Ölüm, eziyet, intikam merkezleri: (c)ezaevleri[*]

“Kapitalizm

kendisini yarattığı suçlulardan

korumak için cezaevine ihtiyaç duyar.”[1]

(C)Ezaevleri, 12 Eylül’ü aratır hâlde.[2]

Hastanede yoğun bakımda olması gereken hasta tutuklu ve hükümlüler, Adli Tıp Kurumu imzalı raporlara dayanılarak içeride tutuluyor. 25, 30, 35 yıl sürmüş mahpusluklar “infaz yakma” uygulamalarıyla idam cezasına dönüşüyor.

Evet, evet (c)ezaevleri hiç bu kadar zalimleşmemişti; daha zalimleştirilme olasılığı da cabası…

Malum: Düzeni eşitsizliği katmerlendiren coğrafyalarda, zindanlarda daha fazla mahkûm olur

Örneğin Amerika Birleşik Devletleri (ABD), dünyada hem mahkûm sayısı, hem de nüfusa oranla mahkûm oranı en fazla ülkedir. ABD cezaevlerinde yaklaşık 2 milyon insan bulunmakta.

Cezaevindeki mahkûm sayısı açısından ABD’yi, yaklaşık 1 milyon 600 bin kişi ile Çin izlemektedir. Ancak Çin’in nüfusunun 1.4 milyar, ABD’nin nüfusunun 335 milyon olduğu dikkate alınacak olursa Çin’de nüfusa oranla cezaevinde bulunanların oranı, ABD’ye göre düşüktür.

ABD ve Çin’den sonra, dünyada cezaevinde en fazla sayıda mahkûma sahip olan ülkeler sırasıyla Brezilya, Hindistan, Rusya, Tayland, Türkiye, Endonezya, Meksika ve İran’dır. Bunlar arasında, yine nüfusla kıyaslandığında Hindistan’ın oranı diğer ülkelere göre daha düşüktür.

Türkiye’de yaklaşık 310 bin kişi, cezaevlerinde mahkûm veya tutuklu bulunmakta. Türkiye, dünyadaki 195 ülke içinde, cezaevlerinde en fazla kişi bulunduran yedinci ülkeyken; Avrupa’daki 45 ülke içinde, cezaevlerinde birinci sırayı işgal ediyor!

Dünya rekorunu elinde bulunduran ABD nüfusunun yüzde 0.6’sı cezaevinde iken, Türkiye nüfusunun yüzde 0.36’sı cezaevinde! Türkiye’yi “küçük Amerika” yapma projesi istikrarlı bir biçimde devam ediyor yani…

Bu işin bir yanı; diğeri ise beşeri hâl: İtalya cezaevlerinde 2024’ün Temmuz’una dek meydana gelen intiharlarda 67 tutuklu hayatına son verdi. Bu, 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 50 artış demek…[3]

Bir de mahpushanelerdeki zorbalık; “Cezaevleri, intikam alma merkezleri değildir,” denilse de!

“Nasıl” mı? Mahkûmların, dar hücrelerde tecrit edilmeleri; yakınlarıyla görüşmelerinin ve açık görüş olanaklarının, dış mekânda hava almalarının ve gökyüzüyle temas kurmalarının, gazete, dergi, kitap ve televizyon gibi olanaklara ulaşmalarının sınırlandırılması; kış aylarında soğuk havalarda ısınma sistemlerinin zaman zaman çalıştırılmaması; bakım, temizlik ve beslenme koşullarının zayıf olması; mahkûmların topluma yeniden kazandırılmaları amacıyla eğitilmelerine yönelik nitelikli çalışmaların yok denecek kadar az olması, Türkiye’deki cezaevlerinin başlıca sorunları arasında yer almaktadır.

Coğrafyamızda, en son Y ve S tipi hapishaneleri örneğindeki üzere koşulların düzeltilmesi için ölüm orucuna giren ve ölüm orucu sonucunda ölen onlarca insan var.

Ne denilirse denilsin, (c)ezaevleri hâlâ burjuvazinin ölüm, eziyet, intikam merkezleri olmayı sürdürüyor; William Godwin’in, “Adalet bütün ahlâki görevlerin toplamıdır,” tespitini tashih edercesine!

Evet başta (c)ezaevleri olmak üzere T.“C” “yoklar ülkesi”; yokluğu en çok duyulan şeylerin başında ise “adalet” geliyor!

DESPOTLUĞUN EKONOMİ-POLİTİĞİ

“Tecrit”den[4] “Mahkeme kararlarını tanımama”ya[5] uzanan “Kanunsuz”[6] keyfiliğin “Ataerkil alanları”nda,[7] “Gardiyan saldırısına takipsizlik verilirken;[8] “Bir adımlık yerin kalmadığı”[9] mekânların temel özelliği devlet despotluğu iken; bütçesinde 22 milyar 564 milyon lira artış öngörülen Adalet Bakanlığı, 20 yeni cezaevi planlıyor.[10]

Bu kadar da değil; Adalet Bakanlığı’nın ‘2022 Performans Programı’na göre 2021’de 39 yeni cezaevi açıldı. 2022 için planlanan cezaevi sayısı 18, 2023 için 7, 2024 için ise 15 yeni cezaevi. Adalet Bakanlığı her yıl çok sayıda cezaevi inşa etme planları yaparken, buna rağmen mahkûmlara neredeyse yer kalmamış durumda.

Ülkede yaklaşık 300 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

Mahkûmların alanı azaldı. Havalandırma, spor alanları ve diğer tesislerle birlikte hükümlü başına ayrılan alan 2020’de 120.3 metrekare iken 2021’de 30.9 metrekareye düştü. Ayrıca 2020’de hükümlü başına düşen personel sayısı 0.86’yken 2021’de 0.2 oldu.[11]

Sadece bir baskı/ terör mekânı değil; aynı zamanda bir sömürü alanı olan (c)ezaevlerinde mahpuslar son derece düşük ücretlerle çalıştırılıyor.

