Toplumsal hayatta siyaset!

Toplumsal hayatta bizi çevreleyen olumsuzluklara ve yetmezliklere karşı, cesareti ve  siyaseti önce kendimizde hissetmeliyiz. Sonra emekleyerek düşlerimizle üretici ve yenileyici yaşama adım atarız. Gerçekleşebilir düşler kurmak bir devrimci için önemlidir.

Bilimsel sosyoloji de siyaset emek sermaye çelişkisidir. Sosyoloji hayatın parçasıdır dünü bugüne, bugünü yarına hazırlayan güzelliktir.

Siyaset tartışması söz konusu olduğunda tartışmanın içeriği tarihsel değerlerle olmalıdır. İçimizdeki ışık, güzellikle bilgiyle beslenmelidir. Siyaset dünyasın da bir birinden ayrı iki dünya vardır; Işık dünyası ve karanlıklar dünyası. Işık siyaseti ezen ve sömürenden yana olmayıp, en küçük birimden tutalım, en geniş kesime dek karar alma gücüdür.  Özcesi, toplumun özyönetime dayalı eşitlikçi yönetme iradesidir. Karanlık siyaset, her şeyi kendisinde merkezileştirir. farklılıkları birbirine düşmanlaştırır. Karanlık siyaset, toplumun  inançlarını  ya düşman  ya sapkın ya da zerdüşt ilan ederek ayrıştırır..

Böylesine can alıcı bir sorunu ve geniş bir alana yayılan bu konuyu incelemek de zordur doğrusu.. Zorlukların başında, konuyu anlamlı bir bütünlük içinde işlemeyi sağlayacak uygun çerçevenin oluşturulması ve kaynakların bulunması, araştırılması, incelenmesi ve  sorgulanması sosyolojiden gelir. Siyaset içi çatışkılarla hesaplaşma ve yüzleşme kavramları ile bağlantılı sorunların ve bunların her yönüyle ilgili tartışmaların tümünü bu yazıda incelemeye kalkışmak gerçekçi olmaz.

Yöntem ve siyaset sıkıntısını aşmak açısından, akla gelebilecek olasılıklardan sorunun sadece bir veya bir kaç boyutunu incelemek daha gerçekçi olabilir.  Siyaset “tartışabilmek” demektir. Sorunları konuşarak çözmek, kararları müzakere ederek almak demektir.

Siyaset “iletişim” demektir... Karşılıklı ortaklaşma da saygı ve sevgi demektir. Birbirimizi sorgulayarak, konuları irdeleyerek birbirimizle omuzdaş olmaktır.  Ne eksik ne fazla haklarımıza sahip çıkmak demektir. Siyaset toplum içindeki farklı beklenti, öneri ve taleplerin belirli kurallar  çerçevesinde karşı karşıya gelmeleri “birbirlerini etkileyerek, birbirlerinden beslenerek, birbirlerini çürüterek”, kararlara zemin oluşturması demektir.

Siyaset, farklı talepler arasındaki fikir alışverişinin ortak paydası olan “düşünce özgürlüğü” demektir. Tartışmanın, konuşmanın ve düşünce özgürlüğünün bittiği yerde sol içi siyaset de biter. Demokrasi olmazsa siyaset mücadelesi anlamını yitirir.

Siyaset; ilkelliğin ve tutarsızlığın göstergesi değildir. Farklı olanların düşüncelerini karalayan, reddeden, yok edilmesi gereken, düşman ilan eden bir zihniyetin ifadesi olamaz.. Siyaset içi çatışkılar fiili ve sembolik şiddet, provokasyon yatakları oluşturarak, siyaset içinde  kritik, tehlikeli, çatışmalara  neden olmaktadır. Üstelik en çokta aynı kulvarda olan parti ardılları arasında gelişmesi,demokratik siyasetin istikrarsızlığını göstermektedir.

Hedef  istikrar değil, istikrarsızlık olmaktadır. İzlenen yol, tahammülsüzlük siyaseti olmaktadır. Siyaset, tıkanınca küfür başlar, kavga başlar. Siyaset hep aynı noktaya yönelik değil, somut durumların somut tahliline yöneliktir. Siyasi alanın dar alana hapsolmadan siyasal ve sosyal amaca, hayat ve sanata yönelik  olmalıdır. Siyasal tahammülsizlükler, demokrasi‘nin önündeki en büyük tehlikelere neden oluyor.  Demokrasi kültürü olmadığında, kendi içindeki çatışkıların şiddetle dönüşmesiyle en büyük  yarayı almaktadır.


Unutmadığımız ve unutamayacağımız ; "Bir Türk Dünyaya Bedeldir", "1925" , "Ne Mutlu Türküm Diyene" diyen zihniyeti nasıl başladıysa,  “Ne mozayiği ulan, böyle demokratikleşmenin yedi sülalesini...” diyen zihniyet nasıl tahammülsüz olduysa,  “Kurşun yiyen de kurşun sıkan da bizim kahramanımızdır..” diyen zihniyet de öyle...

Ve hala  Kürtleri yok etmekten bahseden, savaş çığırtkanlığı yapan ve sonra da Kürt sorunu yok diyen zihniyetle aramızdaki farkın bilincinde olmalıyız. Aramızda ki farkı koymalıyız… İşte sol içi siyaset bu kötü zihniyetlerden farklılığını demokrasi kültürüyle göstermelidir.   

Demokrasi kültürü, sosyoloji tartışmaları hafife alınırsa, “öfke ve şiddet“ ülkeyi barut fıçısına dönüştürür. Siyaset ilişkilerine  sıkışmış  sorunların olduğunu yana yakıla anlatmaya çalışan, yazmaya  uğraşan emekten yana olanlar  dayanışma dünyasında olan insanlardır. Emek sermaye çelişkisini ortadan kaldırmak isteyen güneşin yoldaşlarıdır. Dolayısıyla dün ve bugün üzerinden dersler çıkarmalıyız.Özgürlüğün hüküm sürdüğü bir yaşam için...