Ülkemizde seçim belki geciktirilebilir vs. Ama mutlaka olacaktır. Buna karar verecek olan RTE değil, ülkemizin bağlı olduğu NATO sistemin kurallarıdır. Biliyorsunuz İmamoğlu ile ilgili kararın açıklanmasıyla, genel seçim tartışmaları da hızlandı. Çoğu kişi haklı olarak RTE’nin bu hamlesini, daha önce benim de belirttiğim gibi, ‘korktuğu rakibi İmamoğlu’ndan kurtulma ve seçime İstanbul’u alarak gitme’ adımı olarak yorumladılar. Fakat bu yorumcu ve programcıların yaptığı tespitle benimkisi arasında çok ciddi bir fark vardı. Bu makale de bunun için kaleme alındı zaten!
SORUN; SEÇİMİ DEĞİL, İKTİDARI ALABİLMEKTİR!
Sanırım, birçok program-yorum vb.lerini izlemişsinizdir. Bahsedeceğim konuya sadece iki kişi (Kılıçdaroğlu ve A. Davutoğlu) siyasi ajitasyon olarak değindiler: ‘bunu aklınızdan bile geçirmeyin! Eğer bunu düşünseydim siyasete girmezdim’ veya “kimsenin en küçük bir şüphesi olmasın! Kimse umutsuzluğa kapılmasın. … ya olacak ya olacak” diyerek aslında herkesin kafasında ki soruya cevap veriyor ve umutsuzluğu dağıtmaya çalışıyorlardı. Tabi bu tür cevaplar, muhalif kitlelerdeki endişe ve korkuyu gidermediği gibi, tatmin edici bir cevap alamadıkları için de umutsuzlukları daha da artıyordu. Örneğin anketlerin çoğunluğu, muhalif adaylarını önde, RTE’nin ise 5-10 puan aşağıda olduğunu söylüyor. Fakat aynı kişilere ‘seçimi kim alır’ diye sorulduğunda, büyük bir çoğunluk, ‘RTE’nin seçimi alacağı’ yorumunu yapıyor. Bunun Türkçesi ise; iktidarı RTE’nin bırakmayacağına olan inançtır. Fakat çoğunluğun bu umutsuzluğunu yaratan birçok olay da(yanlış başkan adayları-Dokunulmazlıkların kaldırılması-Yenikapı mitingine katılım-Erdoğan’ın kuyudan çıkartılması vb. gibi birçok olay) yaşanmıştır bu ülkede. Onlar da doğaldır ki bu toplumsal hafızaya bağlı olarak umutsuzluklarını daha da artırıyorlar. Aslında insanların kafasında, bu sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin bir çözüm formülü var. İsterseniz şimdi ona bakalım!
DEVLETİN SAHTEKÂRLIĞINA KARŞI ÇIKACAK BİR ADAY ARANIYOR
Seçim sonuçları aslında şimdiden belli olmuş gibi! muhalefetin, seçimi, oranını bilmem ama genel anlamda kazanacağı ortada. Bunu, herkesten çok en iyi değerlendiren RTE’dir. Zaten bunun için de dışta ve içte şu adımları atma gereği duymuş:
- Dış politikada zafer ve de uzlaşma arayışına çıkmış bulunuyor; Ermenistan-Azerbaycan ve Libya savaşlarına katılmış fakat birçok nedenle bunlar istenilen oya çevrilememiştir. Aynı şekilde, Ermeni kinini kullanamayınca, hemen Kürt ve PKK düşmanlığına soyunmakta tereddüt etmemiş, Kandil ve Zap bölgesinde, NATO’nun desteğiyle 8-9 aydır PKK savaşını sürdürüyor. Hem de binlerce gencimizin ölümüne rağmen. Savaştan zaferle çıkıp, Kandil’e Türk bayrağını dikerek toplumun gizli kodlarına kazınmış olan ırkçılığı oya tahvil etmek istiyor. Bu bilgiye bile ürkerek bakan CHP kurmayları, aslında şu an, RTE’nin ve Ergenekon denen ırkçıların akarsuyunda ‘solculuk’ yapmaya çalışıyorlar. Bıraktık PKK’ya karşı savaşı, ülkenin stratejik ortağı ABD’nin desteklediği Rojava’ya yönelik saldırılarına bile karşı çıkamıyorlar. RTE’nin Rojava işgali de ABD tarafından yasaklandığı için bu proje de seçim için oya dönüştürülemiyor. Bu açıdan bir dış politika zaferiyle yanıp tutuşan RTE, en son Yunanistan ile kayıkçı kavgasına girip, halkı etkilemeye çalışıyor. Fakat dış politikada tam bir hezimet yaşıyor RTE. Çünkü bu dışarda atılan adımların hiçbiri seçim için işe yaramıyor. Tabi dış politikadaki daha birçok hamle(S. Peker vs.) boşa çıkınca, Başkan babamız iç politikaya sarıyor makarayı.