Türkiye’de 2023 yılı itibarıyla 403 ceza infaz kurumu bulunuyor. 2024 yılı nisan ayı verilerine göre erkek, kadın ve çocuk mahpus sayısı 322 bin 780. Ceza infaz kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2023 faaliyet raporuna göre 2023’te toplam 50 bin 98 mahpus mobilyadan tekstile, seracılıktan kuyumculuğa kadar çeşitli alanda çalıştırıldı. Çalıştırılan mahpus sayısı 2022’de 28 bin 439; 2021’de ise 19 bin 873 idi. 2023’te iş yurdunda çalışan mahpus başına üretilen ürünlerin ekonomik değeri ise 45 bin TL oldu. Kuruma merkezi bütçeden ayrılan ödenek ise 16,5 milyar TL. Buna karşılık rehabilitasyon adı altında emeği sömürülen mahpuslara verilen ücret ise komik denecek düzeyde. 2024’de usta statüsünde çalıştırılan mahpuslara günlük 165 TL, kalfa statüsünde çalıştırılan mahpuslara 158 TL, çırak statüsünde çalıştırılan mahpuslara 150 TL, stajyer mahpuslara ise 143 TL ödeniyor. Fazla mesai ücreti 6 TL. Çalışmayı reddeden mahpuslar sürgün ya da infaz yakma ile tehdit ediliyor.

Tutukevleri İş Yurtları Kurumunda çalışan mahpuslar eliyle 2023’te çok sayıda şirkete fason üretim yapıldı. “Özel sektör işbirliği” adı verilen 85 farklı protokol kapsamında 3 bin 326 hükümlü ve tutuklu çalıştırıldı. Protokol bedeli ise 219 milyon 231 bin 949 TL oldu. Kurumun 2028 hedefi ise özel şirketlerle yapılan sözleşme sayısını 270’e çıkarmak iken; protokol imzalanarak fason üretim yapılan büyük şirketler arasında Lacoste, Kiğılı, Chakra ve Vakko gibi tekeller de yer alıyor.[12]

Ve “Yargı” kavramının saygınlığını ve güvenilirliğini yitirdiği ülkemizde, hükümet “Yüksek Güvenlikli Hapishaneler” yapmakla övünüyorken; F-Tipi’nden sonra “yeni” bir şey de “Kuyu Tipi Hapishane”ler!

F-Tipi’nden S Tipi’ne, alfabedeki tüm harflerle anılan hapishane türlerini bir de “kuyu tipi hapishaneler” eklendi.

Sessiz ve derinden uygulamaya konan yeni yüksek güvenlikli hapishaneler, özellikle siyasal tutuklu ve hükümlülerin yaşam koşullarını daha da ağırlaştırmaya yönelik. İnsanları diri diri mezara koyan ve canından bezdiren bu durum, artık katlanılmaz boyutlara ulaştığından cezaevlerinde açlık grevleri başladı.[13]

Yüksek Güvenlikli Hapishaneler ya da “kuyu tipi” hapishaneler; tam anlamıyla bir kuyu, yani güneşin vurmadığı beş adımlık bir hücre; küçücük penceredeki tel örgüler nedeniyle içeri hava girmiyor; gardiyanlarla bir megafon aracılığıyla iletişim kuruluyor; insan yüzü, insan sesi, güneş, hava, su yok! Hasılı her saati, her dakikası, her saniyesi tecrit işkencesiyle dolu bir işkence merkezi “kuyu tipi” hapishaneler.[14]

Y ve S Tipi[15] hapishanelerin kaldırılması için ‘Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği’nden (TAYAD) Emir Karakum, “Bu hapishaneler, insanın kalabileceği hapishaneler değil” vurgusuyla ekliyor:

“Bu hapishanelerin inşaatına 3 yıl önce başlandı. Son iki yıldır yaygın bir şekilde tutsakları yüksek güvenlikli dedikleri, bizim kuyu tipi olarak adlandırdığımız hapishanelere sevk etmeye başladılar. Bu hapishanelerde sadece adli tutsak yok, siyasi tutsakları da sürgün ediyorlar. Yüksek güvenlikli kuyu tipi dediğimiz hapishanelerin içinde 5 adım atılabiliyor. Enine ve boyuna 5 adım atılabiliyor. İçeride tuvalet var, kapıdan girildiğinde sağ köşede kalıyor. Bu tuvaletin yanında pencere var. Pencerenin önünde yatak var, yatağın karşısında da mutfak var. Burayı boşaltırsak 5 adım atılabiliyor. Bu hapishanelerde psikolojik anlamda tutsakları ele geçirmenin derdindeler. Gardiyan sayısı çok az bu hapishanelerde. Kapılar bas-konuş butonlarıyla açılıyor, gardiyanın yüzünü bile göremiyorlar.”[16]

Özetle devrimci-demokrat yazarlara reva görülen Silivri hapishanelerini basından okuyor, dinliyor ve hâliyle öfkeleniyoruz. Bir de F, S ve Y Tipi zindanlar var. Coğrafyamızın özgürlük savaşçıları asıl oralarda tutuluyorlar.

İlk tecrit hapishanesi olan F Tipi’nin pazarlanma telaşı vardı. Ünlü/ ünsüz basın mensupları tellal çıkarmışçasına ilan ediyorlardı: “Çok güzel, iki katlı villa gibi!” diyordu biri aslında sadece 20 m² olan yere…

“Kendi bahçesi de var” diyordu betondan 8×5 alanı olan 10 m yükseklikte 50 cm kalınlıkta perde duvarlara...

“Çok rahat edecekti herkes” 3 kişilik hücrelerden oluşan ve toplam en fazla 9 kişinin olacağı bir koridorda, hiç birbirini görme şansı olmayan ve nükleer sığınak kapısını akla getiren tangur tungur açılan kapılara sahip üçerli hücrelerde…

Sonrasında S ve Y Tipleri... S ve Y tipleri denilen hapishaneler sadece alfabetik olarak değil aynı zamanda F-Tiplerinde uygulanan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının sıradanlaştırılması…

Ağır mahpuslara F-Tiplerinde uygulanan infaz rejimi, genel olarak kötünün en kötüsüdür!

Devlet despotluğu bu değil ise, ne olabilir ki?!

