Türkiye adım-adım coğrafyamızdaki savaşın girdabına girmeye başlamıştır. Bu süreçte, 'hakkını teslim etmek' gerek cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan ve AKP devletinin, 'çok büyük başarıları' olduğunu gerçeğini yadsıyamayız.
Türkiye, 'basını' görsel medyası, gazeteleri, kendini merkez medya veya havuz medyası olarak yapılandıran kurumlar, savaş tam-tamlarını çalmakta ısrarlılar. Bu alanda faaliyet gösteren, birçok 'basın' mensubu, kurşun asker rollerini devam ettirmekte ısrarlılar. Kalemlerinden kan damlamaktadır. Kalemlerinin uçlarında sanki yazı yazmak için yiv değil de, kurşun atmak için bekleyen, yiv bulunmaktadır.
Savaş, 'naraları' atanların tuzları kurudur. Kendi çocukları, birincil dereceden akrabaları, bırakın savaş meydanlarında, 'cengâverlik' yapmalarına bakmayın, bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK ) askerlik görevlerini dahi yapmaktan kaçmak için, her türden hileye başvurarak uzaklaşmaktalar. Bütün bunları yaparken, Türkiye'nin yoksul halklarına savaşmayı, 'önererek' şehitlik mertebesini öngörmektedirler.
Türkiye'nin hâkim güçleri, AKP devleti, Saray ve savaş baronlarının, ülkemizi komşu ülkelere yönelik, bir anlamda işgal hareketi ve savaş sürecine itilmesini önermeleri asla halklarımız tarafından kabul görmeyecektir. AKP devleti ve Saray'ın, Irak'ın Musul kentindeki IŞİD işgalini gerekçe göstermesi asla gerçekçi değildir. Daha düne kadar, Musul IŞİD tarafından işgal edilirken, 'sessiz' kalan, hatta bir anlamda IŞİD'e destek olma, 'girişimde' bulunan bu güçlerin, Musul halkını kurtarmak diye bir derdinin olduğunu kabullenmek, kargaları dahi güldürür.
Bu gerçeklik, AKP devleti, Saray ve dönemim başbakanı ve dışişleri bakanı A. Davutoğlu'nun, 'stratejik derinlik' olarak ifade ettiği, 'yeni Osmanlıcılık' hayallerinden başkası değildir. Türkiye toplumunu manipülasyonlarla yönlendirerek, yalanlarıyla bir başka ülke ve ülkelerin topraklarını, 'işgale' girişmek asla gerçekçi olamaz ve ülkemize ve toplumumuza beklenmedik zorluklar çıkarır ve
derin yaralar açar.
Kan, acı, ölüm, ekonomik çöküntü ve istikrarsızlık başını alır gider. Bütün bu yaşanacaklar, 'vatan millet Sakarya' nutuklarıyla savuşturulmak istenecektir. Bu süreçte toplumun bir kesimin de, 'oluşturulacak' milliyetçi duyguların kabartılarak, 'şehitler ölmez, vatan bölünmez' türünden kışkırtmalarla halk çocuklarının savaş sahalarında katledilmelerine göz yumulacaktır. Savaş hiç bir zaman çözüm değildir. Ülkeler asındaki savaş, halkların birbirlerine kırdırılması ve düşmanlaştırılmasını beraberinde getirmektedir. Zaten mevcut durumda ülkemiz bir, 'iç savaş' yaşamaktadır. Bu anlamsız ve kirli savaşın faturası halklarımızın sırtına önemli bir ek yük oluşturmaktadır.
Peki, bütün bu gerçekler orta yerde dururken, neden komşu bir ülkeyle didişerek, savaşa sürüklenmek için, 'savaş tam-tamları' çalınmaktadır. Neden, komşu ülkelerin iç işlerine karışılmakta ve taraf olunmaktadır. Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, Musul Kentinin, IŞİD ten kurtarılması durumunda, ''Sünni'lerin denetiminde kalması'' ısrarında, 'bulunarak' savaşı göze almaktadır. Bu politika açıktan açığa mezhepçi ve kamplaştırma politikası değil midir? AKP devleti ve Saray'ın bütün yaklaşımlarında bu anlamsız politik öngörüyü görmek mevcuttur.
Aynı anlamsız politik öngörü, 'işgalci' anlayış, Suriye topraklarında da, kendini göstermektedir. Osmanlının yayılmacılık anlayışını, 'yeni Osmanlıcılık' olarak görmek ve komşu ülkelerle didişmek, çeşitli, 'bahaneler' uydurarak, savaş tam-tamları çalmak, halkımıza ve bölge halklarına bir şey kazandırmaz. Halklarımız bu savaş tam-tamları karşısında sağduyulu davranarak, Barış direncini ısrarla yükseltmelidir.
Savaş baronlarının ve birilerinin çıkarları korunacak diyerekten, ülkemizi ve komşu ülkeleri felakete sürükleyecek kirli bir savaş ortamına girmek gibi derdimiz olamaz! Musul'u IŞİD ten kurtarma, ''Sünnilerin denetiminde kalması, mülteci yığını oluşur'' gerekçeleri sadece savaş sahasında yer almak için bir bahanedir.
Asla izin vermeyelim. Barış cephesini güçlendirmek için, gereken özeni gösterelim. Barış istemlerimizi güçlendirelim. İnadına barış sloganlarımızı yükseltelim!
14 Ekim 2016