejim istiyorsak, toplumsal barış-huzur istiyorsak, ülkedeki kuşku ve güvensizlik ortamını ortadan kaldırmak istiyorsak Dersim üzerine konuşmak zorundayız. Dersim üzerine konuşmadıkça bunların hiçbirisi olmaz.
Her kitlesel katliam bir insan hakkı ihlalidir, yaşama hakkına bir saldırıdır. Eğer siz geçmişteki insan hakları ihlallerine tavır almazsanız, bugün insan onuruna saygı duyan bir rejim kuramazsanız. Genel kural şudur: Katliam yapabilmek için, öldürülen grup mensuplarının insan olmadıklarını söylemek, onların insanlık onurunu ayaklar altına almak zorundasınız. Yoksa öldüremezsiniz. Naziler, Yahudileri insan vücudundaki mikrop-bakteri olarak tanımladılar. İttihat ve Terakki Partisi, Ermenileri, Rumları ve Süryanileri vücuttaki hastalıklı tümör olarak tanımladı. Ruanda’da Hutular, Tutsileri hamamböcekleri olarak tanımladılar. Mikrobu-bakteriyi vücuttan temizlemek, tümörü kesip atmak, hamamböceğini ezmek kolaydır.
Genel olarak devletlerin, özel olarak da ulusal tarih yazımları uydurmalar, yalanlar ve bellek kayıpları üzerine kuruludur. Toplum olarak unutmayı seven bir kültüre sahip olmamız kuralıdır.1928 Harf devrimidir. Kendimiz hakkında yarattığınız imaj; düşünce biçimi, duygularınız, kendiniz ve tarih hakkında konuşma tarzınızı değiştirme korkusu. Eğer tarihle yüzleşmeye başlarsak, solcusu sağçısı, milliyetçisi, Alevisi, Kemalisti, İslamcısı ile kendimiz hakkında yarattığımız bu gerçekliği sorugulamak zorunda kalırız. Bir toplumda yönetici elit sürekliliği varsa yüzleşme zor olur. Cumhuriyeti İttihat ve Teraki Partisi kurdu. Ulusal kahramanlar hakkında konuşma zorluğu vardır. Kurucularla araya mesafe koyma zorluğu, demokratik bir kimliğin olmazsa olmaz şartı olamıyor. Bence soykırım uğrayan Dersim’lilerin CHP’ye sahip çıkmalarının ana nedeni hayatta kalma stratejisi olarak değerlendiriyorum.
Klam ve Deyişler, solo Çiğdem, Keman Özge ve Jiwan, Mey Dersim, Saz ve Gitar Deniz.