“DURUM”

Önce somut verileri aktaralım:

i) Avrupa Konseyi tarafından açıklanan hapishane nüfusları istatistiklerine göre Türkiye, 31 Ocak 2022-31 Ocak 2023 döneminde, 348 bin 265 tutuklu ile en çok tutuklu bulunan Avrupa ülkesi konumunda. DW Türkçe’de yer alan habere göre tutuklu sayısı ülkelerin nüfuslarına orantılı hesaplandığında, Türkiye 100 bin kişiye 408 tutuklu ile de yine ilk sırada yer alıyor.[17]

ii) Avrupa Konseyi’nin ‘Cezaevi Nüfuslarına İlişkin Yıllık Ceza İstatistikleri’ne göre, cezaevindeki mahkûm sayısı 17 yılda yüzde 369 artan Türkiye, 303.945 mahkûm ile listenin ilk sırasında yer aldı.[18]

iii) Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sayısı 2021’de yüzde 11.6 artışla 297 bin 860 oldu. Cezaevindeki kişi sayısı Türkiye’nin nüfus sıralamasında en sonda bulunan 20 ilden daha kalabalık.[19]

iv) 1 Aralık 2022 itibarıyla cezaevlerindeki kişi sayısı 341 bin 294’e ulaştı. Ceza infaz kurumlarındaki toplam nüfusun yüzde 87.6’sını hükümlüler, yüzde 12.4’ünü ise tutuklular oluşturdu. Nüfusun yüzde 95.9’unu erkekler, yüzde 4.1’ini ise kadınların oluşturduğu bildirildi. Türkiye’de 2021’de yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumlarındaki kişi sayısı 352 iken, 2022 yılında 400’e çıktı. 2022’de 12 ve daha yukarı yaştaki her yüz bin kişiden 485’i ceza infaz kurumlarında yer almaktaydı.[20]

v) Türkiye’de 100 bin kişiden 356’sı hapiste.[21] 28 kişilik koğuşta 43 kişi kalıyor.[22] 2022 sonunda cezaevlerindeki çocuk sayı ise bin 373’e çıktı.[23]

vi) Cezaevlerindeki yatak sayısının 19 bin 906 artırıldığı dönemde, tutuklu sayısının ise 43 bin 434 arttığı ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı verilerine göre cezaevi nüfusu, yatak sayısını yüzde 15 aştı.

Adalet Bakanlığı, ceza infaz kurumlarının yatak sayısı, personel sayısı ile tutuklu ve hükümlü sayısına yönelik 2016-2022 dönem verilerini açıkladı. Verilere göre, 2016 yılında 382 olan ceza infaz kurumu sayısı, 31 Aralık 2022 itibarıyla 399’a çıkarıldı.

Türkiye’deki 399 ceza infaz kurumunun toplam yatak sayısı ise 2022 sonunda 289 bin 74 olarak ifade edildi. Yatak sayısı 2021’e göre 2022’de 19 bin 906 artırıldı. Yatak sayısında bir yılda yaşanan artış oranı ise yüzde 7.37 olarak kaydedildi.

Yatak sayısının yalnızca yüzde 7.37 oranında artırılabildiği 2021-2022 kesitinde ceza infaz kurumlarının nüfusunda yaşanan artış oranı ise yüzde 14,58 oldu. Cezaevlerinin nüfusu bir yılda 43 bin 434 arttı.

Bakanlığın verilerine göre, cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı, yatak sayısını 51 bin 320 aştı. Toplam tutuklu ve hükümlü sayısının yatak sayısını aşma oranının ise yüzde 15 olduğu bildirildi.[24]

vii) Toplam cezaevi sayısı 419 oldu ama yine de tutuklu-hükümlü sayısını karşılamıyor. Türkiye hapishanelerindeki tutuklu ve mahkûm sayısı AKP’nin iktidara geldiği yıl 52 bin civarında iken, şimdi 314 bin 375’e yükseldi. Bunların 12 bin 173’ü kadın...

Cezaevlerindeki koğuşlar tıklım tıklım dolu olduğu ve mahkûmlara yatak kalmadığı için yeni hapishane yapımları hızla devam ediyor! 2022’de 22, 2023’de 20 ceza infaz kurumu açıldı. 2024’de 4, 2025’de de 4 cezaevi daha açılacak.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “Türkiye’de çağdaş ceza adalet sistemine uygun 299 yeni cezaevi açmakla” övünüyor. Cezaevleri doluluk oranında Avrupa şampiyonuyuz: Türkiye’de her 100 bin kişiden 360’ı hapiste![25]

Sonra da duruma ilişkin yorumsuz birkaç şey aktarayım:

viii) 2022’nin ilk 3 ayında 387 başvuruyla ‘Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’ (TİHEK) kendi rekorunu kırdı. En çok başvuru tutuklu ve hükümlüler ile engellilerden geldi.[26]

ix) ‘İnsan Hakları Derneği’ (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu hapishanelere ‘Hak İhlâli’ raporunda, tutsakların toplam bin 596 ihlâle maruz kaldığını paylaştı.[27]

x) Mahkûmlar cezaevlerinde adeta yaşam savaşı veriyor. Tutuklular üzerindeki “disiplin cezası” baskısı TİHEK raporlarına yansırken; Kilis L Tipi Kapalı Cezaevi’nde bir yılda 244 kez disiplin cezası verildi; Kahramanmaraş Türkoğlu 1 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutuklular ise 7 kez idareyi infaz hâkimliğine şikâyet etti.[28]

xi) Konya E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kayacan, 2017’de yazdığı dilekçelerde, cezaevi yöneticilerinden biri hakkında, “kısa boylu, oldukça kilolu, geniş yüzlü, geniş gövdeli, kiloları nedeniyle yürümekte zorlanan” gibi ifadeler kullandı. Cezaevi idaresi ise tutukluya bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası verdi.[29]

xii) Balıkesir Burhaniye T Tipi Cezaevi’ni ziyaret eden TİHEK heyeti hapishanede kapasitenin iki katından fazla tutuklu olduğunu tespit etti. TİHEK raporuna göre tutukluların çoğu yer yatağında yatmak zorunda bırakıldı.[30]

xiii) Manisa Akhisar T Tipi Kapalı Cezaevi’nde A8 ile C14 koğuşları 13 Ekim 2023’de birleştirildi. 10 kişilik koğuşa 26 tutuklu konuldu.[31]

xiv) Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi’ni ziyaret eden TİHEK yetkilileri, yumuşak odada bir tutuklunun ters kelepçeli tutulduğunu tespit etti. Raporda, uzun süre yumuşak odada tutulan tutuklulara yemek verilmediği ifade edildi.[32]

xv) TİHEK yayımladığı raporda 1967’den beri faaliyet gösteren Karadeniz Ereğli A-2 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda 31 mahpus ve 13 personelin bulunduğu cezaevinin dere yatağında yer aldığı belirtilerek, “Hem fiziki şartları hem de binanın yaşı göz önünde bulundurulduğunda olası bir deprem veya sel baskınında cezaevinde kalanların hayatının tehlikeye atıldığı görüldü,”[33] denildi.

xvi) Diyarbakır 1 No.lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde A-11 koğuşundaki Ahmet Göğün isimli tutukluya 6 Ağustos’ta saat 16.30 sıralarında koğuşun avlusunda oturduğu sırada mermi çekirdeği isabet etti. Nereden ve nasıl cezaevi koğuşu avlusuna geldiği tespit edilemeyen mermi çekirdeği ile Göğün, sırt sağ tarafından böbrek üstünden yaralandı.[34]

ÖRNEKLERİYLE BASKILAR!

