Yeni bir ‘başlangıç’ yaparken!

Yeni bir ‘başlangıç’ yaparken, başlığını neden kullandım.

Ben 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler, TBMM üyelerinin yenilenmesi için yapılan seçimlerden sonra, 1 yıl boyunca yazı yazmama kararına varmıştım. Kapsamlı analizlerimi paylaşmayarak, sosyal medya üzerinden, ortaklaştığım, dostlarımla, yol arkadaşlarımla, beni izleyen, takip eden sosyal medya takipçilerimle arama mesafe koymak istemiştim.

Ama olmadı! Sözümü bütünüyle tutamadım. 1 yıllık süre 24 Haziran 2019 Pazartesi dolmaktaydı. Bekleyemedim.

Bugün, 6 Mayıs önemli bir gündü. Darağacında 3 fidanın yaşama fiziksel olarak veda ettirildikleri bir gündür. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın aramızdan ayrılışının 47. yıldönümüdür. Saygıyla anıyorum. Türkiye toplumsal güçleri, demokrasi bileşenleri, 3 fidanı anmaya ve acılarını paylaşmaya, 47 yıl önce yaşanan bu katliamı lanetlemeye çaba harcarken, yeni katliamla, hukuk katliamıyla karşılaştık.

6 Mayıs 2019 yeni bir katliamının, ülkemiz toplumsal güçlerine yeni bir dayatmanın yaşandığı bir gün olması dolayısıyla, tarihe bir not düşerek yazımı yazmak durumundayım.

İstanbul Büyük Belediye Başkanlığı seçimleri, Sarayın, AKP-MHP devletinin baskıları sonucu, YSK Yüksek Seçim Kurulu tarafından, hukuka aykırı olarak, ‘iptal’ edilmiştir.

Söz konusu İstanbul seçimlerinin, ‘iptal’ edilerek, seçimlerin yenilenmesi, literatürümüze ‘irade gaspı’ ‘hukuk skandalı’ ‘demokrasinin katli’ ‘kara pazartesi’ ‘sandıkta kaybetti, masa başında çaldı’ ‘vicdanları yaraladı’ vb. gibi açıklamaların kazanıldığı ve hepsinin de haklılık payı olduğunu gördük.

Bir konunun altını çizmekte yarar vardır. Türkiye hiçbir dönem tam teşekküllü, burjuva anlamda da, olsa, demokrasiyle tanışmadı. Ülke dönem-dönem askeri faşist diktatörlüklerle idare edilmiş ve ‘3. Dünya’ ülkelerinde yer alan demokrasi dışı oligarşik burjuva diktatörlüğü ile yönetildiğini söylersek yanılmış olmayız.

Bu nedenle İstanbul seçimleriyle ilgili bugün ortaya çıkan sonuç, pekte sürpriz ve şaşırtıcı olmamalıdır. AKP-MHP devleti iktidar nimetlerini kaybetmek ve elinden çıkarmak istemiyor. Bu nedenle her tür hile ve gasp yöntemine başvurmayı kendisine, ‘hak’ görmektedir. Siyasal İslam, İslami faşizm, ırkçı faşizan ideoloji, sahip olduklarını kaybetmemek için her tür, ‘maharet’ sergimle konusunda kararlıdırlar.

31 Mart 2019 yerel seçimleri bir gerçeğin altının kalın çizgilerle, çizilmesinin betimlendiğini belirtmekte yarar var. 31 Mart seçimleriyle demokrasi güçleri genelde ülkede ve özelde İstanbul da, önemli bir sınav vermişlerdir. AKP-MHP devletinin, kalıcılığını ve ‘bunlar seçim yoluyla iktidarı terk etmezler’ fikrini, yerle yeksan etmişlerdir.

Demokrasi güçlerinin bu başarısı küçümsenmemelidir. Bu başarı, toplumsal güçler ve demokrasi bileşenleri nezdinde, ‘yenilmezlerin bileğini bükebiliriz’ gerçeğinin kapılarını aralamıştır.

31 Mart yerel seçimleri, demokrasi güçleri açısından detaylarıyla analiz edildiğinde, ileriye yönelik demokrasi mücadelesinde, neleri ortaklaştıracağımız ve başaracağımızın sonuçlarına ulaşmamızı sağlayacaktır.

Peki, bugün İstanbul seçim sonuçlarının gasp edilmesi ve yenilenmesiyle ilgili olarak ne ve neler yapabiliriz?

Bugünden itibaren, 23 Haziran 2019 İstanbul seçimleri konusunda nasıl bir tavır almalıyız?

Boykot, ‘gerçekçi’ olur mu?

Türkiye Cumhuriyeti tarihine kısaca bir göz attığımızda, boykot kültürünün pek de yerleşik ve kabul görür talep olduğunu görmemekteyiz. Bu yöntem küçük bir azınlık için anlamlı olabilir. Ama ülkemizin toplumsal güçlerinin buna hazır olduğunu zannetmiyorum.

Düğer bir konu, zaten AKP-MHP devleti böyle bir, ‘boykot’ girişimini kendi cephesinden olumlu olarak algılayacak ve bütün seçim stratejisini bunun üzerine kuracaktır. Eğer gerçekçi olursa boykot çağrısı üzerinden konsolide ettiği kitlesini yönlendirecektir.

Bence bu yola başvurulmamalıdır. AKP-MHP devletinin tek kale oynayacağı bir maç müsabakasına izin verilmemelidir.

Öyleyse, 23 Haziran 2019 tarihinde yenilenecek olan İstanbul Büyük Belediye Başkanlığı seçimlerine demokrasi güçlerinin ittifakıyla çalışmalara bugünden itibaren başlanmalıdır.  

En geniş toplumsal güçlerin desteğini alarak, demokrasi güçlerinin ortaklaşmasıyla yeni bir başarıya imza atabilirler.

23 Haziran İstanbul seçimlerinde elde edilecek başarıyla, AKP-MHP devleti önemli yara alacaktır. Zaten tartışmalı olan Sarayın meşruiyetini yeniden tartışılmasını gündeme getirecektir. Meşruiyet tartışması yeni seçimlerin kapısını aralayacaktır. Bu gerçek gözden kaçırılmamalıdır.

23 Haziran İstanbul seçimleri, ‘‘her şerden, bir hayır çıkar’’ at sözü veya çıkarmalarını da, aklımıza getirdiğini göz önünde tutalım.

Umutlarımızı yitirmeyelim. Yeter ki, demokrasi güçleri ortaklaşmayı, birlikte hareket etmeyi başarabilsin.

Toplumsal güçlerin, demokrasi bileşenlerinin, demokrasi mücadelesinde alınacak yolun zorluklarını göğüsleye bilme gerçeğini kavramaları yeterli olacaktır.

Aydınlık yarınlar için, birlikte mücadele etmek ve zafere ulaşmak gerektiğinde, yapılacak iş sadece azimli ve inançlı olmak yeterli olacaktır.

Bir başka yazımda buluşmak üzere

06 Mayıs 2019