Türkiye yargı kurumları, mahkemeleri, Türkiye Cumhuriyeti parlamentosu, Türkiye Büyük Millet Meclisi, TBMM'nin CHP'li üyesi, eski gazeteci, yazar Kadri Enis Berberoğlu'nu, müebbet, ömür boyu ceza istemiyle tutuklanmıştır.
Kamuoyu ve basına yansıdığı kadarınca, MİT TIR'ları davası olarak bilinen karar duruşmasında, Kadri Enis Berberoğlu'nun, önce müebbet, sonra 25 yıl ceza almasına gerekçe olarak, mahkeme heyeti, savcının mütalaasında yer alan, geçmişte gazetecilik yaptığı dönemde, yapmış olduğu iki haber, 'kaynak olarak' gösterilmiştir.
Mahkeme heyeti, savcının, iddiasına göre, gazetecilik yaptığı dönemde, ''devletin askeri sırlarını, yayın yoluyla açığa vurmak, devletin gizli kalması gereken belgelerini askeri ve siyasal casusluk maksadıyla açıklamak'' suçlamasıyla yargılanan, Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu, 'iyi hal' den, 25 yıl ceza aldığı iddiasıyla, 'karantina' olarak, İstanbul Maltepe cezaevine gönderilmiştir.
Türkiye yargı kurumlarının, mahkemelerin bu kararı, hukuki içeriğe sahip midir? Elbette hayır. Bu karar hukuki olmaktan çok siyasi bir karardır. AKP devleti ve Sarayın muhalif güçleri sindirme hareketinin bir devamlılığıdır.
AKP devleti, AKP genel başkanı, R.T. Erdoğan'ın, toplumu sindirme girişimlerinin bir parçası olarak algılanmalıdır. Ülkede derinleşen ekonomik krizi ve buna paralel olarak gelişen siyasal krizin aşılması ülkenin içinde bulunduğu şartlardan dolayı, pek çete felli geçeceği kamuoyunca bilinmektedir. Bu düzlemde bakıldığında, AKP devleti, Saray mevcut krizden kurtulmanın yolu olarak, ülkede tek adam diktatörlüğü olarak ifade edilen rejimi uygulamak için, 16 Nisan 2017 de yapılan referandum da, YSK Yüksek Seçim Kurulunu 'da, devreye koyarak bir anlamda referandum sonuçlarını, 'gasp' ederek, lehlerine çevirmişlerdir. Olası tek adam olarak ifade edilen, açık faşizm uygulamasının önünü açmışlardır.
Mevcut iktidarlarını korumak için, ihtiyaç duydukları koşullar oluştukça, muhalif güçleri sindirmeye yönelik saldırılarına hız vereceklerdir. Aksi durumda mevcut iktidarlarını devam ettirmeleri güçleşeceklerdir. İktidar koltuklarını kaybettiklerinde, başlarına geleceklerden kaygılanmaktadırlar. Sermaye grupları, buna yeşil sermayede dahil, bir kez iktidar koltuğuna yerleştiler mi, bir daha gasp ettikleri koltukları terk etmezler. Bu minvalde her yola başvurmayı kendilerine, 'hak' bilirler. Bunların, 'fıtratında' vardır.
Sonuçta, 'beklenen' oldu!
Konu şudur. Bundan bir yıl kadar önce, TBMM üyeleri olan parlamenterlerin dokunulmazlıkları kaldırılarak, kürsü dokunulmazlığı da, dâhil olmak üzere, birde bunlara geçmişe yönelik suçlar eklenerek savunmasız hale getirilmişlerdir.
İktidar erkini elinde bulunduran AKP ve Saray bu durumu kendi lehine çevirmek için yargı kurumlarında oluşturdukları siyasallaşma ve yandaş yargı profili de göz önünde bulundurulduğunda, fırsatı, kendi, 'fıtratlarına' uygun olarak kullanma yolunu devreye sokmuşlardır. Bu gelişmelerin, hukuksuzluğun yaşanacağı bilinmekteydi. TBMM üyesi Milletvekillerinin, hukuk ilkelerinin ayaklar altına alındığı bir yargı kurumunun insafına bırakılmaları ki, amaç HDP Milletvekillerinin yargılanmaları ve 'ceza' almaları öngörülmekteydi, bu kanal, bu yol açıldı. Bu yolun açılmasının bir fiil sorumluları arasında CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun olduğu gerçeği kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, mevcut yasal durumun oluşması için açıklamalarını hatırlatmakta yarar var. K. Kılıçdaroğlu, ''anayasaya aykırı olmasına rağmen, ben oyumu dokunulmazlıkların kaldırılması için kullanacağım'' demişti. Ve kullandı da, hatta aksi yönde açıklama yapan CHP Milletvekillerinin konuşmalarını, 'yasaklayan' anlayışta, işin cabasıdır.
Dokunulmazlıkları düzenleyen anayasanın 20. Maddesi kaldırılırken, siyasal rant peşinde olan, CHP ve genel başkanı, kafasını ellerinin arasına alıp düşünmelidir. Bu arada, 2. Dünya savaşı döneminde Berlin'de Katolik papazın başına gelenleri hatırlayıp, iyi analiz etmesinde yarar vardır.
Unutmayın ki, HDP genel başkanları da dâhil, Milletvekilleri, seçilmiş Belediye başkanları aylardır hukuksuz bir şekilde tutukludurlar. Aslan sosyal demokratlar çıkmış, Kadri Enis Beberoğlu'na verilen 25 ceza ve tutuklanmasını, bu hukuksuzluğu eleştirirken, ''bu karar muhalefeti susturma kararıdır' diyebilmektedirler. Gözünüz aydın. Bu hukuksuzluğun, bütün muhalif güçleri sindirmeye yönelik olduğunu, 'kavramak' için, CHP Milletvekilleri mi, tutuklanmalıydı?
Gelelim Kadir Enis Berberoğlunun tutuklanmasına, başta da belirttiğim gibi, bu dava hukuksuzdur. AKP devletinin, Saray'ın siyasal intikam davasıdır.
Bu nedenle, hukuk dışı yöntemlerle tutuklanan, gazeteci, yazar, Milletvekili Kadir Enis Berberoğlu, derhal serbest bırakılmalıdır. Seçilmiş tüm Milletvekilleri, Belediye başkanları, siyasal kimlikler, inancı farklı, düşünceleri farklı, olan ve farklılıklarını ifade etmek isteyen, gazeteci, akademisyen, eğitmen, sendikacı, öğrenci, vb. AKP devleti ve Saray'ın yandaş medyası tarafından hedef gösterilerek, yandaş yargıçlar tarafından hukuksuz olarak, 'yargılanan' ve tutuklanarak cezaevlerinde özgürlüklerinden yoksun bırakılan tüm insanlar derhal serbest bırakılmalıdır.
AKP ve Saray açık faşist diktatörlüğü aratmayan uygulamalardan derhal vazgeçmelidir. AKP devleti ve Saray'ın bu hukuk dışı uygulamalarını şiddetle kınıyorum.
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,
14 Haziran 2017