“Zindan içinde zindan”[35] mekânı olarak[36] “Hakların gasp edildi”ği[37] (c)ezaevleri işkence yuvalarına[38] dönüş(türül)müşken; İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri cezaevlerinde mahpuslara en temel ihtiyaçların dahi kısıtlandığı vurgusuyla, “Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması insan haklarına aykırı” diyerek ekliyor: “Mahpusların dışarı ile sınırlı oranda iletişimini sağlayan kitle iletişim araçları kısıtlanıyor; bazı gazete, dergi ve kitaplar yasaklanıyor, televizyon kanallarına sansür uygulanıyor.”[39]

Yine birkaç somut örnek vermek gerekirse:

i) İHD İzmir Şubesi’nin, Ege Bölgesi’ndeki cezaevlerinde 2022’de yaşanan hak ihlâllerine ilişkin raporuna göre, Ege cezaevlerinde en az 785 hak ihlâli yaşandı. Bunların 69’u tecrit, 66’sı tedavi engeli, 49’u sosyal faaliyet-sohbet-spor hakkının engellenmesi, 38’i infaz yakma-denetimli serbestlik hakkının engellenmesi şeklinde gerçekleşti. Ayrıca raporda 37 hasta tutuklu ve 8 şüpheli ölüm vakasına da yer verildi.[40]

ii) TİHEK’in 2022’nin altı ayında kuruma yapılan başvuru istatistiklerine göre 905 başvuru yapıldı. Başvuruların önemli bir kısmı cezaevlerine ilişkin oldu. 905 başvurunun 506’sını mahpuslar yaptı. Mahpusların en çok şikâyet ettiği konu ise infaz kurumlarının genel idaresine ilişkin oldu. Onu dış dünya ile iletişim, işkence ve kötü muamele yasağı, sosyal, kültürel, eğitsel ve sportif etkinliklerden faydalandırma ve fiziksel koşullara ilişkin başvurular takip etti. İnfaz kurumlarının genel idaresine ilişkin 137 başvuru olurken işkence ve kötü muamele yasağı için 75, dış dünya ile iletişim için 106 başvuru geldi.[41]

iii) Ümraniye E Tipi Cezaevi’nde çıkan yangının mahkûmların isyanı sonucu olduğu belirtildi. Hak ihlâllerinin geldiği boyuta dikkat çeken CİSST’e göre adli ve siyasi tüm mahkûmlara baskı oldukça büyük.[42]

iv) TİHEK’in Adana F Tipi Cezaevi’ne ilişkin raporuna göre bir yılda 296 mahkûma disiplin cezası verildi. 99 personele de disiplin soruşturması başlatıldı.[43]

v) ‘TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ raporuna göre, Giresun ve Bolu’daki cezaevlerinde mahkûmlar hak ihlâlleri ile karşı karşıya! Fiziksel şiddete uğrayan tutuklular koğuş pencerelerinden gökyüzünü göremiyor.[44]

vi) Aydın E Tipi Cezaevi’nde 13 Ocak 2022’de “intihar ettiği” ileri sürülen ancak daha sonra gardiyanlar tarafından yaka paça müşahede odasına götürüldüğüne dair kamera görüntüleri ortaya çıkan 28 yaşındaki Yılmaz Ekinci’nin şüpheli ölümüne dair açılan davada A., Mehmet E.D., Mustafa İ., Ömer G.T. ve Taşkın G. isimli gardiyanlar “görevi kötüye kullanmak”tan yargılandı.[45]

vii) Adana Kürkçüler E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki adli tutuklu Şehmuz Emen, 22 Şubat 2022’de sayım esnasında gardiyanlara hastaneye sevk başvurusunun akıbetini sorduğu için kameralar önünde işkence gördü.[46]

viii) Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi’nde “domuz bağı” işkencesi uygulanan Burhan Barut’un abisi Veli Barut, kardeşine işkence yapılması için dışarıdan 8 kişilik özel işkence grubunun getirildiğini söyledi.[47]

ix) İstanbul’da Maltepe 1 No’lu Kapalı’daki mahkûm Vahdet Akın cezaevinde şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Olayla ilgili soruşturma başlatılırken Akın’ın ablası, kardeşinin yüzünde darp izleri gördüğünü söyledi.[48]

x) Batman M Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutsaklara, çıplak arama, ayakta sayım, telefon ve görüşlerde tekmil uygulaması dayatıldı.[49]

xi) Erzincan L Tipi Cezaevi’ndeki oğlunun açık görüşüne giden Muzaffer İşnaz, gardiyanların “Türkçe konuş” dayatmasına maruz kaldıklarını belirtti.[50]

xii) Leyla Güven, elleri cebinde olduğu için kendisini tehdit eden gardiyan hakkında suç duyurusunda bulunuldu.[51]

xiii) Erzincan Cezaevi’nde, BirGün’ün sayfalarındaki haber ve fotoğraflara kesilerek el konulduğu ortaya çıktı. Haberler için “Hükümet itibarsızlaştırılıyor, gündem oluşturulmak isteniyor” gibi açıklamalar yapıldı.[52]

xiv) İzmir Kapalı Kadın Cezaevi’nde hükümlünün çıplak arandığı görüntüler dava dosyasına girdi. 8 yıl öncesine ait görüntülerde kadın infaz koruma memurları, kadın mahkûmu darp ederek çırılçıplak soyuyor.[53]

xv) Beş kadın siyasetçi hakkında “limon suyu” davası açıldı. İddianamede, limon suyu “etil alkol” olarak değerlendirildi.[54]

xvi) Buca Kırıklar 1 Nolu F Tipi Cezaevi’ndeki tutuklu Metin Toprak, coronavirüs’e yakalanmalarına rağmen hastane taleplerinin karşılanmayıp, ilaç verilmediğini söyledi.[55]

İNFAZLAR YAKILIYOR

Bu kadar değil; bir de infazlar yakılıyor!

Bilmem biliyor musunuz? Cezaevlerinde 2023’de en az 426 mahpusun tahliyesi “iyi hâl” yokluğundan ertelendi!

