Soma’da işletilen bir maden ocağında 13 Mayıs 2014’te meydana gelen patlamada alınmayan önlem ve tedbirsizlikler yüzünden 301 maden işçisi yaşamını yitirmişti.
Yangın nedeniyle 420 metre derinlikte bulunan, 3,5 kilometre uzunluğundaki galeriler dumanla doldu. Bu sırada madende bulunan 800’e yakın işçi mahsur kaldı. Hayatını kaybeden madencilerden en genci 18, en yaşlısı 53 yaşındaydı.
Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı İsmail Çolak, Soma Katliamı Davası’nda adaletsizliğin ve hukuksuzluğun yaşandığına dikkat çekerek yaşadıkları acı günü şu sözlerle anlattı:
"KEŞKE İŞE YOLLAMASAYDIM KEŞKE, KEŞKE..."
Hayatımızın en karanlık, en acı günüydü 14 Mayıs 2014. Kimimiz evladını, kimimiz kardeşini, kimimiz eşini, kimimiz babasını yolladı o sabah madene işlerinin hayırlı olmasını dileyerek. “Akşam ne yemek istersin” diye sordu anneler, eşler. Nereden bilsinler günün ilerleyen saatlerinde neler olacağını. Kaza olduğu haberlerini kabul etmiyor, inanmak istemiyor insan yüreği. Elimiz göğsümüzün üzerinde bir yumruk, boğazlarımız düğümlü, nefes almak zulmüyle koştuk madene. Yeraltından çıkan her yüzde arıyoruz evladımızı, kardeşimizi, eşimizi, babamızı. Canlı çıkana seviniyor, canlı olduğunu bilemediğiz yüze kahroluyoruz.
Zaman geçiyor, yolumuz madenden ayrılıyor. Soğuk hava deposunda beden arama yoluna doğru ilerliyoruz. O gün o soğuk hava deposu ne çığlıkları hapsetti duvarlarına. Ne gözyaşlarını sakladı bahçesine. Evladınızın canını aramaktan vazgeçip, bedenini aramanın nasıl bir karar olabileceğini anlatamayız. “Keşke ben orada olsaydım, keşke işe yollamasaydım, keşke, keşke…” keşkelerle dolu bir yolculuk bu.
"ADALETİ ARAR, SAKLANDIĞI YERDEN ÇIKARIRIZ"
Onlarca bedenin içinden buluyoruz evlatlarımızı. Ufacık bir ipucundan tanıyoruz onları. Vedalaşamadan, sarılamadan, “bizi affet” diyemeden, kokusunu bir kez bile alamadan toprağa uğurlama yolculuğuna çıkarıyoruz. Gülüşlerinin, sıcaklıklarının, seslerinin, ellerinin bir daha olmayacağını bilerek veriyoruz toprağa. Onlara dair yalnızca toprakları kalıyor elimizde. O toprağa bile nasıl dokunacağımızı bilemiyoruz, incitmekten korkarak. Küçüklüklerinde düştüğünde kanayan dizlerini öpen bizler, topraklarını öpüyoruz o gün o gün.
Günler geçiyor, adaleti arar, saklandığı yerden çıkarırız diyoruz. Avukatlarımız ve sivil toplum kuruluşlarıyla düşüyoruz adaletin peşine. Mahkeme salonlarını arşınladıkça acımız hafifler sanıyoruz ama öyle olmuyor ne yazık ki.
Biz evlatlarımızın toprağına dokunmaya korkarken en onurlu kıyafet olan cübbeyi çıkarıyor sanki hakimler de giyiyorlar üzerine celladın cübbesini. Maden de katlettikleri yetmiyor evlatlarımızı, bu defa hukuk katlediyorlar onları. Tabii bizleri de. Adalet haberini bekleyen toplumu katlediyorlar. Avukatlarımızı katlediyorlar. En önemlisi de hukuku katlediyorlar. Evlatlarımızın hayatını 6 günle sınırlıyorlar. 301 evladın, 301 canın yaşamının bedelini 6 günle biçiyorlar.
Evlatlarımızın son sözlerinin bile ne olduğunu bilemedik biz. Çocukken ateşlendiklerinde 6 gün gözlerimizi kırpmadık. Okula başlayacakları zaman heyecandan 6 gün uyuyamadık. Şimdiyse, evlatlarımızın elimizden alınmasına sebep olanlara 6 gün biçti adalet diye güvendiğimiz.
