Diktatörlüğe karşı mücadele bir haktır
Uzun zamandan beri Türkiye’de Başkanlık sistemi tartışılıyor. Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilmeden önce bu tartışmayı başlatmıştı. Cumhurbaşkanı seçildiğinden beri ise anayasayı fiilen askıya alarak başkan olduğunu her yerde dile getirmektedir. Cumhurbaşkanı seçilmeden öncede başbakan olarak defalarca anayasayı ihlal etmiş, başbakanlık gömleğinin kendisine dar geldiğini hep söylemiştir.
Erdoğan başkanlığı, anayasal sınırları ve görevleri belli olmayan, tek başına sınırsız yetkilere sahip, yasama’nın, yürütme’nin ve yargı’nın kendi denetiminde olduğu, erkler ayrımının ortadan kaldırıldığı ve aynı zamanda silahlı kuvvetlerinde başkomutanı yetkilerine sahip bir sultanlık olarak görmektedir.
Şu sıralar tartışılan başkanlık sistemi hakkında son olarak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ "Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresi Tanıtım Toplantısı"nda yaptığı konuşmayla fiilen bir başkanlık sisteminin uygulandığını vurgulamaktadır. Bekir Bozdağ her ne kadar fiili başkanlıktan bahsediyorsa da, bugün Türkiye’de başkanlığın ötesinde fiili bir diktatörlük hüküm sürmektedir.
Bekir Bozdağ "Bahçeli’nin sözlerinden sonra Türk siyasetine bu konuyu ele almak ve gereğini yapmak düşüyor. CHP farklı düşünüyor, öbürleri farklı düşünüyor. Siz farklı düşündüğünüzde durum değişiyor mu? Fiili başkanlık durumu yok mu? İstediğiniz kadar yok deyin, var.“
Sadece son günlerde yaşanan birkaç olay – Cumhuriyete gazetesinin 9 yazar ve yöneticisin tutuklanması, HDP’in eş başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmaları,ırak sınırına askeri sevkiyat,Süriye’de IŞİD (ISIS) bahane edilerek bizzat savaşın bir tarafı olarak Kürt halkına karşı cephe açmak, Akademi ve Üniversitelerde toplu işten çıkarmalar vb. - Türkiye’deki siyasal gidişatın net olarak bir kişinin hükümdarlığını kurduğu bir diktatörlüğün varlığını göstermektedir. Kimi siyasal çevreler kabul etmeselerde, CHP başta olmak üzere umut bağladıkları bugünkü siyasal sistemin kendilerine yöneleceğini bilmeliler.
Bugün Türkiye Beştepe’deki Saray'dan yönetilmekte ve parlemento’nun fiilen bir işlerliği yoktur. OHAL kapsamında çıkarılan KHK "Kanun hükmünde kararname” lerle ülke hızlı bir şekilde daha derin yoğunluklu bir iç savaşa doğru sürüklenmektedir.
Demokrasi ve özgürlük için diktatörlüğe karşı mücadele bir haktır. Bugün var olan sistemden umut beklemek, ölünün yeniden dirilmesini umut etmektir. Sustukça sıra susanlara da gelecek “Korkunun ecele faydası yoktur”.
1933 Almanya’sında olanlar birebir olmasa da Türkiye’deki gelişmelere çok benzemektedir. Erdoğan Hitleri örnek alarak adım adım diktatörlüğünü kurup ve kurduğu diktatörlüğünü başkanlık sistemiyle taçlandırmak istemektedir.
Geçmişte Hitler‘in Komünistlere ve Sosyaldemokralara karşı giriştiği sindirme politikası bugün Erdoğan tarafından terrör bahane edilerek önce kürtlere, barış isteyen aydınlara , muhalif basına ve çalışanlarına , seçimle gelmiş kürt milletvekillerine ve 15 Temmuz sonrası FETÖ darbesi gösterilerek liberal çevrelere kadar uzanmaktadır. Bu saldırılar son bulmayacak . Saray Sultanı kendisine muhalif gördüğü siyasal çevreler başta olmak üzere tüm kesimlere adım adım saldırıp susturmak isteyecektir. Yaratığı bu korku imparatorluğun da susmak suç ortağı olmaktır.
Hitler iktidara geldiğinde o dönemin tanınmış protestan din adamlarından Martin Niemöller kendi tutumunu eleştirerek o günkü suskunluğunu şöyle açıklar:
Naziler komünistleri götürdüklerinde, ben sessiz kaldım, çünkü komünist değildim,
Onlar, sosyaldemokratları hapsettiklerinde,ben sessiz kaldım , çünkü sosyaldemokrat değildim, Sendikacıları tutuklarında, ben yine sessiz kaldım , çünkü sendikacı değildim, Beni alıp götürdüklerinde, artık protesto edecek kimse kalmamıştı.
1933 Almanya’sında olanlar bugün Türkiye’ de yaşanmaktadır. Martin Nıemöller’in dikkat çektiği bu duruma düşmek istemiyorsak daha etkin bir şekilde mücadele etmeliyiz. Avrupa ve Almanya’da yaşıyan devrimci, demokrat ve demokrasi isteyen tüm güçlerin ve bireylerin biraraya gelip Türkiye’deki demokrasi güçlerine , Avrupa kamuoyunun da desteğini alarak geniş bir demokrasi cephesi yaratmaları en acil görevlerimizden biri olmalıdır.