TİHV Yönetim Kurulu’ndan Ümit Biçer, “Kurul, kendisini yargı yerine koyuyor ve keyfi kararlar veriyor,” derken; İHD’nin 2023 yılı raporuna göre 6’sı açık 147 cezaevinde en az 23 bin 899 hak ihlâli yaşandı. Tecrit, infaz yakma, sağlığa erişim, darp ve iletişim cezası gibi ihlâllere maruz kalanların başında ise siyasi mahpuslar geliyor.

Siyasi mahpuslar, 29 Aralık 2020’de kurulan İdare ve Gözlem Kurullarının verdiği kararlar nedeniyle tahliye edilmiyor. Sadece 2023 yılında en az 426 mahpusun tahliyesi farklı gerekçelerle uzatıldı.[56]

Tutuklu ve hükümlüler cezaevlerinde aileleri ise dışarıda adalet ister, cezaevlerinde yaşanan hak ihlâllerine her gün bir yenisi eklenirken; hasta tutuklular ile infaz süresi dolan hükümlüler tahliye edilmiyor. Örnekler çok…

i) İstanbul’daki Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve Ağustos, Eylül ile Ekim aylarında şartlı tahliye olmaları beklenen 15 mahpusun tahliyesi, haklarında çeşitli tarihlerde verilen hücre cezaları gerekçesiyle İdare ve Gözlem Kurulu tarafından 1’er yıl engellendi.[57]

ii) Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde İdare ve Gözlem Kurulu tarafından, tutukluların infazları bir bir yakılıyor. Bolu Cezaevi’nde Mart 2022’de başlayan infaz yakmaları sonucu 12 tutuklunun infazı “Suyu tasarruflu kullanmadın”, “Örgütten ayrılmama”, “Örgütten ayrıldığına ilişkin pişmanlık dilekçesi vermeme”, “Manevi etkinliklere katılmama” gibi gerekçelerle sayısız kez yakıldı.[58]

iii) Düzce Çilimli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve 11 aydır tahliyesi engellenen yazar Resul Baltacı’ya, yeni bir disiplin cezası verildi. Baltacı, torunları ve aile bireyleriyle cezaevinde çektirdiği fotoğrafları, tahliye olan koğuş arkadaşına vererek, ailesine ulaştırılmasını istedi. Tahliye olan tutuklunun eşyaları arasında Baltacı’nın ailesi ile çekilen fotoğraflarına el konuldu. El konulan fotoğraflar Baltacı’ya teslim edildi. Ancak cezaevi idaresi Baltacı hakkında fotoğraf gerekçesiyle soruşturma başlatarak, disiplin cezası verdi. Yazar Baltacı, ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde kendisine yeni bir disiplin cezası verildiğini paylaştı.[59]

iv) 30 yıldır cezaevinde olan Eşref Sincar’ın infazı, 17, 8 ve 5 yıl önce aldığı disiplin cezaları gerekçesiyle yakıldı.[60]

v) Ve İlhan Sami Çomak… Hiçbir somut delil olmamasına rağmen müebbet hapse mahkûm edilen ve 30 yıldır cezaevinde tutulan şairin şartlı tahliye hakkı olmasına karşın tahliyesi 3 ay ertelendi. Tahliye olması beklenen Çomak’ın özgürlüğü, İdare ve Gözlem Kurulu’nun oybirliğiyle aldığı kararla engellendi.

Kararda, “iyi hâllilik göstermediği ve ıslah olmadığı” gerekçelendirilerek tahliyenin gerçekleşmediğinin yazılması üzerine İpek Özel, “Bunu söylemek yeterli değil, kanıtlamaları lazım. Buna ilişkin hiçbir delil yok. Cezaevini geçtim, mahkemelerde delil yok. Yani bir şey söylüyorlar, biz söyledik oldu gibi oluyor. Hukuken söylediğiniz her şeyin delili olması gerekir. Öyleyse niye İlhan yıllar boyunca bütün iyi hâllilik değerlendirmelerinde iyi hâlli. Hiçbir disiplin cezası yok. Ne oldu da son bir günde iyi hâlliliği bozuldu?” diye sordu.[61]

İpek Özel, İlhan Çomak’ın mahkeme tarafından atanmış hukuki vasisi ve hukuk fakültesinde öğretim görevlisi. İşte söyledikleri: “İdare Gözlem Kurulu diye bir kurul var. Bu kurul her üç ayda bir hükümlülerin iyi halini, sözde denetliyor. Bizim yasalarımız cezaevlerine aynen bir mahkeme gibi kişileri tahliye olmaya uygunluğunu denetleme hakkı veriyor. Yani bir kişi tahliye süresini doldurduğunda siz kurul olarak tahliye inisiyatifinde bulunabilirsiniz. Ancak uygulamadaki garabet şu ki bu denetleme bir anlamda sadece bu tahliye anında yapılıyor. Öncesinde hükümlü herhangi bir disiplin cezası almadıysa serbest bırakılması gerek.”

Evet, bizim yasalar cezaevlerine aynen bir mahkeme gibi kişilerin tahliye olup olamayacaklarını denetleme hakkı veriyor. Ancak bu kurulu oluşturanların hiçbir hukuki vasfı yok!

İpek devam ediyor: “KPSS’den aldıkları puanla memur olarak cezaevlerine atanan öğretmen, sosyal psikolog, birinci ve ikinci müdür, baş gardiyan, idari memurdan oluşan bir kurula yeniden bir karar alma hakkı tanınıyor. Hukuki vasıfta olmayan bu grup kendi uzmanlıklarını çok aşan bir şekilde aldıkları yeni kararın yaptırımını da uygulayabiliyorlar. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu kurulun tutuklunun ‘ıslahatı’ yönünde teknik bir değerlendirme yapması söz konusu değil. Hükümlü ancak bir disiplin cezası aldıysa o dosyasına işleniyor ve her üç ayda bir yeniden yeni bir disiplin cezası var mı bu kontrol ediliyor.”

Özetle Gözlem Kurulu: “Yok” demiş. “Bu adam eskiden çok dik başlıydı” demiş, “Üç ay sonra bakarız” demiş. Üç ay sonra ne değişecekse?[62]

Yıllar önce 21 yaşındayken hakkında hiç somut delil olmamasına ve üzerine atılan suç sırasında başka yerde olduğunu ispat etmiş olmasına rağmen müebbet hapis cezasına çarptırılan bir üniversite öğrencisiydi. Cezası bitti ve serbest bırakılması gerekliydi. Daha önce denetimli serbestlik hakkı da ihlâl edilen İlhan Sami Çomak’ın serbest bırakılması “ıslah olmadığı” gibi saçma sapan bir gerekçeyle ertelendi.

