Ben mutfak eksikliklerini gidermek için mağazadaydım. Bir el omzuma dokandı, döndüm 1972 yılından beri tanıdığım, yıllarca kardeşlik ilişkilerimizin olduğu bir hanım efendi. Eşimin ölümünden sonra onlar yakın bir kentte iki ev aldıkları için fazla zamanları yoktu, benimde işlerim başımda aşkın olduğu için görüşemiyorduk. Elbette bunda çocuklarımızın büyümesi, kendi evlerini kurmaları ve bizleri torun sahibi etmelerinin de etkisi vardı. Her normal vatandaş gibi hal hatır sorduk görüşememekten yakındık.
Hanım efendi daldan düşen meyve gibi. “Biz bu seçimlerde sizin partiye de oy verdik” dedi.
Şaşırdım, “Hangi partiye?” diye sordum heceleri bastırarak.
“sizin partiye. Tuncelli Sevime de aynı şeyi söyledim , oda şaşırdı, veya anlamamzlıktan geldi.”
“Güzel bacım , gerçekten şaşırdım. Bizim parti hangisi” dedim ve cümleyi ağzımdan kaptı.
“Siz Kürt değil misiniz? Sizin partiniz HDP’dir. Bu kadarda anlamamazlıktan gelme, kardeşim” dedi. “Ama senin bilmen gerekirdi. Ben insanları etnik ve inanç kökenlerine göre ayırmam. Ayıranlarla da işim olmaz. Üyesi olmasam da EMEK PARTİSİ (EMEP)i n siyasi çizgisini beğenir ve desteklerim. Elbette HDP’de demokrat gördüğüm, yöneticilerine saygı duyduğum bir siyasi partidir.”
Bırak sen onları, o küprülerin altından çok su geçti. Sen şimdi Türkiyedeki politik duruma bak, gerçi politikanın yabancısı değilsin. Yazan bir insandan daha iyi ülkenin politikasını kim takib ederki...”
Ben “sanırım politikayla, değişimlerle ilgilenen her insan takib ediyordur” ve cümlemi bitirmeme izin vermeden sözü aldı benden.
“Koltuğa yapışmış bırakmiyor, pis herif. Dokuz kez seçim kayıb etti, halen ayrılmak istemiyor?”
“Kimden söz ediyorsun bacım?” soruma kızar bir hali oldu.
“Sende anlamamazlık etme. CHP’nin başındakinden söz ediyorum, başka dokuz kez seçim kaybeden var mı? Yahu anlaması gerek Alevi ve Kürt olduğu için bu halk istemiyor. “
“Alevi ve Kürt olmak suç mu, onlar da Türkiye’nin vatandaşları değil midir?” diye yanıtladım onu.
“Sen biliyorsun, bu gizli, gizli süren kin , nefret son on altı yıl içinde ortam buldu açığa çıktı. Bizim Müslümanlar yönetimde Alevileri ve Kürtleri görmek istemez, yönetime gelmelerine de izin vermez. Hikmet Çetin’i kaç gün CHP - SHP’nin başında yönetici olarak kalabildi?”
Şaşkınlığım iyice arttı ve sordum “O zaman, neden Aleviler ve Kürtler kendilerinden olmayan birini yönetici olak seçsinler ki?”
Hanım Efendinin yanıtı gayet kısaydı. “Onların başka çaresi yok. Birine dayanmak zorundalar.
Benim eşimi biliyorsun , Türk, ancak Alevi olduğu için benim yakınlarım hiç bir zaman onu kabul etmediler. Kabul etmezlerde. Gerçi farklı inançların bir arada yaşaması hiç kolayda olmuyor...”
Şaşırdım, dört çocuk annesi, eşi onun yakınları için elinde gelen her türlü yardımı yaptığını biliyorum.