- İşte İmamoğlu hamlesi, bu beklenenlerin olmaması sonucu, zorunlu olarak başvurulan ülke içi planın bir parçası! Daha önce ki adayların belirlenmesinde de rol oynayan RTE; Abdullah Gül’ün adaylığı ciddileşince Genel Kurmay Başkanını nasıl helikopter ile bahçesine indirmişse, aynı şekilde kendine sorun çıkartacak birçok muhalifi de satın alıp saflarına katması, onun oyun tarzını bize anlatmaktadır. Örneğin İnce’nin seçimi aldığına ilişkin ciddi denebilecek birçok iddia var. Fakat RTE’nin seçim sonrası şu itirafı bizim için yeter de artar bile: "atı alan Üsküdar’ı geçti”
İmamoğlu’nun seçim dışına itilmesi, RTE için hayati bir sorun. Bu hamleyi doğru okuyanlar olabilir ama ben henüz rastlamadım. Herkes haklı olarak, İmamoğlu’nun RTE’yi seçimlerde iki kere yendiğini belirterek, onun adaylığının önemine değiniyorlar. Ben de buna değinmiştim. Fakat konuya herkes, şimdilik başka pencerelerden bakarak yaklaşıyor. Kimi İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun ‘birlikte aday olmalarını’ önererek (ki bu öneriyi Akşener de dile getirmiştir), kimileri de ‘aday kim olursa olsun yeter ki ıslak imzaları ve sandıkları güvenceye alalım yeter’ diyerek soruna çözüm getirmeye çalışanlar bulunuyor ve bu düşüncede olanlar çoğunlukta. Evet, bu öneriler gerçekten önemli ve mutlaka yerine getirilmelidir. Hatta bu vb. adımlar atılmazsa seçimin alınması için gerekli nesnel koşullar sağlanmamış olacaktır. Fakat tüm bu tedbirler seçimin alınması için gerekli olmasına rağmen, iktidarın alınması için yeterli değildir. Bu vb. adımlara bir başkasını daha eklemek gerekiyor: RTE’nin devletine direnecek bir aday!