“İyi de bunlar niye” mi?! Devletin despotluğundan…

İktidar gücünün uygulanış biçimlerini cevaplamaya çalışan Michel Foucault, biyopolitikayı, devlet gücünün yönetim aygıtı olarak tanımlamış ve XVIII. yüzyılda iktidarların öldürme gücünün, bedenleri ve yaşamlara hükmetme gücüne evrildiği bir biyoiktidar çağına girildiğini belirtmişti. Buna göre biyoiktidarların iktidar gücünü dolaysız, aracısız sergileyebilecekleri mekânların başında da hapishaneler gelmekte ve hapishanelerde bireyin bedeni, iktidarın nesnesine dönüştürülmek istiyor. Ancak bahse konu bu iktidar görülen değil, görünmez olandı. O, bu görünmez iktidar anlayışını, “Panoptikon” metaforuyla resmetti.

“Panoptikon” Jeremy Bentham ve Samuel Bentham’ın 1785’de tasarladıkları hapishane inşa modelidir. Bu modelin en ilgi çekici yanı ise gözlemlenenin her yanlış davranışının cezalandırılacağını bilmesi; ancak davranışlarının aslında ne zaman ve kim/ler tarafından gözlemlendiğini asla bilememesi ve her zaman izleniyormuşçasına davranmak zorunda kalmasıdır. Coğrafyamız hapishanelerinin de devletin biyopolitika ve biyoiktidar kavramlarına göre inşa edilen “Panoptikon”lardan farkı yoktur.

Çıplak arama, ağız içi arama, tel kafes uygulaması, koğuşlara kamera konulması vb. uygulamalarının hapishanelerde biyopolitikanın uygulanış biçimleri olduğunu belirtmek gerek. Ancak bu yazıda politik tutsakların hem zihnine hem bedenine hükmetmeye odaklanmış, idare ve gözlem kurullarının infaz yakma kararları...

Malum: 2020’de TBMM’de kabul edilen yasa ile idare ve gözlem kurullarına ek yetkiler verilmiş ve infaz yakmalar kolaylaştırılmıştı. Elbette düzenlemeden önce de haksız bir şekilde infazı yakılan çok fazla politik tutsak vardı. Ancak bu düzenleme ile idare ve gözlem kurullarının takdir yetkisi genişletildi ve kurullar gözün üzerinde kaş olmasını infaz yakma gerekçesi yapabilecek bir canavara dönüştü.

İnfaz yakmalara gerekçeler “i) Fazla su kullanmak; ii) Fazla kitap okumak; iii) Az kitap okumak; iv) Halay çekmek; v) Arkadaşları ile selamlaşmak; vi) Ales sınavına girmemek; vii) Ales sınavına girmek; viii) Serzenişte bulunmak; ix) Şarkı söylemek; x) Cezaevi imamı ile görüşmemek; xi) Üniversite bitirmemek; xii) Kürtçe türkü söylemek; xiii) Görüşçülerle selamlaşmak; ; xiv) Fazla dilekçe vermek;  xv) Kurum personeline kayıtsız kalmak vb.;  xvi) En çarpıcı olanı da PİŞMAN olmamak”[63]  olabiliyordu!

VE HASTA TUTSAKLAR

Çok net ifade edelim: “Hasta tutsaklar ölüme terk edilip”;[64] “Hapishanelerde ‘öldürme politikası’ izleniyor”ken;[65] “Hapishanelerden tutsakların cenazeleri çıkıyor”![66]

Cezaevlerinde 2 yılda en az 94 hasta tutuklu yaşamını yitirdi.[67]

ÖLÜMÜNE AZ BİR SÜRE KALA TAHLİYE EDİLENLER[68]

Güler Zere

Tutukluluğunun 14’üncü yılında damak kanserine yakalandı. Uzun süre Çukurova ve Çapa Tıp Fakültesi hastanelerinde tedavi gören Zere, aylarca Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunu bekledi. 6 Kasım 2009’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün af yetkisini kullanmasıyla serbest kalan Zere, 7 Mayıs’ta 2010’da yaşamını yitirdi.

Sabri Kaya

Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulurken, 25 Mart 2020’de kalp krizi ve beyin kanaması geçirdi. Kalbi yüzde 25 çalışan Kaya, 3 kez yoğun bakıma alınıp, “Durumu iyi” denilerek, yoğun bakımdan çıkarılıp tekrardan cezaevine götürüldü. 20 Mayıs 2020’de “cezaevinde kalamaz” raporu verilip, tahliye edilen Kaya, aynı gün yaşamını yitirdi.

Mehmet Ali Çelebi

Sincan Cezaevi’nden tutulurken kan kanseri ve böbrek yetmezliğine yakalanmasına rağmen yıllarca tahliye edilmedi. 25 Ağustos 2021’de hastalıklarının ilerlemesi üzerine tahliye edilen Çelebi, kanserin akciğerine sıçraması üzerine 31 Ağustos’ta yoğun bakıma alındı. Aylarca yoğun bakımda kalan Çelebi, 4 Eylül 2021’de hayatını kaybetti.

Abdülhalim Kırtay

Balıkesir Burhaniye T Tipi Cezaevi’nde tutulurken, 3 defa fıtık ameliyatının yanı sıra ileri derecede prostat, diyabet, yüksek tansiyon ve hemoroit hastalıklarına rağmen tahliye edilmedi. Hastalığı ilerleyen Kırtay, Kasım 2022’de İzmir Menemen Devlet Hastanesi’nde, 4 gün boyunca elleri kelepçeli bir şekilde tedavi edildi. Buna rağmen ancak 22 Mart 2023’te tahliye edilen Kırtay, 12 Mayıs 2023’te yaşamını yitirdi.

Cemal Tanhan

Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulduğu 27 Ekim 2023’te felç geçirerek hastaneye kaldırıldı. Hastanede yattığı dönemde ciğerleri su toplayan ve zatürre olan Tanhan’a 4’üncü evre kanser teşhisi konuldu. 6 Kasım 2023’te tahliyesine karar verilip tedavi altına alınan Tanhan 43 gün sonra 4 Aralık’ta hayatını kaybetti.

Ağır sağlık sorunlarına karşı yaşam mücadelesi veren hasta tutuklular, ölüm eşiğinde olmasına rağmen ‘Adli Tıp Kurumları’nın (ATK) verdiği raporlar nedeniyle tahliye edilmiyor. AKP döneminde 978 kişi cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Tahliye edildikten sonra yaşamını yitiren 80 yaşındaki Kazım Kalbişen’in torunu ve avukatı Beritan Kalbişen, “Bir hastadan mahpus yaratan sistem var,” dedi.

