Sezen Aksu'nun "Şahane Bir Şey Yaşamak" isimli şarkısını 2017 yılında keyifle dinlemiştik. Şarkı, 5 yıl sonra bazı sosyal medya hesaplarındaki hükümet destekli troll paylaşımlarından sonra tartışma konusu oldu.
”Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem'e..." şarkısının sözleri 'dini değerlere hakaret içerdiği' iddiası ile gündeme getirdi, cahil bir güruh ve onların mahalle kabadayısı Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Bu haberi ilk okuduğumda “Sezen Aksu yeni bir şarkı mı yazmış ve söylemiş?” diye sordum kendime. 5 yıl önceki şarkı sözlerine verilen bir tepki olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Ne yani 5 yıl sonra mı jetonunuz düşüyor da hakaret olduğunu bu günlerde gündeme getiriyorsunuz. Çok net olarak anlaşılıyor ki planlı, programlı olarak toplumu kutuplaştırma girişimleri bunlar. Zaten bu tür linç girişimlerin arkasında siyasi ve örgütlü bir girişimin olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Erdoğan'ın İstanbul sözleşmesinde ki tutarsızlığı, hâlâ haksız ve hukuksuz olarak tutuklu olan Osman Kavala’nın serbest bırakılması ve hemen ardından tekrar hukuksuz bir şekilde tutuklanması, Aysel Tuğluk’un hastalığına rağmen tutukluluğunun devamlılığı. AKP hükümetinin ve Erdoğan’ın bunun gibi kışkırtıcı, yalan, tutarsız ve hukuk dışı vicdansız bir çok girişimini sayabiliriz. İnandıkları din bir tek kendilerine adalet dağıtıyor, bir tek kendilerine merhametli. Sarayda yazılmış bir inanç ile toplumu birçok girişime inandırıyor, yönlendiriyor ve kışkırtıyor. Bir saray dini yarattı ve insanları buna inandırdı.
Sezen Aksu’nun emeğini ne ben anlatabilirim ne de siz ölçebilirsiniz. Cumartesi anneleri için Ceylan Önkol için ve Türkiye'deki farklı gruplarla ana dillerinde şarkılar seslendirmiş onlarla mutlu olmuş onlarla üzülmüş ve onlara ses olmuş bir sanatçı. Yani ülkesinin kadınına, annesine, ezilenine, ötekileştirilmişine, dillerine, hayvanına ses oldu!
5 yıl sonra jetonu düşen mahalle kabadayısı Erdoğan hızını alamayıp Sezen Aksu’ya “dil kopartmak” gibi korkunç bir ifade kullanarak kendi cehaletini göremeyecek kadar kör ve sağır olduğunu bir kez daha kanıtladı bize. Bu konuda Erdoğan ve yandaşlarının açıklamaları, yorumları akıl alır gibi değil. Bu cahillere Sezen Aksu’nun da bir cevabı, sazı sözü oldu elbette.
Yazık ülkemizi kimler yönetiyor. Her türlü riski göze alıpta söz söyleyen sanatçısı şarkı söyleyemiyor, gazetecisi haber yapamıyor, siyasetçisi konuşamıyor. Bir de çocuklar istediği gibi gülüp oynayamıyor, okuyamıyor, kadınlar istediği gibi aşk yaşayıp, giyinip kuşanıp şarkılarla türkülerle danslarla derdini tasasını anlatamıyor.
Toplum olarak, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere ciddi emekle elde edinilen kazanımları korumak için sesimizi çıkarmalıyız. Aysel Tuğluk, Gülten Kışanak, Figen Yüksekdağ, Sezen Aksu, Sedef Kabaş bu isimlerin hiç birisi tesadüf değil. Her geçen gün daha fazla kadının anneliğine, kürtaj kararına, giyimine, siyasetine, sözüne, sesine müdahale söz konusu. Mahalle kabadayısı Erdoğan amacına ne kadar da planlı ve programlı bir şekilde yaklaşıyor. Bu tür girişmelere karşı sessiz kalırsak bir taraf olmazsak, sanatçımıza, gazetecimize, siyasetçimize, çocuklarımıza, kadınlarımıza sahip çıkmazsak bu adam planlı ve programlı bir şekilde amacına ulaşacak bunu görmeliyiz!
Sesimiz çıkmazsa Erdoğan bu kirli politikalar ile karanlık topraklar yaratmanın inşaasına daha çok yaklaşacak. Toplumsal olarak bir olalım, kenetlenelim, sarılalım ki bu topraklar hep aydınlık kalsın.