BİR DURUM TESPİTİ DE BİZ YAPALIM
Bir süre önce Haber Türk adlı kanalda, Didem Aslan Yılmaz adlı sunucunun programında tam bir skandal yaşandı. HDP’ye yönelik eleştirilere ve AKP/MHP yandaşı Doğu Perinçek'in tutumuna gayet insani bir gerekçeyle tepki gösteren Salim Şen'e gazeteci olduğu varsayılan sunucu, “Durum tespiti yapıyorum, biz özel sektörüz. HDP’yi ekranlara çıkartıp çıkartmamak bizim tercihimizdir ve biz HDP’yi çıkartmamayı tercih ediyoruz.” dedi.
Bu mevzunun birkaç gün önce yaşanmış, geçmiş bir gündem olduğunu düşünebiliriz. Belki özel olarak TV kanalının ya da sunucunun durumu açısından öyle de olabilir, doğrudur. Ancak yaşanan olayın öznesi olan HDP ve HDP’ye yaklaşım açısından, konu hiç güncelliğini kaybetmemiştir. Tam tersine ana gündem olarak her gün konuşulmaktadır. O nedenle bu yazı da günceldir diyerek konuya geçebiliriz.
Spiker kadın, “biz özel sektörüz keyfimize karışamazsınız” diyecek kadar ülkenin sorunlarına yabancı, mesleğinin özelliğine ve onuruna aykırı cümlesiyle konuya girebiliriz.
İyi de o zaman sormazlar mı, “Sen kendine yat mı alıyorsun, kat mı alıyorsun ki bu şekilde konuşabiliyorsun? Sen ya da siz, daha doğrusu patronunuz, kamusal bir hizmet yapıyorsunuz. Hem de bütün toplumu, çok ama çok derinden ilgilendiren ve etkileyen, toplumun kaderini belirleyen konularda fikir edinmesini sağlayan bir iş, yani gazetecilik yapıyorsunuz. Dolayısıyla keyfi davranamazsınız. Normal koşullarda patronunuz, bir hastane açtığında “Şu hastayı almam” veya bir okul açtığında “Bu öğrenciyi istemiyorum” diyemez, diyememeli.
Yani “gazeteci” olarak, kamusal bir iş yaptığınız sürece, normal koşullarda, keyfinize kâhya davranamazsınız. Böyle davranmanız en basitinde ahlaken çürümüşlüğün ifadesidir, dürüst bir tavır değildir. Bu işin bir tarafı.
Ayrıca demokratik değerler açısından da yaptığınız doğru değildir. Karşınızdaki insanın görüşlerine katılmasanız bile onun kendisini ifade etmesine imkân tanımak asgari bir demokratik değerdir, gazeteciliğin de en temel kurallarındandır. Dahası bu yaptığınız, halk arasında kin ve nefrete yol açan bir tutumdur.
Gelelim konunun en önemli boyutuna; “HDP terör örgütüdür” diyorsunuz ya, yalan söylüyor, iftira ediyorsunuz? Yasal bir partiye, altı buçuk milyonluk bir seçmen kitlesine, ezilen, horlanan, imha ve soykırımla karşı karşıya olan bir halka/halklara, bir inanca/inançlara bu kadar saygısız, bu kadar hoyrat, bu kadar utanmazca ve bu kadar devlet diliyle yaklaşamazsınız. Sahi siz kimsiniz? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Bu kadar pervasızlığı, bu kadar utanmazlığı yapacak gücü nerden alıyorsunuz? Halkların yaşadığı hangi acıya çözüm ürettiniz, bırakalım gerilla analarını, hangi asker anasının göz yaşlarını sildiniz, acısına ortak oldunuz? Hem bir eliniz yağda bir eliniz balda yaşayacaksınız, hem de böyle yüksek perdeden ahkam keseceksiniz. Yok öyle ucuz kahramanlık!
Bu soruları bilmediğimizden sormuyoruz. Evet, sömürgeci devletinizin kanatları altında, oradan aldığınız güçle, bu alçaklığı yaptığınızı biliyoruz. Sizin bu gücünüzden korkmadığımızı belirtmek için bu soruları soruyoruz. İyi de patronlarınız, devletlerinin koruması altındadırlar, ya siz gazeteciler, siz neyinize dayanarak halklara ve ezilenlere yönelik bu vahşi ve alçak saldırıları yapıyorsunuz.
