Zeki Rüzgar
Fikir Atölyesi Derneği başkanı Orhan Göktan'ın açılış konuşmasıyla başlayan seminerde Yeni Dünya Düzeni, Dünya, Ortadoğu ve Türkiye’ye etkileri, ayrıca kurulacak “Yeni Hukuk Sistemi”nin olası yapısıyla; yani kısaca tüm yönleriyle tartışıldı.
İki gün süren seminerde ilk gün Fikir Atölyesi Derneği Sekreteri Dr. Aydın Sayılan, dünyanın gerçek ölçülerdeki haritasını göstererek, manipülasyonların haritanın ölçüleri üzerinden oynanarak başladığını; haritada özellikle Avrupa Kıtası ve ABD ile Kanada'nın yer aldığı kuzey Amerika’nın nasıl olduğundan çok daha büyük gösterilirken, Afrika ile Latin Amerika ülkelerinin olduğundan küçük gösterildiğini; ayrıca bilinen dünya haritası üzerinde Dünyanın adeta aşağı ve yukarı olarak ikiye ayrıldığını anlattı. Aydın Saylan, konuşmasında ayrıca Emperyalist ülkelerin propaganda araçlarını iyi kullanarak, insanların algılarıyla nasıl oynadıklarını; kurdukları NATO, Dünya Bankası gibi kurumlar aracılığıyla nasıl bir sömürü düzeni kurduklarını anlattı. Ayrıca Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ülkelerinin kurduğu BRİCS gibi ekonomik yapılar hakkında bilgi verdi.
Fikir Atölyesi Yönetim Kurulu üyesi Avukat Zeki Rüzgar, konuşmasında ilkçağlardan bu yana hukukun gelişimi; özellikle hukukun özel mülkiyet ile ilişkisini; devletler tarafından hukukun hakim sınıfların tahkim aracı olarak nasıl kullanıldığını; hukukun üretim araçlarının değişimine paralel ve sınıflar arası çekişmelerin sonucu olarak nasıl şekillendiğini; birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra kurulan hukuk sistemlerinin nasıl olduğunu; sosyalist bloğun yıkılması, üretim ilişkilerinde otomasyon ve yapay zekanın rolünün ve özellikle finans kapitalin gelişimiyle 1945 ve 1967 yılları arasında kurulan hukuk sisteminin artık anlamını yitirdiğini; bizzat bu dönem hukukunun kurulmasında yer alan ülkelerin dahi kendilerini bu hukuk kurallarına uyma zorunda hissetmediklerini; özellikle savaşlar yoluyla dünyanın yeniden paylaşımının devam ettiğini; kurulacak yeni hukuk sisteminde yapay zekanın kullanımına ilişkin çalışmaları; makinelerin devreye girmesiyle insan vicdanına bağlı adaletten nasıl uzaklaşılacağını; en önemlisi çekişmelerin sonunda kurulacak hukuk sisteminin şekillenmesi sırasında bugün için işçi ve emekçileri temsil eden bir gücün olmadığını; dijital dünyadaki bireysel hakların korunması başta olmak üzere, yaşam, barınma, sosyal haklar gibi insan haklarının korunması için emekçilerin kurulacak hukuk sisteminde temsillerini sağlamak zorunda olduğunu anlattı.
Bir-Kar (İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu) adına konuşmacı olarak seminere katılan Adnan Yüksel, Ortadoğu'ya ilişkin konuşmasında, yüz yılı aşkın süreden beri bölge halklarının rahat yüzü görmediğini; savaşlar, yıkımlar, katliamların devam ettiğini; 2000’li yıllarda Irak, Libya, Yemen, Suriye’nin yakılıp yıkıldığını; Siyonist rejimin Ekim 2023’ten beri Gazze’de soykırım ve geçtiğimiz Eylül ayından beri Lübnan’da katliamlar yaptığını; ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistlerin İsrail’e tam destek vererek savaş suçlarına ortak olduklarını; her şeye rağmen ve ağır bedeler ödemek pahasına Filistin ve Lübnan halklarının soykırım savaşına karşı direndiğini; bu direnişin haklı, meşru ve desteklenmeyi hak ettiğini; ayrıca Suriye'nin neden hedef alındığını; ABD, Türkiye ve Körfez krallıklarının yıkım savaşını neden başlattığını; ulaşmak istedikleri hedefleri ve dünyanın dört bir yanından cihatçıların buraya nasıl taşındığını; Çin ve Rusya’nın devreye girmesini; Emperyalist ülkeler ile İsrail’in cihatçıları nasıl desteklediğini; medyanın olayları hem çarpıtan hem kışkırtan rolünü örneklerle anlattı.
İkinci gün yapılan konuşmalarda ise Dernek Başkanı Orhan Göktan, 10 Kasım nedeniyle Atatürk'ü anarak başladığı konuşmasında Türkiye'de cumhuriyet değerlerinin tahrip edildiğini; eğitim siteminin çağdaş bir yapıya kavuşturulması, Türkiye'nin kendi iç sorunlarını çözerek, Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesine uygun olarak hareket edip bölgesel bir güç olmayı başarabileceğini söyledi.
