Yazar Süleyman Deveci, Harburglu politikacı, kadın ve insan hakları aktivisti Kadriye Bakşi ile edebiyatı, yazarlığını ve bu hafta sonu sahneleyecekleri kabareleri "Alayı Kabare"yi konuştu.
-
Öykü ve roman çalışmalarınızın yanında tiyatro oyunları da yazıyorsunuz. Bu defa bir kabare ile kamuoyunun karşısında olacaksınız. Tiyatrodan kabareye geçiş, neden ve nasıl oldu? Neydi çıkış noktanız, bu konuda sizi harekete geçiren ne oldu?
-
Bireysel olarak 1986 yılından beri tiyatro ile gerek oyuncu, gerek oyun yazarı olarak ilgileniyorum. İlk oynadığım tiyatro grubu “Kara Cadı”, bir kadın tiyatro ekibiydi. Tiyatro yapmak isteyen kadınlardan oluşuyordu. Niye kadın tiyatrosu diye sorulursa şunları söylemek isterim: Kadınlar sanatın bir çok dalında görünmez hale getiriliyor. Kendileri için alan oluşturmak, geliştirmek, açmak zorundalar. Buradan hareket ettik. Kadınlara özgü bir çekim merkezi, bir alan olsun istedik.
Tiyatro yaratıcı, verimli bir alan, dili ve düşünceyi geliştiriyor. Kadınların kendi dillerini ve yaşam kültürlerini örmelerine uygunluğu açısından da tiyatroyu seviyorum.
Son tiyatro oyunumuz "Isırgan" büyük kadrolu bir oyundu. İçerisinde güldürü öğeleri vardı. Konularımızı güldürerek anlatmanın imkanlarını gördüm. Kabare genelde eril bir dile erk egemen zihniyete sahip. Bunu kırmak mümkün. Küfürün egemen olduğu yerleşik anlayışın dışına çıkalım istedim. Entelektüel düzeysizlik göçmen kültüründe yürek acıtır duruma geldi. Arayışımıza seviyeli bir sanat anlayışı ve ihtiyacı da diyebiliriz. Kısaca insanlarımız kabare ile kadın elinde tanışsınlar istedim.
-
Edebiyat ve tiyatro ilişkisi hakkında neler diyebilirsiniz? Çok mu yakınlar birbirlerine, yoksa çok mu uzak, farklı kulvarlar mı? Tiyatro mu edebiyatı kapsıyor, yoksa edebiyat mı tiyatroyu, ne dersiniz?
-
Her iki disiplinin de arasında bir ilişki yokmuş gibi gözüküyor. Aslında iyi bir oyun, sağlam bir tiyatro, kalıcı bir tiyatronun kökeni hep iyi edebiyata dayanır. Edebi derinliği ve kapsamı olan oyunlar aradan yıllar değil yüzyıllar da geçse yeni yorumlar ve versiyonlarla döne dolana yine oynanıp izleniyorlar. Kısaca iyi tiyatronun kökeninde iyi edebiyat yatar.
-
Kişisel yazın serüveni nasıl gidiyor? Edebi çalışmalarınız hakkında, planlarınız üzerine neler söyleyebilirsiniz? Var mı heybede yeni yazın çalışmalarınız?
-
Uzun zamandır çocuk ve gençlik edebiyatıyla ilgiliyim. Yetişkinlere öyküler yazmaya da devam tabi..."Kumpanya Nula" ve "Rüya Tamirhanesi", isimli çocuk ve gençlik romanlarından sonra yine Nesin Yayınevi'nde yayınlanacak yeni bir çocuk öyküleri çalışmam var. Yazma konusunda çok çalışkan olduğumu söyleyemem. Politikayla çok yakınen ilişkili olduğum için zaman ayırıp, yalnız başıma oturup yazabileceğim ortamlara fazla sahip olamıyorum. Bazen iki saatlik bir oyunu dört ay gibi kısa bir sürede yazmışlığım olsa da. Eve öyle kapanıp sadece yazmayla uğraşmayı henüz düşünmüyorum, hayatın çok içindeyim, belki ileride olur. Ülkede tatildeyken daha üretken, daha verimli olduğumu görüyorum. Günüm her şeye rağmen yazıyla başlıyor diyebilirim. Önce gelen maillerle tebelleş oluyorum. Okumak, yanıtlar vermek, metinler kaleme almak, tartışmak, önermek derken öyle veya böyle yazının hep içindeyim zaten.
-
-
Yeni oyununuz "Alayı Kabare"ye dair neler diyebilirsiniz? Kabarenin ortası, ana vurgusu, ağırlığı hakkında ne söylemek istersiniz?
-
Kabaremizin merkezi güncel politika. Farklı rollerde farklı eleştiriler var. Mevcut yerleşik anlayışların eleştirel bir dille ele alınmaları var. İroni, yergi, bol bol da gülmece var. Kadın dili ağırlıklı, geniş ve kapsamlı bir çalışma olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
-
"Alayı Kabare" ekibi kimlerden oluşuyor. Oyunun yazarı ve oyuncuları kimler? Hamburglular tanıyorlar mı ekibi?
-
Üç kişilik bir ekibiz. Bu defa kalabalık bir oyuncu ekibiyle izleyicinin karşısına çıkmayalım, yeni ve değişik bir performans sergileyelim istedik. Oyuncu arkadaşlarım da, ben de hem yazdık, hem de oynuyoruz. Ekibimiz deneyimli sayılabilecek oyuncu arkadaşlarım Nejla Uğraş, Semra Atasoy ve benden oluşuyor.
-
Yılda bir oyun mu, iki yılda bir oyun mu? Var mı böyle katı, kararlaştırılmış, planlı ve programlı kurallar?