Türkiye cezaevlerinde toplam 314 bin 502 tutuklu ve hükümlü varken; İHD’ye göre 604’ü ağır olmak üzere en az bin 605’i hasta ve cezaevlerinde kalamayacak durumda. Hasta tutsakların birçoğu hijyenik koşullar olmadığı, yeterli beslenemediği ya da tedavisi engellendiği için yaşamını yitiriyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den beri gözaltı ve cezaevlerinde toplamda 978 kişi sağlığa erişim hakkının gasp edilmesi, hak ihlâllerine karşı başlatılan açlık grevleri, ölüm oruçları sonucu ya da “intihar etti” denilerek yaşamını yitirdi.

Yıllara göre cezaevinde çeşitli nedenlerle yaşamını yitirenlerin bilançosu sırasıyla şöyle: 2002: 31, 2003: 20, 2004: 32, 2005: 18, 2006: 17, 2007: 6, 2008: 46, 2009: 42, 2010: 41, 2011: 41, 2012: 83, 2013: 33, 2014: 50, 2015: 227, 2016: 21, 2017: 22, 2018: 28, 2019: 70, 2020: 60, 2021: 52, 2022: 35.[69]

Özetle, ağır sağlık sorunlarına rağmen 651’i ağır, bin 517 hasta tutuklu, ATK tarafından verilen raporlar nedeniyle tahliye edilmeyerek ölüme terk edilmiş durumda. Mehmet Candemir (60), tutuklu bulunduğu Giresun Espiye L Tipi Kapalı Cezaevi’nde; yüzde 96 engelli hasta tutuklu 68 yaşındaki İbrahim Yıldırım (68) ise Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tahliyesine 10 gün kala yaşamını yitirdi.[70]

İşte birkaç örnek daha…

i) Cezaevinde kansere yakalanan ve hakkında “hayati riski var” yönünde sağlık raporu verilmesine rağmen Van T Tipi Cezaevi’nden tahliye edilmeyen Erhan Baştin hayatını kaybetti.[71]

ii) Erzincan L Tipi Kapalı Cezaevi’nde gırtlak kanseri teşhisi konulan ve 4 ayda 23 kilo veren 70 yaşındaki ağır hasta tutuklu Şakir Turan, tedavi gördüğü Erzincan Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti.[72]

iii) Alanya L Tipi Kapalı Cezaevi’nde K.S. adlı adli tutuklunun 11 Haziran 2023’de koğuşunda ölü bulunduğu öğrenildi. Tutuklunun hastalıklarına rağmen hastaneye sevk edilmediği iddia edildi.[73]

iv) Marmara Cezaevi’nde tekli hücrede tutulan 31 yıllık ağır hasta tutsak Soydan Akay’ın tahliyesi, “örgütsel haberleşmeler yapıyor” gerekçesiyle 3’üncü kez 6 ay olmak üzere engellendi.[74]

v) ATK Aysel Tuğluk hakkında tekrar cezaevinde kalabilir raporu verdi.[75]

vi) Gırtlak kanseri olan tutsak Şehriban Mimkara, 5 aydır hastane kontrolüne götürülmüyor. Avukat Gül Fehime Binici, kanserin yayıldığını belirterek, uygulamanın keyfi olduğunu söyledi.[76]

vii) Patnos Cezaevi’nde tekli hücrede tutulan oğlu Osman Çağlar’ın tedavisinin yapılmadığını söyleyen anne Hatice Çağlar, “Eğer tedavi edilmezse bir gün ölüm haberi gelebilir. Cezaevlerinden cenazelerin gelmesini istemiyoruz,” dedi.[77]

viii) Marmara 5 No’lu Kapalı Cezaevi’nde bulunan ve 1997’den beri cezaevinde olan ağır hasta tutuklu Cengiz Sinan Halis Çelik’in “keyfi” uygulamalara maruz kaldığı, hücre cezası verilerek muhabbet kuşlarına el konulduğu belirtildi.[78]

NİHAYET!

Toparlarsak: Devlet, yaşamının bir süresini cezaevinde geçirmeye mahkûm edilen her bireyin insanca yaşama koşulları sağlamakla yükümlü olup; baskı, fiziki/manevi işkence, anayasal ve bireysel haklarının kullandırılmaması gibi zindan içinde zindan uygulamalarına baş vurmamalıdır.

Hiç kimsenin kalkıp bu hakları kullandırılmayan bir mahkûm için “Ama onun suçunun ne olduğunu biliyor musun” diye sorma hakkı yoktur; olamaz da!

Kaldı ki devlet despotluğunun katmerlendirildiği, kişinin sağlıklı kalmaması için her koşulun adeta yaratıldığı, insanlara sevdiklerinin yanında ölme hakkı dahi tanınmadığı ve yok etme, sindirme, yalnızlaştırma, tecrit, sosyal ve kültürel hakların ihlâli politikaları ile hiçbir yere varılamaz!

Tıpkı Tekirdağ 1 nolu F Tipi Cezaevi’ndeki Hasan Şahingöz’ün de dikkat çektiği gibi:

“Herhangi bir suç ya da suçlama nedeniyle cezaevine düşmüş bireyler, insan ve vatandaş olmaktan çıkmazlar. İnsan ve vatandaş kalmaya, hâliyle sınırlandırılmış da olsa, insan olmanın getirdiği hak ve özgürlüklere sahip olmaya devam ederler.

Onlarca yıl boyunca, ailesinden, sevdiklerinden, arkadaşlarından koparılarak, bir aile bile kuramamak, toplum dışı ve özgürlüğünden mahrum bırakılmak zaten her insan için yeterince ağır bir cezadır. Bir de cezaevi şartları, cezanın infaz şekli ek bir cezaya (eziyete, zulme) dönüştürülmemelidir.”[79]

23 Ekim 2024 16:09:54, Muğla.

N O T L A R 

[*] Avrupa Demokrat, Ekim 2024…

[1] Eugene V. Debs.

