SOSYALİST ADALET SİSTEMİ*  

*Burada ki sosyalist kavramı, kapitalizmden komünist topluma geçişteki ara sınıflı toplum için kullanılmıştır. 

Adalet kavramı, sınıfsal özelliklere göre şekillenir. Örneğin Köleci toplumda köle sahiplerinin, feodal toplumda ise soyluların adaleti vardır. Ama Kapitalist toplumda patronluk doğal ve meşru olandır. Sosyalizmde ise tüm bunlar adaletsizliğin ifadeleridir. Tek tek bakalım. 

İşleyişi şöyle: 

a-) Feodal adalet mekanizması;                                                                                                                   

-Her muhalif görüş ve hareket tanrı adına karar veren yargı tarafından soruşturulur. Yasa; tanrı ve güçlü Kralın buyruğudur. Suçlular da, her türden muhalif ve aykırı davrananlardı: bilim adamları, cadı denilen özgür kadınlar, itaatsizlik eden serfler vb. 

- Mahkemeye yargılanmak için getirilenler, aslında soruşturulmuyor aksine suçunu itirafa zorlanıyordu. Çünkü mahkemeye çıkanın suçlu olduğu ön kabul olarak benimseniyordu. 

- Yargılanan kişi suçunu itiraf etmezse salonun hemen yanındaki ilkel işkence haneye alınıyor ve ‘suçunu’ itiraf etmesi için işkence ediliyordu. Konuşmazsa zaten işkence de ölüyor, yok, ‘suçunu’ kabul ederse tekrar yargıçların huzuruna çıkartılıyordu. Bu durumda Papa ve Kral’a danışarak bu suçunu itiraf eden kişinin ölümüne veya affına karar veriliyordu. 

- Yasalar ise, soyluların ve kralın mutlak çıkarlarına hizmet edecek şekilde düzenleniyordu. 

- Cezaevleri yoktu. Sadece öldürülmek veya yola getirilmek için kullanılan zindanlar vardı. 

 Peki, burjuva sistemin geliştirdiği adalet mekanizması nasıldı? Şimdi de ona bakalım: 

b-) burjuva adalet mekanizması; 

Burjuva sınıfın adalet mekanizmasının özellikleri de şunlardı:  

  • Burjuva hukukuna göre her muhalif olan değil suçlu olanlar yargılanmalıdır. 
  • İnsanların suçlu olup olmadığını ortaya çıkartmak için araştırma-soruşturma sistemi devreye sokulmaktadır. 
  • Güvenlik sisteminin parçası olan polis ve jandarmalar, kişileri sorgulayarak savcılığa göndermektedir. Savcılık, kişilerin daha kapsamlı bir ifadesini almaktadır. Sanıklar mahkemeye sevk edilmişse; 
  • Yargıçlar, tanrı adına değil ‘halk’ adına karar verme yetkisi olan bağımsız kişilerdir.   
  • Sanıklar mahkemede ilk ifadelerini verdikten sonra bırakılabilir veya tutuklanabilirler. Tutuklanmışsa zamanla onlardan delil ve şahitlerini sunması istenir. Bu işlemlerden sonra, savcılıktan iddiaları, sanıktan da savunmaları alınır.  
  • Karar, savcılık ve sanığın ortaya koyduğu deliler-şahitler ve ifadeler üzerinden verilir. Veya jüri sistemi varsa bu inceleme ve araştırmayı jüri yapar. Cezayı ise yargıç verir.  
  • Karar beraat ise sorun bitmiştir. Yok, ceza alınmışsa sanığın bu karara itiraz hakkı vardır ve bir üst mahkemeye yani Yargıtay’a itiraz da bulunur.  
  • Kişi yargılama süresince kaçma tehlikesi yoksa veya suç büyük değilse tutuksuz yargılanır. Dolayısıyla kişi ceza alsa da, buna tüm itirazlarını yaptıktan ve suçlu olduğu kesinleşmediği sürece mahkûm değil sanık muamelesi görür. 
  • Sanık suçlu olmuşsa cezaevine konur ve her türlü insani ihtiyacı giderilir. 
  • Feodal toplumda olduğu gibi, burjuva adalet sisteminde de yasalar mutlak olarak egemen sınıfın çıkarlarına göre düzenlenir. 

Fakat burjuvazinin gericileşmesiyle adalet mekanizması şu hale gelir: 

Gericileşmiş burjuvazinin adalet mekanizması; 

-Sanık siyasi muhalifse mutlaka işkence görür ve feodal engizisyon sistemi hemen karakoldan itibaren başlamış olur. Artık polisin raporu(fezlekesi) savcı için bir rehber yerine geçer. Eğer suçlu olduğu kararı verilmiş yani ölmemişse, onu kötü cezaevi koşulları bekliyor olacaktır. Cezaevleri, kişileri kazanmaktan ziyade acı çektirip pişman olması yönünde işlev gören mekânlar haline gelir. Adli yargılamalar ise zenginlere göre yapılır.   

Pekâlâ, proleter adalet sistemi nedir? 

    Sosyalist adalet mekanizması; 

  • Feodal ve burjuva sınıfın atama yöntemi yerine yargıçlar seçim yoluyla görev alırlar. Bu yargıçlar halk tarafından istendiğinde geri çağrılabilir. 
  • Burjuvazinin saf adalet sisteminde var olan biçimsel mekanizma aynen işletilir: Sorgulama-yargılama-ceza-temyiz-beraat veya mahkûmiyet.   
  • Poliste veya cezaevlerinde sanık ve suçlulara insanlık dışı muamele yasaktır.  
  • Burjuva adalet sisteminde yargıçlar azınlığın temsilcisidir. Sosyalizmin yargıçları ise, toplumun ezici çoğunluğu tarafından göreve getirilir ve görevden alınabilir. 
  • Bu sistemde, hiçbir yargıç aynı görevde bir veya iki yıldan fazla görev yapamazlar. 
  • Yargıçların maaşları, hiçbir yerde ortalama geçim endeksinin üzerinde değildir. 
  • Sanık, kaçacağı bir suç işlememişse kesinlikle tutuklanmaz. Tutuklananlar teröre bulaşanlardır. 
  • Sanıkların suçlu olduğu ortaya çıkarsa, sistem onların kişisel hatalarının yanında suçlu olarak kendini de görür ve sorgulamaya başlar. Kişinin tedavisi ve sistemin eksiklikleri buna göre düzeltilir. 

Fakat ne yazık ki 1924 sonrası SSCB’de, Laos, Çin ve diğer ülkelerde sosyalizm adına uygulanan adalet sistemi bırakın burjuva hukuku, ortaçağ da kullanılan feodal hukuk kurallarını da geride bırakan bir yargılama biçimiydi. Sosyalizmin adalet sistemi bu olabilir mi? Proleter adalet sisteminin özünün nelere dayandığını Lenin bakın şöyle açıklamış: 

“ Parlamentarizmden kurtulmanın yolu, elbette temsili örgütlerin ve seçim ilkesinin ortadan kaldırılmasına değil, ama söz değirmenleri olan bu temsili örgütlerin ‘etkin’ meclisler durumuna dönüştürülmesine(ben çizdim) dayanır.”(EKİM DEVRİMİ DOSYASI: II, SOVYET YÖNETİMİNİN ÖRGÜTLENMESİ, ekim, sf 15)