-
Kabare aslında parodilerden meydana geliyor. Klasik anlamda tek bir oyun değil. Biraz skeçlerle karşılaştırılabilir ama tam olarak o da değil. Güncele dair ne varsa yakalayıp bunu bir yerlere kaydediyorum. Zamanla o demleniyor. Yeri ve koşulları elverdiği anlarda, yazıya dökülüp bir parodi veya bir metin olarak ortaya çıkıyorlar.
Sonbaharda yeni parodilerle yola devam edeceğiz bu kesin.
-
İzleyici profiliniz ile hedef kitleniz arasındaki ahengi ben merak ediyorum. Birbirleriyle uyuşuyorlar mı? Tam da bunlara hitap ediyor, onlara sesleniyoruz, onlar da beklediğimiz tepkiyi veriyorlar, diyebilir misiniz?
-
Eski oyunlardan tanıdığımız, daha çok sol entelektüel kesimden bir izleyici profilimiz var. Şimdi yeni bir çalışma ile daha farklı ve geniş kitleye hitap edeceğiz. Nasıl karşılanacak, izleyicinin tepkisi ne olacak bakalım, izleyelim göreceğiz. Göçmenler yeni şeylere ilgi, merak biraz da heyecanla yaklaşırlar biliyorum. Beğeneceklerini düşünüyorum.
Masal ve müzik de kullandık bu sefer. Bir dahaki çalışmamızda rap de kullanmayı planlıyoruz.
-
Gelecekteki planlarınız üzerine neler söyleyebilirsiniz? Kalıcılaşmak, kurumsallaşmak için adımlarınız olacak mı?
-
Kurumsallaşma, kurumsallaşma isteği ve girişimleri bazen ayağa bağlanan taş olabiliyor. Dolanıyor, engel olabiliyor. Böylesine bağımsız olunca grup, herhangi bir derneğe bağlı faaliyet yürüten gruplardan daha özgürce hareket edebiliyor. Alman yerli kurumlarıyla ilişkiye geçip iki dilli devam etmeyi düşünüyoruz. 21 Nisan'daki oyunumuz Türkçe, 11 Mayıs'ta, tiyatro festivali dâhilindeki oyunumuz iki dilli, dahası Almanca üst yazılı oynanacak. Göçmenler arasında maalesef iki dilli oyun sergilemek henüz yerleşik değil
-
"Hamburg izleyicisi koyunvari bir tiyatro oyunu tüketimcisi. Ne sahnelense onu izler", deniliyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? Biraz abartılı bir söylem değil mi bu?
-
Hayır katılmıyorum. Doğru bir saptama değil. Düşük düzeyli sunumlar beğeni alabiliyor, seviyeli bir sanat girişimi hak ettiği ilgiyi görmüyor denilse daha doğrusu olur. Bu konuda okları ama kendimize yöneltmeliyiz. Yazıp çizen kesim seviyenin yükseltilmesinden de sorumludur. Bu onların görevidir, sıradan izleyicinin değil. Göçmen edebiyatında da, gazeteciliğinde de, radyoculuğunda da bu böyle. Birilerinin ısrarcı olması gerekiyor. Vasat dahi olsa bir kalite anlayışına sahip olmalıyız. Genel durumumuz maalesef vasatın çok altında. Doğru dürüst roman veya öykü okumamış insanlar roman veya öykü yazabiliyor. Tiyatronun t'sini bilmeyenler, trajedinin, dramın adını duymamışlar kendinde tiyatro oyunu yazma cesaretini bulabiliyorlar. Yapıcı olup yine de kimseleri kırmadan bu alandaki çalışmalarda çıtayı bir an önce yükseltmemiz gerekiyor.
-
İyi tiyatro ki buna kabare de dahil, denilince siz ne anlıyorsunuz? Sizce iyi tiyatro nedir, nasıl olmalıdır?
-
İyi tiyatro çok farklı kulvarlarda tanımlanabilir. İyi bir oyun, sadece güne, güncele değil aynı zamanda geleceğe de hitap eden bir oyundur, bir bakış açısı sunmalıdır yani. Oyunu seyretmeden önceki seyirci ile seyrettikten sonraki seyirci farklı olabilmeli, salondan yeni sorular ve bakış açıları ile ayrılmalıdır. Günceli bütün boyutlarıyla yakalayabilen, görülmeyeni gösterebilen, söylenmeyeni söyleyebilen bir oyun iyidir. Konuya sadece değinmek, var olana yakınmakla yetinen oyunlara iyi yapıt demekte zorlanıyorum. Toplumda yüzde yüz doğruluğuna inanılan şeylere tekme atma cesareti iyi oyunun anahtarı olabilir. Bir de denir ya hani, cesaret bulaşıcıdır. Taklit değil özgün olmaya gayret de çok gerekli.
-
Teşekkürler.
Kadriye Bakşi kimdir?
İstanbul’da doğdu. İlk ve lise öğrenimini Gölcük’te tamamladı. Yine Gölcük’te kısa bir süre posta memurluğu yaptı. Gerisi Almanya. Fabrika işçiliği, yaşlı bakımı gibi işlerden sonra Sosyal Hizmet alanında eğitim aldı. Kadın evlerinde, problemli gençlerin eğitiminde ve uyuşturucu bağımlılarına yardım edilen merkezlerde çalıştı.
Yazım hayatı politik dergilere yazmakla başladı. Edebi yazılara geçiş 2001 yılında TRT’nin açtığı bir yarışmayı kazanınca başladı. Gazete ve dergilerde yayınlanan çok sayıda öykü ve makaleleri yanında yayımlanmış üç kitabı var: Kentin Dargın Çocukları, Anadolu Yayınlarından, Kumpanya Nula ve Rüya Tamirhanesi Nesin Yayınevinden okuyucuya ulaştı.