Sol Parti’de serbest düşüş sürüyor. Kuzey Ren Vestfalya seçiminde yüzde 5’e ulaşılması zaten beklenmiyordu. Sol Parti bu en kalabalık eyalette hiçbir zaman parlamentoya giremedi. Aslında Alman vatandaşı olmuş göçmenler arasında fena olmayan bir potansiyeli vardı ama solun bilinen birbirini dışlama politikası bunun kullanılabilmesini engelledi.
Yüzde 5 beklenmiyordu ama önceki yüzdenin yaklaşık yarısının kaybedilerek şu anki orana göre yüzde 2,1’e ulaşılması serbest düşmenin sürdüğünü gösteriyor.
Önce genel seçimde yüzde 5’e ulaşılamadı ve üç doğrudan adayın kazanmasıyla Federal Parlamento’ya girilebildi. Ardından Saarland eyalet seçiminde önceki oyların yüzde 80’i kaybedildi. Son olarak Schleswig Holstein’da da öncekinin yarısı oranında oy alınınca zaten ciddi olan durum iyice ciddileşti. Haziran’da yapılacak parti kongresinde –hiç sanmıyorum ama- bu düşüşün sorumlusu olanlar tümüyle görevden çekilseler ya da seçilemeseler bile partinin durumunun düzelmesi zor görünüyor. Parti izlenecek politika konusunda ikiye ayrılmış durumdadır. Sol söylemle izlenen SPD ve Yeşiller ile ittifak ve koalisyon kurmak politikası fiyaskoyla sonuçlandı. Bu fiyaskonun aylar önce saptanmış olması, kadro ve çizgi değişimi gerekirdi ama yapılamadı. Bundan sonra ne oranda yapılabileceği de kuşkuludur.
Ukrayna’daki savaş konusunda açık tutum alınması gerekirdi, alınamadı.
Rusya’nın güvenlik endişelerinin dikkate alınması gerektiğine vurgu yapmak yerine, savaşa ve silahlanmaya karşı olmak yetersizdir. Somut tavır alınmadan genel geçer sözlerin etkisi zayıf kalır.
Parti duruşunu kaybetti. Hangi tutumu alırsak kaç oy kazanırız anlayışıyla politika yapılmaz. En kötü politika belirsizliktir, muğlaklıktır.
CDU kendi anlayışı doğrultusunda kadro değişimini Sol Parti’den daha iyi yapmıştır.