“Eğer halen akrabalar arasındanda bile bu inanç ve etnik köken ayrılığı nefrete varacak dercede yaşıyorsa, bu toplum nasıl uluslar arası çağdaş bir seviyeye varacak” sorusunu sanırım aklı başında olan her insanın kendisine sorması gerekir.
Biraz sohbetimiz uzun sürdü. Anlaşılan o ki CHP içinde olanların da asıl mücadeleleri “CHP nasıl iktidar olur” olmaktan çok, bir Alevi ve Kürt kökenlilerin CHP yönetiminde uzaklaştırmak. Zaten hiç bir muhalif Kemal Kılıçdaroğlu ve onun oluşturduğu yönetimde yer alanlara, bilgisiz, ayaş, rüşvetçi, dolandırıcı “ diyemiyorlar. Adam sosyal demokrasinin temel ilkelerini hayata geçirmek için gecesini gündüzüne katarak çalıştığı için “tembel biridir”de diyemiyorlar.
Onu uzaklaştırmak istemelerinin tek nedeni cami çevresinde kabul görmediği içindir, Kürt kökenli oluşudur. Bütün inançlara ve etnik kökenlere karşı aynı uzaklıkta durması içindir.
Muharem İnce’nin peşine düşenlerin asıl rahatsızlıkları ve tabanda yaptıkları propaganda bir Alevi ve Kürt kökenliyi yönetimde istemedikleri açıkça anlaşılıyor.
Elbette şunu da sormak gerekir: Muharrem İnce’nin başkanlığı için imza verenlerin yaşadıkları alanda kitlelerin üstünden ne kadar etkili olmuş ve bu seçimde CHP oylarını artırmışlar mı?
Her insan kendi bölgesinden parlamantoya gidecek beğendiği kişiye oy verir Partiden ziyade. Buna baktığımızda büyük çoğunlukta ne yazık ki yörelerinde çalışmalarıyla oy artıran yok. Bu nedenlede CHP’nin oyları artacağı yerde düşmüş. Bunlar ötekileştirmeyi CHP’içinde de Kürt, Alevi, sosyalist ve namaz kılmayanlara karşı Müslüman, Camiye gidenler, Türk, hizipçiliğini sürdürdükçe, AKP nin de katkısıyla CHP küçülür, ötekileştirme giderek çatışmalar bütün ülkede yaygınlaşır. Zaten her geçeen gün yaygınlaştığını günlük haberlerle okuyor ve TV ekranlarında izliyoruz.
Neden Muharrem İnce'nin başkan olmasını istiyorlar? Muharrem Bey gerçekten, ekonomi ve siyaset alanında Kemal Kılıçdaroğlu'ndan daha bilinçli midir? Bu soruya hiç bir kişi evet yanıtını vermiyor. Sadece “ Muharrem Bey namaz kılıyor, Yunanistan Türk'ü ve iyi bir konuşmacı” deniyor.
Muharrem İnce Bey’in aldıkları oylar kendisinin başarısı mıdır? Bu sorusun yanıt şudur:
Türkiye’de parlamentonun hakimiyetini isteyen, TEK adam sisitemine karşı olan insanlar CHP kimi gösterseydi bu oylardan azını almazdı.
Peki Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığına aday olsaydı, sonuç ne olurdu? Bu soruya verilen yanıtta şöyle:
“Alevileri ve Kürtleri sevmiyenler Meral Akşener’e oy verirdi. AKP’nin aldığı oylar da bir değişiklik olmazdı.”
Bu neyi gösteriyor? Türkiye’de ötekileştirme artık çatışmalarında kapısını açacak kadar ileri bir düzeydedir. Tüm demokratların bu çatışmaların aktif bir hale gelerek Suriye ve Irak'ta olanların Türkiye’de olmaması için çok, kültürlülüğün, birlikte, barış içinde kardeşçe yaşamanın önemi ni yeniden topluma hatırlatmak ve kavratmak için kolları sıvaması gerekir...
02.08.2018