Hanginiz HDP’nin politikalarını objektif ve tarafsız olarak incelediniz de HDP’yi bir dizi aşağılık sıfatla itham ediyorsunuz? Hanginiz HDP’nin ortaya koyduğu sosyo-politik projelerini toplumsal yaşamın selameti açısından değerlendirerek HDP’yi yanlış veya haksız buluyorsunuz? Hanginiz devletin soykırımcı/imhacı jargonundan bağımsız HDP’yi tanımlayabiliyorsunuz? Bir defacık olsun, devletin ezberlettiği cümleleri kullanmadan HDP’ye yönelik bir söz edebiliyor musunuz? Bir defacık olsun, devletten duyduğunuz korkuyu yenerek HDP’nin hangi politikaları hangi sorunların çözümü için ileri sürdüğünü bilimsel, tarafsız ve objektif olarak ele alın. İşte o zaman göreceksiniz ne kadar çirkin bir yerde durduğunuzu. Gazetecilik onurlu bir meslektir. Bu mesleğin onurunu korumak en başında devletin gözlüğüyle ve devletin iddialarıyla değil toplumsal hayatın ihtiyaçlarıyla sorunlara bakmayı gerektirir.
Gelelim sorunun bir başka tarafına. Sizin çok itibar ettiğiniz D. Perinçek, bu ülkede devrim yapacağını ileri sürerek devrimci ortamlarda arzı endam ediyordu. O zaman da akıl hocalığına soyunuyor, herkese rota çizmeye çalışıyordu. Devrimciler Perinçek’in maskesini düşürünce Perinçek, o günden beri kendisine yamanacak yer aramaktaydı. Nihayet ömrünün bu son demlerinde bir paye kapabilir miyim umuduyla, AKP’ye yardımcılık yapmaya soyunmuş bulunuyor. Herkese akıl vermekle övünen bu zat devrim yapacağını ileri sürdüğü o yıllarda henüz Kürt özgürlük hareketi yoktu. Yıllar sonra Kürt özgürlük hareketi bugün bir halkın önderliğini yapacak hale gelmiş, Doğu Beyiniz ise devrimle devireceğini ileri sürdüğü devletinin kollarında politika yapmaya çalışıyor. Ve bu şahıs, her gün, HDP’lilerin olmadığı koşullarda, HDP’ye küfretmesi için “muteber konuk” rollerinde ekranlarınıza çıkartılmaktadır. Özel sektör olarak tercihinizi böyle yapabilirsiniz, fakat ne siz gazeteci olursunuz ne de yaptığınız demokratik bir tavır olur.
Bir nokta daha. “HDP’liler de bu ekranlarda yer aldı” diyorsunuz, sanki bir lütuf sunar gibi. Peki ne oldu da şimdi HDP’lilere düşman oldunuz? Ekranlarınızı kapatmakla kalmayıp bir de her gün HDP’lilere resmen küfrediyorsunuz? Ne değişti? Biliyor musunuz ne değişti, sizin Sultan’ınız, bugün HDP’ye düşmanlığı geleceği için gerekli görüyor ve siz sorgusuz sualsiz ona biat eden kullar olarak, korktuğunuz, üç kuruşa tamah ettiğiniz, mesleki ve kişisel onurunuzu sattığınız için böyle davranıyorsunuz. Yoksa bugün cezaevinde veya cezaevi tehdidi altında olan ve dün ekranlarınıza çıkan HDP’liler, bugün de aynı haklı davayı, savaşa karşı barışı, faşizme karşı demokrasiyi, tek adamın kulluğuna karşı özgür bireyi, haksızlıklara karşı adaleti savunmaya devam ediyorlar.
Sizin ekranlarınız kanla besleniyor. Ertürk Yöndem vardı hatırlar mısınız? Bir dönem halklara korku salmak için yapmadığını bırakmıyordu. Ki o zaman ne sosyal medya vardı ve ne de bugün halkların sahip olduğu imkânlar mevcuttu. Bugün kimse onu hatırlamazken, demokrasi mücadelesi geri döndürülemeyecek düzeye gelmiştir. Sizin de akıbetiniz Ertürk Yöndem’in akıbeti gibi olacak, geçmişin çöplüğünde unutulup gideceksiniz.
Tarih herkese hak ettiği yeri, öyle ya da böyle verecek, sizin yaptıklarınızı da HDP’nin direnişini de yazacaktır. Sizler neredeyse her gün ibadet eder gibi HDP’ye küfrederek, halklara karşı yaptığınız bu düşmanca yaklaşımınızla tarihin lanetini hak etmektesiniz. Ve o gün siz veya sizden sonra gelenler, HDP’ye karşı aldığınız bu tutumdan, sarf ettiğiniz bu sözlerden dolayı af dileyecek yer arayacaksınız. Bunu hiç unutmayın!
Ha bir de özel sektör diyorsunuz ya, neyin özeli? Siz Erdoğan’ın özelisiniz başka bir özeliniz yok.