RTE iktidarının, hemen hemen her alanda çuvalladığı ve halk için olumlu olacak bir şeyler yapma yeteneğini tümden yitirdiği gözlenmektedir.
Sadece belli bir kitle ve iktidar, algı yönetimi, Erdoğan ve Bahçeli’nin ajitasyonu, beşli-onlu dikişler(maaşlar), korku yaratma ve ulufeler dağıtılmak suretiyle ayakta tutulabilmektedir. Halkın tamamının yaşadığı ekonomik, kültürel, sosyal ve psikolojik yıkıma rağmen bireysel çıkışlar dışında iktidarı gönderecek bir gücün legal planda da olsa gözükmemesi umutsuzluğu daha da artırmaktadır. Hoş her an yoksul ve emekçi kesimlerden kitlesel patlamalar da gelebilir. Fakat örgütlü ve bilinçli öncü olmadığı için sonuç alınamayacaktır.
Muhalefetin Yerel Yönetimler aracılığıyla verdiği umutlar ve olumlu adımların da iktidarın daha da katılaşmasının dışında bir işe yaramadığı ortada.
İktidar, ülke içinde kendisine fiziki olarak karşı koyacak tüm güçleri ezecek tedbirleri aldığı için rahat. Fakat onun da dışardan gelecek oklara açık bir Aşil topuğu var. Şimdi de ona göz atalım.
Bunun için Biden’ın soykırım açıklamasının arkasında yatan gerçeklere bakmak gerekiyor. Çünkü bu açıklama bir işaret fişeği gibi duruyor.
Yıllardır ABD ile olan ilişkiler, Biden’ın bu açıklamasıyla birlikte bana göre farklı bir noktaya doğru tırmanıyor. Obama bile daha önce söz vermesine rağmen bunu yapmamış ise ortada kötü giden bir şeyler var demektir.
Her şeyden önce Mısır örneğini incelemeliyiz. Buradaki ABD tavrı bize ipuçları veriyor.
Müslüman Kardeşler projesinin mimarı ABD, sonunda neden bu eserini ortadan kaldırdı?
Temel sebep: ABD’nin bölgedeki politikalarına ters adımlar atılması ve de kitlesel muhalefetin radikalleşerek komünist tehlikenin tırmanışa geçmiş olmasıdır diye özetleyebilirim.
Biliyorsunuz olaylara son vermesi için Mursi uyarılmış ve çözüm olarak da ‘iktidarını paylaşması’ gerektiği söylenmişti. Fakat o güne kadar patronlarının sözünden çıkmayan Cumhurbaşkanı bu teklifi ret etmişti (bu ret olayında Türk yetkililerinin tavsiyesinin rol oynadığı da iddia edilmektedir). Sonucu biliyoruz.
Ülkemizle Mısır arasındaki en belirgin benzerlik iki partinin de (Türkiye-Adalet ve Kalkınma Partisi, Mısır-Özgürlük ve Adalet Partisi ) ABD projesi olmasıdır.
Bu iki siyasi akımın ABD açısında olumlu yanı; Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) için dile getirilen Yeşil Kuşak doktrinin ikiz kardeşi ve taşeronu olmalarıdır.
ABD açısında olumsuz yanları ise; BOP ’u domino eden bu ikizin sağla solla kırıştırması ve güvenilir olmaktan çıkmış olmalarıdır. Fakat onların sonunu hazırlayacak olan faktörleri her ülke için ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.
SONA DOĞRU
Mursi ve İhvan hareketinin sonunu hazırlayan temel faktör, onların güvenilir olmaktan çıkmış olması olarak tekrarlamam gerekiyor. Sağla solla(İran-Çin vb. ABD karşıtlarıyla) kırıştırır ve laf dinlemezsen sonuçta olacağı budur!! İşte Mursi’nin ve İhvan Hareketinin sonu böyle noktalanmıştı.
RTE hâlâ iktidar da ise bunun temel sebebi, kolpacılığını saymazsak söylenenleri harfiyen yerine getiriyor olmasıdır diyebilirim. Fakat yolun sonu gözükmektedir.
Emperyalist ülkelerin çıkarlarına göre hareket ettiği doğrudur. Fakat çıkarların iki türlü değerlendirildiği pek analiz edilmez: Birincisi ülke çıkarı, ikincisi de sistemin ortak çıkarıdır.
Örneğin Papazı kurtarmak veya silah satmak vb. konularda taviz almak ülke çıkarlarını ilgilendirir ve her kapitalist ülke ilişkilerde bu çıkarına göre politikalar üretir.
Fakat küresel sistemin çıkarları daha da gelişmiş ve farklıdır. BU çıkarlar, ülke sınırları ve taleplerini aşar. Yani sistemi zaafa uğratmayacak veya her yönüyle güvenilir dostlar bulmak temel ilkedir.
Eğer bu ilkeyi çiğniyor ve güvensizlik veren davranışlara girmişseniz siz mutlaka değiştirileceksinizdir. Sorun sadece zamanla ilgilidir. Yani daha güvenilir birilerini bulmak veya değişim için şartların oluşmasını beklemek gibi.
Evet, bir zamanlar ABD ve Müttefiklerinin en güvenilir BOP eş başkanı Mursi gitti, şimdi de RTE değiştirilmek için zamanını bekliyor.
Onu güvensiz yapan ne yaptığı yolsuzluklar ne de ülkede uyguladı baskı ve şiddet sarmalıdır. Onu güvenilmez yapan faktörler kısaca şunlardır:
- S-400 ile tırmanan Rusya yakınlaşması
- Ortadoğu’da Kürtlerle ilişkiyi götüremeyip karşı kampta yer almak
- Ülke içinde Avrasya denen gruplarla açık ve gizli ilişkiler kurmak
- NATO konseptini aşan plan ve projeleri(süper güçlere karşı İslami ülkeleri bir araya getiren SADAT adı verilen vb. örgütlenmeler) organize etmek
- İran ile patronu ABD’ye rağmen ikili ve gizli ilişkiler geliştirmek(Zarrab olayı gibi vs.)
- Orta doğuda ABD’nin dostu ülkeler ile değil Katar gibi bölgedeki yönetimlere muhalif haline getirdiği bir ülke ile ilişkide ısrar etmek
- ABD’nin son Fas toplantısında sınırlarını çizdiği Yeşil Kuşak konsepti(İslami reformlar) üzerinde birkaç laf dışında herhangi bir çalışma yapmamak vs.
Bu açıdan ABD’de devam eden HALK bankası davası veya Erdoğan’ın maddi varlığı gibi konular hukuki olmayıp tamamen onun değiştirilmesinde kullanılacak olan aparatlardır.
Sonucu, muhalefet ve kitlelerin değil aksine yukarıdaki ilişkinin belirleyip belirlemeyeceğini bekleyip göreceğiz.