Rojava Kürt devrimi ve Taksim isyanı, tam bir kader ortaklığı düzleminde bulunuyor.
Her ikisinin de asgari taleplerini özgürlük ve demokrasi oluşturuyor.
Bundandır ki Rojava Kürt devrimi; gerici, faşist, emperyalist güçlerce kuşatma altına alındı. Rojava’nın katillerinden biri olan AKP iktidarı da, Taksim ayaklanmasının örgütlü güçlerine yönelik intikam amaçlı gözaltı ve tutuklama terörünü kesintisizce sürdürüyor.
Rojava Kürt devriminin ve Taksim halk ayaklanmasının düşmanları da, dostları da ortaktır.
Suriye’de emperyalistlerin müdahalesiyle devreye sokulan gerici iç savaş koşullarında, iki gerici klikle arasına net sınırlar çizen Batı Kürdistan özgürlük hareketi, 19 Temmuz 2012’de devrimin kıvılcımını çakmıştı. Bölgede bulunan devlet kurumları Kürt halkının kontrolüne geçmiş, "Demokratik Özerklik" konusunda devrimsel nitelikte bir adım atılmıştı. Fiilen kendi kendilerini yönetir duruma gelmişlerdi.
Suriye Kürtlerinin bu hamlesi, Başta Kuzey Kürdistan Kürtleri olmak üzere dünya Kürtlerinin ulusal özgürlük ve demokrasi mücadelesine çok önemli bir ivme kazandırdı.
Başta Türk devleti olmak üzere Ortadoğu’daki gerici iktidar ve güçler, emperyalistler, açıktan Rojava devrimini boğma konusunda anlaştılar. Tetikçileri ise El Kaide bağlantılı El Nusra çetesi ve Türk devleti emparyalist güçlerce devşirilen Özgür Suriye Ordusu'dur. Bu saldırıların örgütlendiği 26 Temmuz tarihli toplantının Gaziantep’te yapılmış olması ise ayrıca Türk devletinin üstlenmiş olduğu özel rolünü göstermektedir.
Qamişlo'da, Kürt Yüksek Konseyi Diplomasi Komitesi üyesi İsa Huso’nun bombalı saldırı sonucu yaşamını yitirmesinin ardından peş peşe Kürt bölgelerine yönelik katliam saldırılarının devreye sokulması, bu saldırıların halen kesintisizce sürmesi, Rojava devrimine yönelik kapsamlı bir stratejinin devrede olduğunu gösteriyor.
Dünya kamuoyunda ise tam bir sessizlik söz konusu. Bir halkın boğazlanması göz göre göre seyrediliyor. Batı Kürdistan halkına yönelik katliam saldırısının karşısına dikilmek, yurtsever, devrimci, sosyalist olmak bir yana “ben insanım” diyen her insanın insanlık borcudur. Kardeşlik borcudur.
Her dökülen Kürt kanından başta TC devleti ve ABD olmak üzere emperyalist gerici güçler sorumludur.
Avrupa’da sürmekte olana “Taksim tutsaklarına özgürlük kampanyası”yla Rojava Kürtlerine yönelik saldırıları protesto, bir zincirin halkaları gibidir. Aynı sürecin politik görevleri arasındadır. Bu her iki politik gündeme birlikte müdahale etme, Rojava ve Taksim kardeşliğini örmenin yanı sıra hem Kürt halkının onurlu barış mücadelesini güçlendirici rol oynar hem de Türküyle, Kürdüyle halklarımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesini büyütür.
21 Ağustos 2013