Trump'ın başkan seçilmesiyle birlikte, ilginçtir çoğu sol aydının iki zıt değerlendirmesine tanık oluyoruz. Bir kesim, Trump’u faşist olarak değerlendirirken, bir kesimde, onun Filistin ve Ukrayna savaşlarını durduracağını düşünerek destekliyor. Trump'ın veya Avrupa'da radikal sağın gelişimini doğru biçimde tarif edebilmek için (çünkü bu yeni gelişmeler, sistemin kriziyle yakından ilgili), emperyalist denen sisteme siyasi açıdan çok kısa da olsa değinmemiz gerekecek. Bakalım.
EMPERYALİST SİSTEMİN YENİ TARİFİ
Eğer en doğru ve isabetli emperyalizm tahlilinden bahsedeceksek, bu, şüphesiz Lenin'in EMPERYALİZM’ çalışmasıdır. Fakat adı geçen bu çalışmada, siyasi* bir inceleme bulunmadığını görüyoruz.
Emperyalizmin siyasi niteliğini belirlemek için uzun araştırmaları başka bir zamana bırakarak bazı sonuçlara ulaşabiliriz. İkinci paylaşım sonrası ABD’nin, daha öncesinde de İngiltere'nin, sömürgecilik ve uluslararası politik uygulamalarına bakmamız yeterli. Özetle ABD, büyük kapitalist ülkelerin patronu olarak bize sayısız veriler sunmaktadır. Dolayısıyla emperyalizm, modern sömürgeciliğin
diğer adıdır. Eski ve yeni sömürgecilik, aşırı kar etmeye, her şeyi kontrole, önüne çıkan her engeli her türlü yöntemi kullanarak aşıp yok etmeye programlanmıştır. Reform, aldatma, yalan söyleme, ikiyüzlülük ve şiddet, emperyalistlerin temel çalışma tarzıdır. Dahası her türlü gericiliği (ırkçılık-din-mafya vb.) yoksa yaratma ve destekleme, her türlü insani değerleri aşındırma ve yok etme(çevre
tahribatı-uyuşturucu ticareti-tarımı zehirleme-sanayi gıdalarını sağlıksız ürünler haline getirme- sağlık sistemini çıkarlarına göre ticarileştirme vb.) gibi birçok uygulamayı reklamlar ve değişik
algılar ile albenili hale getirmektedir. Ama bu çalışma tarzlarını siyasi alanda da üç biçimde hayata geçirdiklerini görüyoruz.
Birincisi, reformculuk ki bunun başını Avrupa çekiyor fakat ortada kitleler yararına uyguladıkları bir reform da bulunmuyor. Sadece, burjuva devrimin yarattığı ve işledikleri günahların dayattığı sonuçları kullanıyorlar. İkincisi ise, zor ve şiddeti içeren faşist uygulamalardır. Ki bunu üstlenen güç de CIA’dir: Endonezya’daki yüz binlerce Komünistlerin katli, Vietnam ve Irak işgali ve işkenceler,
G. Amerika’da, Mısır ve Türkiye gibi sayısız ülkelerde faşist darbeler, Büyük Ortadoğu Projesi, vb. uygulamalar sayılabilir. Üçüncüsü de ilerici ve devrimci talepleri sahiplenip hedeflerine bu algı yöntemiyle gitmeyi planlayan ‘Yeni’ anlayıştan oluşmaktadır. Buna da en iyi örnek RTE, Trump ve Avrupa'daki ırkçı akımlar gösterilebilir. Sonuçta üçünün de ortak noktası oligarşik diktatörlük!
Emperyalizm yukarıdaki özellikleriyle Ortaçağ'daki Krallıklara, Çarlara, Padişah ve Şahlara benziyor. Onlar da bu üç özelliği taşıyorlardı. Sırasıyla: Meşruti Krallık (reformculuk) Mutlak krallık (engelsiz şiddet) ve Güler yüzlü Krallık (koyun postlu kurtlar).
Özetle: Çağımızda emperyalizm, siyasi olarak modern ve gelişmiş feodalizmi demektir.