RTE, İKTİDARINI BIRAKMAMAK İÇİN HER YOLU DENEMEYE HAZIR
Gelinen aşamada ülkemiz, ırkçı ve dinci oligarşinin yönetiminde, devletin bütün kaleleri ve tersanelerini işgal etmiş ve otokratik devlet biçimini hâkim kılmış bulunuyor. Sadece emperyalist sistemin şekli de olsa demokrasi oyununun bir parçası olarak ülkemizde, partilere-parlamentoya-seçim sistemine-basına vb. sınırlı özgürlüklere imkân tanınıyor. Bu gerçeği çoğu CHP’li ve muhalif kesim bilmiyor ya da bilen çok az sayıda ki kurmay düzeydekiler bunu itiraf edemiyorlar. Sanıyorlar ki Atatürkçü devlet denen Cumhuriyetçi bir kurum hala ülkede kendini koruyor. Sanırım RTE’yi okuyamamanın, ona karşı doğru ve etkili taktikler geliştirmemelerinin en büyük sebebi de bu! Bu aymazlığı sizlere göstermek için binlerce örnek verebilirim elbette ki! Fakat birkaç örnekle muhalefetteki bu devlet aşkını(state love) size gösterebilirim. Birincisi; Kürt-Ermeni-Rum vb. Etnik ve azınlık halklara düşmanlık, devletin politikası olup, burjuva muhaliflerin hemen hemen hepsi bu düşmanlığı değişik oranlarda da olsa bagajlarında taşırlar. İkinci ve en çarpıcı örnek ise, son İmamoğlu yargılanması sırasında yaşandı. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nun mahkemesinin olduğu gün Almanya’ya büyük bir program için gitmişti hatırlayın! Almanya’ya gidiş, aslında devlet aşkı adını verdiğim hastalık nedeniyle gerçekleşmişti. Kılıçdaroğlu karar açıklanınca apar topar geri döndü ve çıktığı Halk TV programında soru üzerine, ‘mahkemenin böyle bir karar vereceğini düşünmediğini’ söyledi. Bu onun, iktidarda RTE olmasına rağmen hala devletine güvendiğinin bir itirafıydı. Bu ise aynı zamanda, onun siyasi analiz ve çözümlemelerini halkın çıkarlarına göre değil, devlet aklının kodlarından yana yaptığının açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Düşünsenize daha önce yargıç değiştirilmiş ve RTE’nin yeni ve sağlam birini oraya getireceği açık beyan ortadayken, Kılıçdaroğlu, konuyu tahlil edecek çok basit bir kıyaslamayı yapamayıp Almanya’ya gidiyor. Neden? Çünkü RTE’nin nasıl işini şansa bırakmayacağını hesaplayamıyor? Peki, bu derece siyasi körlüğe sebep olan nedir? Devletine yani Atatürkçü Cumhuriyet adını verdiği bu kuruma, hem de RTE’ye rağmen, hala güveniyor olmak gibi bir siyasi körlüktür bu! Hoş bu körlük, CHP’nin siyasi dalga boyundaki tüm ‘solcular’da var zaten. Bu tespitten çıkan kesin çözüm: seçimlerde, devletine körü kürüne sadık olmayan ve seçimleri kaybettiği halde iktidarı bırakmayan RTE’ye karşı çıkacak bir adayın bulunmasıdır.
RTE’nin, iktidarını vermeyeceğini hesap ederek çözüm getirmek bugünün temel sorunudur. Bu sorunu çözecek olan da yukarıda tarif ettiğim bir adayın bulunmasıdır. RTE devletinin zorbalığına, kanunsuzluğuna, haksızlığına vb. pisliklerine karşı Demirtaş gibi bir Başkan adayı gerekiyor muhalefete! ‘Adam kazandı’ demeyecek, kollarını sıvayıp İmamoğlu gibi halkı sokağa dökecek(tabi komutanlar ararsa ne yapar onu bilmiyorum) bir adaya ihtiyacı var! Tabi bunu kim yapabilirse o, muhalefetin adayı olmalıdır.
RTE devletinin Genelkurmay Başkanına-komutanlarına-MİT Müsteşarına-Milli Güvenlik edebiyatı yapacak olan tüm üst bürokratlarının yasa dışı seçim sonuçlarına uyun talimatına karşı çıkacak ve de seçim sonucunu ıslak imzalarla ortaya serip:
“Ben bu ülkenin yeni Cumhurbaşkanıyım ve emirleri benden alacaksınız” diyecek bir aday aranıyor.
Muhalefet, kişileri tartışmayı bırakıp, bu türden bir adayı bulması halinde, sadece seçimi değil, iktidarı da alacaktır.
Eğer bu adım atılmazsa, bir beş yıl daha RTE iktidarına hazır olun!