Derneğin Yönetim Kurulu Üyelerinden sendikacı ve ekonomist Birol Keskin ise Yeni Dünya Düzeni'nde Türkiye başlıklı konuşmasında, Türkiye’nin bağımsız, halkçı ve barışçıl bir politika izleyerek yeni dünya düzeninde güçlü bir konum elde edebileceğini; bunun için ekonomik bağımsızlık, sosyal adalet, demokrasi, bilimsel bağımsızlık ve bölgesel barışı ön planda tutması gerektiğini; Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde güçlü ve bağımsız bir aktör olabilmesi için iç ve dış politikalarda reform yapması gerektiğini; kendi bilim ve teknoloji politikalarını geliştirmesinin, genç nüfusuna daha iyi bir gelecek sunabilmesi açısından kritik önem taşıdığını; tüm yurttaşların kendini eşit ve güvende hissettiği bir kimlik politikası benimsemesinin önemini ve artan göç hareketlerinin, özellikle Orta Doğu’dan Avrupa’ya ve Türkiye’ye yoğun bir insan akışı yarattığını; Türkiye’nin bu süreçte insani bir göç politikası geliştirip göçmenlerin haklarını koruyan bir duruş sergilemesi gerektiğini; sosyal adaletin ve sürdürülebilir kalkınmanın, Türkiye'nin küresel alandaki etkisini artırabileceğini, anlattı.
İki gün süren seminerin sonunda bir sonuç bildirisi yayınlayan Fikir Atölyesi Derneği şu çağrıları yaptı:
- Küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda hareket eden bir Türkiye’nin, halkın gerçek ihtiyaçlarından uzaklaşacağı ve bölge halkları için barış ve iş birliği sağlamak yerine emperyalist çıkarların aracısı haline geleceği açıktır.
- Türkiye’nin bölgedeki çatışmalara askeri olarak müdahil olması, emperyalist güçlerin oyunlarına alet olması anlamına gelir ve bölge halklarına zarar verir.
-Türkiye’nin neoliberal ekonomik politikaları terk ederek, bölgesel dayanışma ve iş birliğini esas alan bir kalkınma modeli benimsemesi, Türkiye’nin Orta Doğu’da işçi sınıfının haklarına saygı duyan, çevresel sürdürülebilirliği önemseyen bir ekonomik aktör olarak konumlanmasını sağlar.
- Türkiye’nin dış politikasında askeri harcamalar yerine eğitim, sağlık, altyapı gibi insani alanlarda iş birliği projelerine yönelmesi, Ortadoğu barışının inşasında önemli bir katkı sağlar.
-Türkiye’nin enerji politikalarında fosil yakıt bağımlılığı yerine yenilenebilir enerjiyi öncelemesi, Türkiye’nin iklim kriziyle mücadele eden küresel hareketin bir parçası olarak çevreye duyarlı bir örnek oluşturmasını sağlar.
- Türkiye’nin halkın iradesine dayalı, insan haklarına saygılı ve demokratik bir sistem inşa etmesi, bölge halklarına örnek teşkil edebileceği gibi, dış politikada da itibarlı bir yer edinmesini sağlar.
- Küresel ekonomik düzende, Türkiye’nin üretim gücünü artırarak bağımsız bir ekonomik yapıya ulaşması ve dış borç bağımlılığını azaltması, küresel sermayenin ve finans kapitalin etkisinden kurtulmuş, halkın çıkarlarını önceleyen bir ekonomi modeli ile sağlanabilir. Bu da sosyal adaletin sağlandığı, eşitsizliklerin azaltıldığı ve kamusal alanların yeniden halk yararına dönüştürüldüğü bir ekonomik sistemle mümkündür.
- Toplumsal birliği sağlamak için kapsayıcı ve barışçıl bir kimlik politikası geliştirmek; etnik, dini ya da mezhepsel farklılıkları bir ayrım sebebi değil, kültürel bir zenginlik olarak ele almak, Türkiye’yi Orta Doğu’da olumlu bir örnek haline getirebilir ve bölgesel iş birliğini güçlendirir.
-Göçmen işçilerin ucuz iş gücü olarak sömürülmesi ve Türkiye’de işçi sınıfının haklarının geriletilmesi gibi sorunlarla yüzleşilmesi gerekmektedir. Adil ücretler, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sosyal güvenlik gibi hakların göçmen işçilere de tanınması, Türkiye’nin uluslararası çalışma standartlarını yükseltmesi açısından da önem taşır.
-Mültecilerin entegrasyonu, adil koşullarda çalışabilmeleri ve toplumsal barışa katkıda bulunmaları için gerekli politikaların oluşturulması, Türkiye’yi hem ulusal hem de uluslararası arenada pozitif bir konuma taşır.
- Türkiye’nin küresel güçlerin kontrolünden bağımsız, özgür bir bilim politikası izlemesi hem bilgiye dayalı kalkınmayı sağlayacak hem de genç kuşakların geleceğini güvence altına alacaktır.
- Türkiye’nin emperyalist güçlerin çıkar çatışmalarına taraf olmak yerine, bölgesel iş birliğini güçlendirecek bir politika izlemesi, Türkiye’nin sadece ekonomik bir güç olarak değil, aynı zamanda ahlaki bir örnek olarak da Orta Doğu’da saygın bir konum edinmesini sağlar.
Türkiye, yukarıda saydığımız öneriler doğrultusunda yeni dünya düzeninde bağımsız, halkçı ve barışçıl bir politika izleyerek güçlü bir konum edinme şansı vardır.
Ayrıca Derneğimiz, başta İşçi ve Emekçiler olmak üzere geniş halk kitlelerinin kurulmakta olan Yeni Dünya Düzeninde yaşam, barınma, iş, veri güvenliği ve sosyal haklar gibi temel haklarını koruyabilecek güçlü örgütlenmelerini bir an önce oluşturmaları gerektiğini önemle hatırlatmaktadır.