Umut, heyecan veren, geleceğe ve bugüne dair güven yaratan bir kavramdır. Umut’u ve umut yaratmayı hafife almanın anlamsızlığı çok nettir. Umut kazandıracaktır, onun için bu konuda yazmanın, kafa yormanın zararını yok, büyük faydası vardır. Ne zaman kararlılıkla sürdürülen bir direniş yaşanmışsa, o büyütülmüş umut’un sayesinde olmuş ve kazanımla sonuçlanmıştır. Umutsuz yaşanmayacağı gibi umut olmadan mücadele edilemez. O nedenle umut’u büyütmek ve yaşatmak da mücadeleye dahildir.
Umut, neden bu kadar anlamlı ve önemlidir? Çünkü umut, her şeyden önce insana, insanlığa ait bir duygudur ve umut’u var etmek ve geliştirmek insanlaşmanın en temel değeridir. Umut etmek için önce hayal edebilmek, geleceği düş’lemek, gelecek hakkında tasarımlardan bulunmak gerekir. İlk insan, eğer umut’a sahip olmasaydı ne hayatı kolaylaştıran ateşi bulabilir, ne de uygarlığı yaratan tekerleği icat edebilirdi. Bu nedenle umut, salt bir duygu olarak görülmemelidir. Umut, insanlaşma sürecinin itici bir olgusu olarak, tarihin tüm dönemlerinde, hem toplumsal, hem de bireysel hayatta, büyük bir rol oynamıştır. Umut, soyut bir kavram gibi görünebilir. Ancak, iyi analiz edilmiş somut koşullarla desteklenmiş olan umut’un, nasıl bir enerjiye dönüştürüldüğüne, defalarca şahit olunmuştur.
Umut, insanın diri ve kararlı olmasını sağlar, birincisi budur. İnsan, umut ettikçe mücadele etme azmi ve kararlığı artar ve kazanmak için mücadeleye daha çok emek harcar. İnsanın umut ’unun olmaması, boşlukta, arafta kalması anlamına gelir. Umut’suzluk içinde olan insanlar, hiçbir şey için çaba sarf etmek istemezler. Bu isteksizlik hali kişiyi, atalete, durağanlığa, dolayısıyla başarısızlığa mahkum eder.
İkinci olarak, umut ’ta cesaret gibi bulaşıcıdır. Umut’la mücadele edenler, çevresini pozitif olarak etkilerler. Umut’un aşk haliyle mücadeleye asılan her kim olura olsun, yanındakini ve etki alanındakileri, mücadeleye yakınlaştırır, onların mücadeleye katkılarını büyüterek, kazanma olanaklarını artırır.
Üçüncüsü, umut’la oluşan direniş ve kararlılık, düşmanın moralini bozar. Onu negatif anlamda etkiler, yenilmesini kolaylaştırır. Umut’un coşkusuyla sürdürülen mücadelenin yaydığı olumlu enerjinin düşman cephesine yansıması, düşmanın direnç noktalarını kıracaktır. Düşman, umut’la, coşkuyla karşı koyan ve direnenlerden korkar. Tarihte bunun sayısız örnekleri yaşanmıştır. Türkiye devrimci mücadele tarihi ve özellikle Kürt özgürlük mücadelesinin tarihi, umut’la ortaya konan sayısız direniş destanına şahittir. Bu örnekler o kadar çok ki, az çok ilgili olan herkes hemencecik yüzlerce örnek sayabilir.
Dördüncü olarak, umut etmek, umut ederek mücadele etmek, direnenlerin azmini ve direncini artırır ve sonuçta kazandırır. Direnenler, ne kadar eşitsiz koşullarda olurlarsa olsunlar, direnişlerinin etkisini gördükçe, daha güçlü direnmektedirler. Sanılanın aksine, zorluklar ve olanaksızlıklar, direnişsizliğe değil, direnişlerin büyüklüğüne yol açmaktadır. Bunu sağlayan yegane güç ise umut’ tur.
Bütün bunlar, en zor koşullarda bile neden umut’lu olunması gerektiğini ortaya koyan gerçeklerdir. Yani bugün sahip olduğumuz hiçbir güce, örgütlülüğe, imkana ve desteğe umut ederek sahip olduğumuzu, kaldı ki bunlara sahip olmasak bile, umut’lu olmamız gerektiğini, bunun ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu, bu gerçeklerden görebiliyoruz.
Üstelik bugün umut’lu olmak için başkaca gerekçeler de bulunmaktadır. Bugün düşmanla savaşarak çelikleşmiş bir örgütlülük yaratılmıştır. Öngörülü, esnek ve yaratıcı bir önderliğe sahip olan ve kazanmayı sağlayan, doğruluğu testlerden geçmiş, güçlü bir ideolojik donanıma sahip olan bu örgütlülüğün varlığı büyük bir güvencedir. Kürt halkı, binlerce yıllık tarihinde böylesine güçlü bir örgütlülüğe ilk defa sahip olabilmiştir.
Büyük bedeller ve insan üstü emeklerle, Kürdistan’ın dört parçasında, Türkiye metropollerinde ve dünyanın büyük ülkelerinde örgütlü bir Kürt halkı yaratılmıştır. Kürt halkının ve komşu halkların büyük desteğine sahip olan bu örgütlülük, bütün zorlamalara, bütün hukuksuzluklara rağmen uluslararası alandan da büyük bir sempati, meşruiyet ve destek kazanmıştır.
İşte bunun için Kürt halkı umutludur ve umutlu olmayı hak ediyor, umutla kazanılacaktır. Bütün bu olanaklar ve avantajlar, umut’un somut gerekçeleridir. Yukarıda varlığı gösterilen değerler, hiçbir anlam ifade etmiyor mu? Kürt halkı ve Kürt siyaseti bunca olanağı değerlendiremeyecek kadar basiretsiz midir? Umutsuz olmak için nasıl bir gerekçe olabilir veya ileri sürülen herhangi bir gerekçe doğru ve anlamlı olabilir mi? Mevcut verili koşullarda ve zamanda kazılmayacaksa ne zaman kazanılacak?
Onun içindir ki ‘mutlaka kazanacağız’ diyor ve buna bütün yüreğimizle inanıyoruz…