Yükselen Ölüm Ateşi

Yitirmişiz tüm duygularımızı

ve gözlerimizi yitirmişiz

Karanlıkta bir silah tutturulmuş ellerimize

Sıkıyoruz ha bire

Sıkıyoruz bebelerimizin yüreğine yüreğine

************************

Karanlık dehlizlerde mil çektiler gözlerimize

Ellerimize tutuşturdular kardeşlerimizin

Ve bebelerimizin ölüm fermanını

Hani uçan kuşa taş atmaz

Kırmazdık gülü dalından

Vuruyoruz kardeşlerimizi

Sıkıyoruz bebelerimizin yüreğine yüreğine

************************

Avlayacağız sabah uykusundaki güvercinleri

Vurmasak kıracaklar bacağını oturduğumuz koltukların

Ve sökecekler omuzlarımızdaki şeritleri ve yıldızları

Hani her kalkışta derdik:

„Bağdat gibi şehir, kardeş gibi yar olmaz“

Yitirmişiz duygularımızı

Top ateşi ile yakıyoruz kardeş yurdunu

Vuruyoruz kardeşlerimizi

Sıkıyoruz bebelerimizin yüreğine yüreğine

************************

Basmazdık yerdeki karıncaya

Kıymazdık gülü dalından almaya

Vurmasak kardeşlerimizi güpe gündüz

Vuracaklar karanlıkta soğuk namluyu şakaklarımıza dayayanlar

Onlar iyi maskelenir ve ana süttü kadar temiz görünür

************************

Barış güvercinlerini vurmak ve vurulmak zorundayız

Yoksa kıracaklar bacağını oturduğumuz koltukların

Sökecekler omuzlarımızdaki şeritleri ve yıldızları

Top ateşinde eriyor duygularımız

Vuruyoruz kardeşlerimizi aralıksız gece gündüz

Sıkıyoruz bebelerimizin yüreğine yüreğine

************************

Fırat ve Dicle’nin iki yakasında

Yükselen ölüm ateşi

Bize biçilen rol kardeş katilliği

Bu senaryoyu

Ve ölüm fermanlarını yazanlar

Sütten çıkmış kaşık sanki...

************************

Ellerindeki zeytin dalı değil

Ölüm kusan bombalar

************************

Duy sesimi

Ayaklan insanoğlu

Durdur bu ölüm kusan savaşı

24 Ekim 2007

Molla Demirel