THEODORAKİS EFSANE OLMAYI SÜRDÜRMELİYDİ

Theodorakis onurlu geçmişinin üzerine sünger çekerek bambaşka bir yola girme hatasını işlediğini yazmamız onun geçmişini sildiğimiz, bestelerine toz kondurduğumuz anlamına gelmez. K

Aydınların, sanatçıların yaşam boyunca dimdik durmaları gerektiği gerçeğini bıkmaksızın söylüyoruz. Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ruhi Su, Enver Gökçe, Ahmet Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil... gibi gurur duyduğumuz pek çok sanatçımız, kendilerine yönelik faşist saldırıların karşısında dimdik durdular. Siyasi düşüncelerinden taviz vermediler. Eğer yaşamlarının bir yerinde kırılıp dökülselerdi, yeri geldiğinde bunları da tartışmak zorundaydık. 68 sürecinde ve 12 Eylül öncesinde keskin solculuk yapıp, daha sonra geçmiş sürece küfredenleri de bu sebeple teşhir etmekteyiz.

Kendisi de özür dileyecek erdeme sahip olamayan İsmail Cem, “Gençlerden Özür Dileriz” yazısında şöyle yazmış:

Gençlerden, kardeşlerimizden hep birlikte özür dileriz. (...) Sizi biz çok aldattık çok kullandık. (...) Sizin sırtınızdan kendimizi adam ilan ettik. Siz öldünüz, adamlığımız arttı. Siz öldünüz kişiliğimiz yüceldi. Sayenizde kendimizi adamdan saydırdık. (...) Açıkçası kanınıza girdik. Sonra seyrine baktık. Ahkâm çıkardık.” (“Bizum Cihan / Cihan Alptekin Kitabı” Ayrıntı Yay. 2.basım, s.208/209)

Theodorakis özelinde kaleme aldığım bu yazının yöneldiği hedeflerden biri, ülkemizin işte bu acı gerçeğidir. Nitekim, 12 Mart ve 12 Eylül cuntaları sürecindeki geriye çark edenlerin yarattıklarının acısını yaşıyoruz.

Theodorakis'in sağcı bakanlık yapmasını bundan dolayı eleştiriyoruz. Çünkü ülkemizde de geçmişte Marksist-Leninist saflarda önemli görevler alanların bir kısmı, şimdi karşıt saflarda. Marksizmi ve solu geliştirip güçlendirmeyi tartışmak yerine, Atatürkçülük nutukları atmalarını eleştirmek zorundayız.

Atina Sintagma Meydanı'da,