KARAMAN'IN KOYUNU
‘Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu’ tanımı, aslında hem ne yapacağı bilinmeyen kişiler, hem de görünüşe aldanan kişileri uyarmak için dile getirilmektedir. Bu konuda en çarpıcı örnek Erdoğan'dır. Sanırım Erdoğan'ın iktidara geldiği ilk yedi (7) yıl ile bugünkü durumuna bakanlar bu konuyu tartışmayacaklardır bile. Ayrıca geçmişte yanıldıklarını itiraf edenler, bugün ‘yetmez ama evet’ çiler olarak tarif edilmektedir. Elbette ki bu konuda milyonları peşinden sürüklemeyi koşullardan da yararlanarak başaran kişi lider olarak Hitler’dir. Hatırlayalım Hitler de sosyalistti! Tabi nasyonal sosyalist!
Ama bugünkü sistemdeki ekonomik-siyasi vb. kriz henüz Nazizm türünden bir gelişmeye uygun gözükmüyor. Fakat RTE-Trump gibi liderler, Avrupa’da ki Neo-Naziler vb. bu üçüncü kulvar da ki öncüler olarak okunmalıdır.
Kapitalist yöneticiler, siyasi sisteme biçimler verip, onu yönetirken, genel olarak tahterevalli yöntemini kullandılar. Fransız devriminde Jakobenler ve Jirondenler, ülkemizde İttihatçılar (birlik) ve
İtilafçılar (anlaşma-uyuşma) veya CHP ile Sağ partiler (DP, AP, ANAP, AKP), İspanya'da sosyalist ve Halk partisi, İngiltere’de İşçi Partisi ile Muhafazakârlar, ABD'de Demokratlar ve Cumhuriyetçiler vb. gibi. Ayrıca Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkelerde birçok parti olmasına rağmen bunlar değişik partiler içinde kümelenmiş olsalar da sonuçta iki akım etrafında toplanıp hükümet kuruyorlar. Yani değişik adlarda ki partiler (sosyalist-sosyal demokrat-Yeşiller, liberaller-Hristiyan demokratlar vb. gibi) sonuçta kapitalist egemenlerin sağ ve ‘sol’ partileri olarak kümeleniyorlar ve sonuç aynı kapıya çıkıyor. Bu sistem Filipinler’de o kadar sistematik bir şekilde hayata geçiriliyordu ki M. Belli, bu siyasi uygulamaya ‘Filipin tipi demokrasi’ adını vermişti. İşte emperyalizmin yaşadığı ekonomik kriz
ve geldiği seviye, bugün için bu tür siyasi bir sistemin artık yetersiz kaldığını ve üçüncü bir alternatifin (siyasi dizilimin) gerekli olduğunu, RTE, Trump vb. ile hatırlatıyor ve ilk sinyalini bize bu liderler vasıtasıyla vermiş oluyor.
Siyasi gelişmeler ve alternatifler, emperyalizmin ekonomik kriziyle birlikte artacak veya azalacaktır. Trump'ın seçilmesinde, temelde bu ekonomik krizin temeldeki etkisi yanında, bir adım öne çıkıp iktidara uzanmasının nedeni olarak, “Putin ile konuşur savaşı bir saat içinde bitiririm” demesi belirleyici olmuştur. Amerika'nın ulusal çıkarlarına öncelik vereceğini, Rusya ve Çin ile diyalog yolunu seçeceğine ilişkin sinyalleri vermiş olması vb.leri de buna eklenebilir. Bütün bunlar da gösteriyor ki bu üçüncü kulvardaki liderler pragmatik, programsız olan fakat süper demagoglar olarak sahnede yerlerini alıyorlar. Baksanıza RTE, ilericileri ve devrimcileri buldozer gibi ezen ve onlara karşı
aslan kesilen Atatürkçü devleti parmağında oynatıyor.
Sonuç olarak;
Trump’dan umut besleyenlere tavsiyemiz: Başrolünü Trump'ın oynadığı ve yakında sahneye konulacak olan ‘Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu’ adlı oyunun prömiyerini kaçırmamalarıdır.
*BAK (Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, Sf. 20 ve Sf. 151,V. İ. Lenin, Sol yayınları)