Türkiye’de, İletişim Başkanlığı Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Fransa İlişkileri: Fırsatlar ve Meydan Okumalar" Paneli'nin üzerinden daha bir hafta bile geçmedi.
Bu panelde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Rusya-Ukrayna krizinin daha da derinleşmesini önlemek için Türkiye'nin elinden geleni yaptığını belirtti. Ve hemen ardından, "Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden temel beklentimiz, krizin daha da derinleşmeden yönetilmesi hususunda Türkiye'ye destek olmalarıdır, küresel alanda kimlikçi siyaset yerine stratejik öncelikleri esas almalarıdır" dedi.
Bu tiyatro sahnesinde Türkiye’ye hep “NATO’ya çağrı yapmak” görevi biçildi. Bu çağrılar haberlerin ilk satırlarına yerleşir oldu. Bu, önümüzdeki yıllarda memleketin daha da fazla biçileceğinin apaçık göstergesi.
***
Cinayet Masası ekipleri değiliz! Bu açıklamalar dahi yeter! Uzun uzadıya yoruma dahi gerek yok!
Bu söylemlerin ardından daha bir hafta bile geçmedi.
İşte Evîn (Emine Kara), Mîr Perwer ve Abdurrahman Kızıl katledildi!
Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne kurşunlar yağdıran katili, katliam anında orada bulunanlar yakalamışlar.
Polis olay yerine hayli geç gelmiş. Ambulanslar da!
Katili, katliam anında orada bulunanlar yakalamış ve polise teslim eden de onlar.
Peki ya yakalayamasalardı? Paris gibi bir şehirde, 10 yıldır aydınlatılamayan katliama bir yenisi daha mı eklenecekti?
***
Hemen ardından avukatlarla röportajlar yapıldı.
Avukatlar, “Buradaki eylemlere katıldığı için hakkında soruşturma açılan sayısız Kürt var. Yanısıra 10 yıldır aydınlatılmayan dava dosyasının takipçisiyiz. Bloke olmuş vaziyetteyiz. Ve bir dava dosyası daha eklenecek şimdi. Bu cinayeti aydınlatmakla yükümlü olanlar bizler değil, bizzat Fransız Hükümeti’dir” dediler.
Fransa Uluslararası İnsan Hakları Örgütü ve KP temsilcileri yaptıkları konuşmalarda, “Bu saldırı organizeli bir saldırıdır. Örgütlenmiş bir saldırıdır. Bir terör saldırısıdır. Bu saldırı da aydınlatılmazsa, çok daha zor bir sürece girilmesinin yolu açılmış olacak. Saldırılar olağan hale getirilecek ve yasalar nezdinde de meşrulaştırılacak. Bu tehlike, tüm demokratik-devrimci güçleri tehdit etmeye devam edecek. Bizler, hepimiz bu tarihi sürecin politik militanlarıyız. Ve bu yüzdendir ki Kürtlerin de yanındayız...” yönlü, dünya tarihinin hangi virajında olduğumuzu belirten konuşmalar yaptılar.
***
Tam bu anlarda, bombalanıyordu Ortadoğu.
Tam bu anlarda, şehir şehir ev baskınları.
Tam bu anlarda!
Evîn (Emine Kara), Mîr Perwer ve Abdurrahman Kızıl
Paris’te öldürülmek! Kültür Merkezi’nin önünde. Vedalaşamamış yüzler...
Paris’te öldürülmek! Gidenlerin son çayını alıp, sigara içmek üzere kapıya çıkışlarını anlatan yoldaşları.
Paris’te öldürülmek! Önceki Paris Katliamı için 10 yıldır atılan tüm sloganlar dövizlere kazınmış. Sakine Cansız, Fidan Doğan und Leyla Saylemez’in isimleri işlenmiş. Gidenler yapmış tüm bunların hazırlığını. Bilemezlerdi, hemen ardından kendi isimlerinin de işleneceğini...
Kalanlar, bir de onlar için taşıyacaklar bu dövizleri.
Paris’te öldürülmek!
Paris Düşerken! Paris’te öldürülmek!
Öyle bir tarihsel süreçteyiz ki, acıları paylaşmıyoruz artık. Dayanışmıyoruz. “Yanınızdayız!” demiyoruz. Öyle bir tarihsel süreçteyiz ki, tüm acılar hepimizin. Ve bunun bilincinde olan herkes zaten hep yanyana.
Ne İstanbul düşer bu yeryüzünden ne de Paris.
Ve tüm gidenler, nakşolur bu kanla yazılan tarihin sayfalarına...