Türkiye yaygın medyası hakikaten iflah olmaz. Muhalif medya çalışanları, gazetecilik yaptıklarından hakim önüne çıkartılırlarken, burjuva gazetecileri »sahibinin sesi« misâli ahkâm kesiyorlar. Ve böylece 1840lardaki Marx’ı doğruluyorlar: »Basının birincil özgürlüğü, sınaî müessese olmama [özgürlüğüdür].«
Kamuoyu görüşünün oluşmasında en önemli faktör olan basın, »sınaî müessese«, dahası farklı sektörlerde tekel hâline gelmiş holdinglerin parçası olunca, kamuoyu görüşünü, sınıf egemenliğinin pekişmesi için manipüle etmeyi temel amacı hâline getirir. Bunu, Türkiye’deki güncel »milliyetçiliği yerme yarışında« da görmekteyiz.
Geçmişin kafatasçı, bugünün ise burjuva milliyetçisi Mümtazer Türköne’nin güya milliyetçilik karşıtı laflar etmesi, basındaki diğer burjuva milliyetçilerince »örnek tavır« olarak alkışlanıyor. Türköne, »Türk milliyetçiliği bir fikir, bir hareket ve bir ideoloji olarak tarihî misyonunu tamamladı« ve »Türkçülük, tıpkı Kürtçülük gibi ülkeyi bölüyor« diye yazınca, tüm burjuva medyası »bravo« nidalarıyla inledi.
Önce kendisini »millet ve milliyetçilik teorisi ve tarihi konusunda uzman« sayan, Erdoğan’ın »biz hem Türk, hem Kürt milliyetçiliğine karşıyız« sözünü alkışlayan, ama hâlâ »gururlu bir Türk milliyetçisi« olduğunu söyleyen Türköne’ye bazı tarihsel gerçekleri anımsatalım:
1. Her türlü milliyetçiliğin yeşerdiği toprak, egemen mülkiyet ve iktidar ilişkileridir; 2. Milliyetçilik, genellikle bir milliyetin burjuvazisinin sınıf egemenliğinin aracı olan sunî »ulus devletinin« ortaya çıkmasıyla doğrudan bağlantılıdır ve bu nedenle sömürüyü, başka milliyetlerin ezilmesini, cinsiyetçiliği, militarizmi, savaşı, yayılmacılığı ve benzeri bilimum görüngülerin asıl nedenini perdeleyen bir paravandır; 3. Kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu yerlerde hiç bir »ulus« veya milliyet »imtiyazsız, sınıfsız ve kaynaşmış bir toplum« değildir ve bu nedenle milliyetçilik, başta ezilen ve sömürülen sınıflar olmak üzere, halkın ezici çoğunluğunun çıkarına aykırıdır – geniş kesimlerin milliyetçi olması, bu gerçeği değiştirmez; 4. »İyi« ve »kötü« milliyetçilik ayrımı, maddî temeli olmayan soyut ve öznel bir formülasyondur ve 5. Her türlü milliyetçilik, felaketin habercisidir – Bkz.: modern »ulus devletler« tarihi.
Erdoğan’ın milliyetçilik karşıtı söylemi veya Türköne’nin »Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında buluşalım« önerisi, liberallerin kulağına hoş gelse de, aldatıcıdır, çünkü burjuva milliyetçiliğinin farklı bir versiyonudur. Milliyetlerin eşitliğini sağlama, yani herkesin doğuştan elde ettiği hakları kullanabilme koşullarını yaratma yükümlülüğünü vermediğinden, içi boş ve demagojik bir söylemdir.
Türkiye egemenlerinin ve sözcüsü burjuva medyasının güncel »milliyetçilik karşıtı« söylemleri, »sünnî din kardeşliği« temelinde kurgulanan yeni »ulus« anlayışını, özelde muhalif kesimleri ehlîleştirme, genelde ise sınıf egemenliği aracı olarak kullanmak istediklerinin ifadesidir. AKP iktidarı ve onları destekleyen sermaye fraksiyonları açısından, kişilerin Kürt, Türk veya başka milliyetten olması, bu kişiler yeni »ulusa« ait olduklarını ilân ettikleri ve »anavatanın« gelişmesi için neoliberal iktisat politikalarına, özelleştirmelere, yayılmacı militarizme ses çıkarmadıkları müddetçe, önemli değildir. Bu aynı zamanda kapitalist gelişmenin bugün geldiği aşamanın da karakteristik özelliğidir.
»Ulus« anlayışını yenilemekte (!) gecikmiş olan ve dolayısıyla tarihsel gelişmeye yetişemeyen CHP’nin çıkardığı yaygaranın asıl nedeni budur.
Peki, muhaliflerin tavrı ne olacak? Elbette kimsede hazır reçete yok, ama gerçek demokratikleşmenin, eşit hakların ve bu hakların kullanılabileceği şartları oluşturacak bir barış süreci talebiyle işe başlanabilir. Bu talep, neoliberal uygulamalara, cinsiyetçiliği yaratan ve ekolojik felaketlere yol açan nedenlere karşı mücadele verenlerin ve bilhassa emek hareketinin talepleriyle birleştirilip, bugün ve burada gerçekleştirilecek adımlar için ortak mücadele geliştirilebilir.
Liberallerin, burjuva milliyetçilerinin AKP’yi pohpohlamasına bakmayın. Milliyetçiliğe karşı atılacak en etkin adım, milliyetçiliği yaratan şartların ortadan kaldırılmasıdır. Gerisi ise laf salatasıdır.
9 Şubat 2013