ACIMIZ HÂLÂ İLK GÜNKÜ GİBİ TAZE
Biliyor musunuz tam altı yıl geçti 2014’ün üzerinden. Biz hala ilk günkü gibiyiz, acımız hâlâ ilk günkü gibi taze.
Biz Adalet ararken tekmelediniz bizleri. Sonra kendinize seçim yatırımı yapmak için bir özür dilettirdiniz. Kuru bir özür müydü o tekmenin acısını bizim yüreğimizden sökecek olan? O tekmeyi her gün attınız yüreklerimize her gün… Mahkeme salonlarında verdiğiniz kararlarla tekmelediniz. HSK önüne evlatlarımızın toprağını götürürken bizlere biber gazı sıkarak tekmelediniz. Avukatlarımıza şiddet gösterilmesine göz yumarak tekmelediniz. Avukatlarımızı tutuklatarak tekmelediniz. Dava karar aşamasına gelmişken, hakimi değiştirerek tekmelediniz. En önemlisi de bizden öte kendinizi tekmelediniz. Onurunuzu tekmelediniz. Kamu vicdanını böylesine sarsan bir olayda onurunuzu bıraktınız o mahkeme koridorlarında. Adaleti ve bizleri katlettiğiniz yetmezmiş gibi kendi onurunuzu da katlettiniz. Aslolan yaşamaktan ziyade onurlu yaşamaktı oysa, unuttunuz.
Keşke bu kadarla sınırlı kalsaydı her şey ama tekmelemeye ve katletmeye doymayan siz “infaz yasası” adı altında 6 gün biçtiğiniz cezayı bile çok görüp bu kararı da bozdunuz. Çıkardınız evlatlarımızın katillerini…
Şimdi soruyoruz size, dilediğiniz hangi özür söndürür içimizdeki ateşi?
Hangi örtü örter yüzünüze nakşolacak olan utancı?
Sahi hiç utandınız mı siz?
Hiç acımızı hissettiniz mi?
Hiç kendi evlatlarınızın yüzüne bakarken içiniz cız etti mi?
Babasına sarılabilen torunlarınızı görünce bir yerlerde babasına sarılamayan çocuklar olduğunu bildiniz mi?
Babasını yalnızca fotoğraflardan tanıyan, “babamı özledim” diye mezarına koşmak isteyen çocukların var olduğunu bildiniz mi?
Yüzünüzü güldüren babalar gününün kimi çocuğa zehir günü olduğunu bildiniz mi?
Anneler gününde evladının kapısını çalması gerekirken evlatlarının mezarına kendi ayaklarıyla giden evlatsız kalan anaları bildiniz mi?
Sahi size hiç adalet lazım oldu mu?
Biz yitirdik evlatlarımızı, kardeşlerimizi, eşlerimizi, babalarımızı ancak mücadelemiz yeni Soma’lar yaşanmasın diyedir.
Soma’dan sonra yüzlerce işçi kaybettik. Hepsinin ailelerinin yanındaydık. Acılarımız ortak, söylemlerimiz ortaktı. “Bir evladı daha kaybetmeyelim”. Biz yaşatmak ve onları korumak için yola çıktıkça başka haberlerle yıkıldık. Sonuç ne olursa olsun biz evlatlarımız için mücadelemizi sürdüreceğiz. Onurumuzu yaşatmaya devam edeceğiz. Adaleti bu ülkede herkes için aramaya devam edeceğiz.
SOMA KATLİAMI'NIN SORUMLULARI TAHLİYE EDİLİYOR
Soma Kömür İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın da aralarında bulunduğu şirketin sekiz yetkilisi katliamdan beş gün sonra tutuklandı. Toplam 51 kişi hakkında iddianame hazırlandı ve yargılamalar 12 Nisan 2015’te başladı.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davadan 11 Temmuz 2018’de çıkan kararda, 51 sanıktan 37’si beraat etti. Beraat edenlerden biri de Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’nin iş cinayetinden altı ay öncesine kadar yönetim kurulu başkanı olan Alp Gürkan’dı.
Can Gürkan’a 15 yıl, şirketin genel müdürü Ramazan Doğru ile teknik müdür İsmail Adalı’ya ise 22 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Ancak İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 2019 Nisan ayında Gürkan’ı tahliye etti.
Bununla birlikte Meclis’ten geçen infaz yasası ile Soma Katliamı Davası’nda halen tutuklu olanların da cezalarında indirim gerçekleşti.
Yeni düzenlemeyle, normalde 2028 yılında ancak koşullu salıvermeden yararlanabilecek olan tutuklu isimler Ramazan Doğru ve İsmail Adalı, 2022 yılında serbest kalacak.