Son bir kaç haftadır Almanya’daki burjuva medyasını takip edenlerin gözünden kaçmamıştır: Berlin’de olan bir olay üzerine, tam da İsrail’in 70. Kuruluş yılına denk gelen günlerde, Antisemitizm suçlaması Müslüman mülteciler bağlamında skandalize edilmeye başlandı. Müslümanlar arasında Yahudi karşıtlığının körüklendiğini, özellikle siyasal İslam’ın Yahudi düşmanı diskuru bilinçli bir biçimde siyasî amaçları için kullandığını biliyoruz. Filistin sorununu enstrümentalize eden ve antisemitik söylem kullanan siyasî İslam’ın hoş görülecek bir yanı yok elbette.
Ancak Holocaust‘ün anavatanında, 21. Yüzyıl’da en fazla Yahudi düşmanı ve antisemitik saldırının ırkçı-faşist Nazi gruplarınca yapıldığının belgelendiği Almanya’da, Antisemitizmi salt »Müslüman mültecilerin yarattığı sorun« olarak göstermek, absürt olduğu kadar, manipülatif bir propagandanın işaretidir. Günümüz Almanya’sında Antisemitizm kavramını içeriğini değiştirerek ve anlamını sınırlayarak kullanmanın tek bir nedeni var: İsrail devletine yönelik her eleştiriyi diskredite ederek, boşa çıkarmak.
İsrail devleti ve Netanyahu hükümetinin politikalarını, Apartheid uygulamalarını, gerçekleştirdiği yargısız infazları ve Filistin halkına yönelik askerî şiddetini eleştirenler bizzat İsrail yurttaşı Yahudiler dahi olsa, Antisemitizm suçlamasından muaf tutulmuyorlar, ki İsrail’de yaşayan Ortodoks Yahudiler arasında İsrail devletinin Siyonizmine yönelik sert eleştirilerin yaygın olduğu biliniyor. Buna rağmen Antisemitizm suçlamasının kendi devletlerini eleştiren Yahudileri de içermesi, bu suçlamanın manipülatif egemenlik aracına dönüşen bir ideolojik silah olarak kullanıldığını kanıtlıyor.
Alman Faşizminin vahşetinden sonra İsrail devletinin kurulması kimilerince kurtuluşçu ve özgürlükçü yolu açan bir ileri adım olarak algılanmıştı. Almanya’da, kökleri bugüne dek silinmemiş olan Yahudi düşmanlığının telin edilmesinin devlet politikası olarak deklare edilmesi de, Alman Faşizminin deneyimlerinin bir sonucuydu ve antifaşist gelenek olarak görülüyordu. Ancak bu telin bugün içeriği boşaltılmış biçimde Alman emperyalizminin militarist propagandasının araçlarından birisi hâline getirilmiştir.
Nitekim Antisemitizm suçlaması, »Yahudilik=Siyonizm=İsrail« kurgusunu devlet aklına dönüştüren İsrail egemenlerinin sistematik işgal, baskı ve Apartheid politikalarının koruma kalkanı hâline getirilmiştir. Bu şekilde İsrail devletine ve devlet ideolojisi olan Siyonizme yönelik her haklı eleştiri apriori »antisemitik söylem« suçlamasıyla henüz ifade edilmeden boğulmaya, Siyonist politikalar meşru kılınmaya çalışılmaktadır.
Aslına bakılırsa tam da bu şekilde Antisemitizme karşı verilmesi gereken mücadeleye, Antifaşizme, Filistinliler ile Yahudilerin gerçek çıkarlarına, hatta Antisemitizmin bugüne kadarki tüm mağdurlarının anısına ihanet edilmektedir. Faşizm, Nazizm ve Antisemitizm düşünce değil, insanlık suçlarıdır, hiç bir şekilde hoş görülmemelidirler. Aynı şekilde Antisemitizmi kendi egemenlik çıkarları ve politik amaçları için kullananlar da hoş görülmemeli, antifaşist mücadelenin hedefleri olmalıdırlar. Holocaust‘ün anavatanında bu gerçeği her gün anımsamak, anımsatmak gerekiyor.