Seçim çalışmaları kapsamında her ilgili yapması gerekeni yapmaya çalışıyor. Alanlarda kameralarda mikrofonlarda seçimle bağlantılı olarak topluma mesajlar verilmeye çalışıyor. Demokratik olmayan bir yarış söz konusu. Yine de toplumsal hayata dair bir dizi problemin tartışılması, açığa çıkması, demokratik mücadelenin kazanılması açısında, demokrasinin barışın ve özgürlüğün anlatılması ve başarılı bir sonucun yaratılması açısında önemli avantajlar sunmaktadır. Bu anlamda yapılan propagandaların ve verilen vaatlerin değerlendirilmesi, demokrasi kültürünün edinilmesi açısında önemlidir.
Temel Karamollaoğlu Madımak katliamının “katliam” olmadığını, katledilenlerin “pencereleri açmadıkları için öldüklerini” söylemiş. Bunun üzerine “Millet İttifakı”na fazlasıyla umut bağlamış olan çevreler, birden telaşlandılar. “Şimdi zamanı mıydı, neden bu açıklama yapıldı” diye itirazlar yükseldi. Neredeyse “tamam bizde senin gibi düşünüyoruz da şimdi sırası değil” diyecekler.
Dikkat edilirse Karamollaoğlu, katliam olmadığına dair başka bir kriter koymuyor ortaya. Sadece katledilenlerin pencereleri açmamış olmasını katliam olmadığına gerekçe olarak gösteriyor. Bir oteli birikmiş binlerce katil gaz dökerek yakacak, içerde 33 yürekli aydın insan ve iki otel emekçisi yanarak can verecek, bu katliam olmayacak. Öte yanda aynı katliamı önlemesi gerekenlerden birisi olarak Belediye başkanı olan Karamollaoğlu, o katiller güruhunu “gazanız mübarek olsun” diye cesaretlendirecek, onların işlerini kolaylaştırmak için elinden gelen her türlü imkanı sunacak ve hiçbir sorumluluk taşımadan elini kolunu sallayarak memleketin muteber insanı olarak yaşayacak. Tabii ki bu durumda Karamollaoğlu Madımak katliamına katliam demeyecek.
Doğrusu Temel Karamollaoğlu’nda “demokratlık” bekleyenler açısında bu açıklama, sıkıntı yaratmış olabilir. Ancak gerçekler o denli inatçı ve o denli kararlıdırlar ki, en olmadık zamanda ve en olmadık biçimde, kendilerini dayatırlar.
Herkes emin olmalıdır ki Temel Karamollaoğlu bu açıklamanın zamanlamasını bilecek kadar tecrübe ve birikim sahibidir. Yani T. Karamollaoğlu’ da O’ndan demokratlık bekleyenler kadar bu açıklamanın sonuçlarını hesaplayabilmektedir. Bu açıklamada Alevilerin ve demokratik kamuoyunun hoşnut olmayacağını Karamollaoğlu çok iyi bilmektedir. T. Karamollaoğlu bu gerçeğe rağmen bu açıklamayı yapıyor, çünkü Karamollaoğluların dünyasında Aleviler, Kürtler ve demokratik kamuoyu diye bir olgu yoktur. Eğer bir yerde demokrasi diye bir olgunun kırıntıları ve bunlara sahip çıkan, Aleviler, Kürtler ve demokratlar varsa Karamollaoğluların görevi bunları yok saymak ve yok etmektir. Öyle olduğu içindir ki Karamollaoğlu, Madımak katliamını katliam olarak değil, gaza olarak kabul ediyor ve gaza olarak kabul ettiği içinde bu katliamı yapanlara “gazanız mübarek olsun” diyor. O günden bugüne hiç ama hiçbir şey değişmemiştir, o günden bu güne Karamollaoğlu en küçük bir pişmanlık duymamış bunu ifade etmemiştir.
Yine de mevcut seçim koşullarında T. Karamollaoğlu’nu tercih şansı olsaydı bu açıklamayı belki de yapmazdı. Ama ne yazık ki isteklerinin gerçeğe düşünmesi her zaman mümkün olmuyor, gerçeklerin inatçılığı, sürecin işleyişini değiştiriyor.
Tahmin etmek zor değildir, Karamollaoğlu, bu açıklamayı iki nedenden dolayı yapmak zorunda kalmıştır. Birincisi, Karamollaoğlu’na, doğal seçmenleri kabul ettikleri ve Madımak katliamında “gazanız mübarek olsun” diye sırtını sıvazladıklarına karşı ödemesi gereken bir diyet borcu bulunuyordu, bu hatırlatılmıştır. Seçim çalışmaları esnasında, katliama teşvik ettikleri, Karamollaoğlu’nda o gün yaptıkları katliamın karşılığını istemişlerdir. T. Karamollaoğlu, bu talebi yok sayamaz, görmezden gelemezdi. Bu diyeti ödemesi gerekiyordu. T. Karamollaoğlu’nun varlık nedeni, bu katliamcı zihniyet ve yaptıkları/yaptırdıkları katliamlardır. Dolayısıyla T. Karamollaoğlu kendilerinin velinimeti olan bu katliamcılara karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmek zorundaydı ve bu açıklama, o nedenle yapılmıştır.
Temel Karamollaoğlu’nun bu açıklamayı yapmasının ikinci nedeni, sorumluluğunu taşıdığı Madımak katliamının üstünü örtmeye çalışmaktır.
Çünkü Türk devleti yaptırdığı bütün katliamların üstünü örtmeyi, katliam sürecinin bir parçası olarak planlamakta ve uygulamaktadır. Madımak katliamında sorumluluğu bulunan T. Karamollaoğlu’da bu katliamın üstünü örtmek ve gerçeklerin açığa çıkmasını önlemekle görevlidir ve bu görevini yapmak zorundadır. Yapılan açıklama, Madımak katliamında sorumluluğu tartışılan, ileri sürülen birisinin, katliam gerçeğini gizleme çabasının bir ifadesi olarak değerlendirilmelidir.
Bu devletin geleneğinde vardır. Önce katliamları yaptırır, sonra katliam yaptırdığı kadrolarını onurlandırır, taltif eder. Bu gelenek hiç değişmeden bugüne kadar uygulanmıştır. Karamollaoğlu da Madımak katliamı esnasında Belediye başkanı olarak bu katliamdaki, en azında önlemeye çalışmayarak, gazanız mübarek olsun diye katliamcıları cesaretlendirerek etkili bir rol oynamış ve bu rolü, o günden bugüne, Madımak katliamının gündeme geldiği her ortamda ortaya konmuştur. Ancak bütün bunlara rağmen Karamollaoğlu hakkında tek bir işlem yapılmadığı gibi Karamollaoğlu Türk siyasal hayatında itibarlı bir kimlik olarak varlığını korumuş ve sürdürmüştür.
Bu seçimlerde katliamlara karşı en kararlı ve en yürekli mücadeleyi verenlerin adayı, Demirtaş’tır ve O’da katliamcılara karşı mücadele ettiği için cezaevinde tutulmaktadır.
Yeni Madımak katliamlarının yaşanmaması ve yeni Karamollaoğlularının yalanlarıyla uğraşmamak için ve bu katliamcı zihniyeti bütün aparatlarıyla aşabilmek için, “bir oy HDP’ye bir oy Selahattin Demirtaş’a.”