[2] Bkz: i) Temel Demirer, “Kanayan Yara(mız): (C)Ezaev(ler)i”, Kaldıraç Dergisi, No:248, Mart 2022…

ii) Temel Demirer, “(C)Ezaevleri ve ‘F Hâli’! ya da ‘Yumma Gözün Kör Gibi’! veya Vahşeti Durdur(mak)!”, Kurtuluş Dergisi, No:7, Eylül 2000; Damar Dergisi, No:114, Eylül 2000…

iii) Temel Demirer, “(C)Ezaevlerine Dikkat!”, Kaldıraç Dergisi, No: 116, Aralık 2010...

iv) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “19-22 Aralık 2000’in Anımsatıp Öğrettikleri”, Devrimci Yolda Özgürlük, No:2, Şubat 2011…

v) Temel Demirer, “Hapishane(ler): ‘(C)Eza’ İçinde ‘(C)Eza’…”, Newroz, Yıl:5, No: 192, 10 Kasım 2011…

vi) Temel Demirer, “Zindan(lar)ın Türkçesi”, Kaldıraç Dergisi, No:151, Ocak 2014; Kaldıraç, No:152, Şubat 2014…

vii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Yıkılası Zindanlar(ımız)ın Gerçeği”, Rojnameya Newroz, Yıl:6, No:223, 30 Ekim 2012... 

viii) Temel Demirer, “Zindan(lar)ın Türkçesi”, Kaldıraç Dergisi, No:151, Ocak 2014…

ix) Temel Demirer, “… ‘Mahsus Mahâl’(ler)in Hâl-İ Pür Meâli”, Kaldıraç Dergisi, No:161, Kasım 2014…

x) Temel Demirer, “19 Aralık’ın (C)Ezaevleri Gerçeği!”,  Kaldıraç Dergisi, No: 222, Ocak 2020...

xi) Temel Demirer, “… ‘İç Güvenlik’ ile Zindanlar: Olağanüstünün Olağanlaş(tırıl)ması!”, Kaldıraç Dergisi, No:166, Nisan 2015…

xii) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Zindanlardan Haykıran Şiirsel Estetik”, Güney Dergisi, No:96, Nisan Mayıs Haziran 2021…

xiii) Temel Demirer, “Hapishane(lerin) Hâl(ler)i”, Rojnameya Newroz, Şubat 2020… https://temeldemirer.blogspot.com/2020/03/hapishanelerin-halleri.html

xiv) Temel Demirer, “Türk(iye) Patentli Panoptikon Hâli”, Arasöz Dergisi, Temmuz 2016… https://temeldemirer.blogspot.com/2016/07/turkiye-patentli-panoptikon-hali1.html

xv) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Kahverengi Tonlu Covid-19 Günlerinde (C)Ezaevleri”, Rojnameya Newroz, Mart 2021… https://temeldemirer.blogspot.com/2021/03/kahverengi-tonlu-covid-19-gunlerinde.html

xvi) Temel Demirer, “Hak(sızlık)lar ve (C)Ezaevleri”, 10 Aralık 2008… https://temeldemirer.blogspot.com/2012/04/hakszlklar-ve-cezaevleri.html

[3] “İtalya Cezaevlerinde 67 İntihar Vakası”, 18 Ağustos 2024… https://nupel.tv/italya-cezaevlerinde-67-intihar-vakasi/

[4] “Servet Kaya: Tecride Karşı Ses Çıkarmalıyız”, Yeni Yaşam, 24 Temmuz 2024, s.5.

[5] “Cezaevi Mahkeme Kararını Tanımıyor”, Yeni Yaşam, 4 Eylül 2023, s.5.

[6] “Cezaevlerinde Kanun Yok”, Yeni Yaşam, 26 Ekim 2023, s.5.

[7] “Ataerkil Alanlar: Cezaevleri”, Yeni Yaşam, 1 Mart 2024, s.5.

[8] Öznur Değer, “Gardiyan Saldırısına Takipsizlik”, Yeni Yaşam, 2 Şubat 2022, s.8.

[9] Mustafa Bildircin, “Cezaevlerinde Adımlık Yer Yok”, Birgün, 4 Şubat 2023, s.7.

[10] “20 Yeni Cezaevi Planı”, Birgün, 27 Ekim 2022, s.7.

[11] Dilan Esen, “Cezaevleri Çoğaldı Ama Alan Azaldı”, Birgün, 25 Şubat 2022, s.6.

[12] Eylem Nazlıer, “Hapishane Değil Çalışma Kampı”, 5 Ağustos 2024… https://www.avrupademokrat3.com/hapishane-degil-calisma-kampi/

[13] Cezaevindeki siyasi tutsakların 27 Kasım 2023’de başlattıkları dönüşümlü açlık grevi 44. gününde sürerken cezaevlerinde inceleme yapan Özgürlük için Hukukçular Derneği, tutsaklara yaşamsal ihtiyaç olan B1 vitaminlerin verilmediğini söyledi. (Selman Çiçek, “Tutsaklara B1 Vitamini Verilmiyor”, Yeni Yaşam, 9 Ocak 2024, s.5.)

[14] Zeynep Oral, “Onlar Ölürken”, Cumhuriyet, 18 Ağustos 2024, s.11.

[15] “S Tipleri Yaygınlaştırılıyor”, Yeni Yaşam, 7 Ağustos 2023, s.6.

[16] Bahar Gönül, “Kuyu Tipi Zulüm”, Birgün, 23 Temmuz 2024, s.8.

[17] “Avrupa’da En Çok Tutuklu Türkiye’de”, Birgün, 7 Haziran 2024, s.10.

[18] “Avrupa’da En Çok Mahkûm Türkiye’de”, Cumhuriyet, 28 Haziran 2023, s.3.

[19] Nurcan Gökdemir, “Cezaevleri 20 İlden Kalabalık”, Birgün, 4 Kasım 2022, s.11.

[20] Mustafa Bildircin, “Çocuklar Mahkûm: Bin 373 Çocuk Hapiste!”, Birgün, 28 Mayıs 2023, s.15.

[21] “Hapishaneler Endeksinde de Avrupa Birincisiyiz!”, Karar, 8 Haziran 2023, s.7.

[22] Deniz Güngör, “28 Kişilik Koğuşta 43 Kişi Kalıyor”, Birgün, 7 Temmuz 2024, s.11.

[23] Mustafa Bildircin, “Hükümlü ve Tutuklu Sayısında Rekor Artış”, Birgün, 24 Mayıs 2023, s.3.

[24] Mustafa Bildircin, “Tutuklular İçin Yeterli Yatak Bile Verilmiyor”, Birgün, 26 Mayıs 2023, s.8.

[25] Rahmi Turan, “Helâl Olsun! Cezaevi Yapımında Şampiyonuz!”, Sözcü, 12 Haziran 2024, s.11.

[26] Dilan Esen, “Adalet Aranıyor!”, Birgün, 7 Nisan 2022, s.14.

[27] “3 Ayda Bin 596 Hak İhlâli”, Yeni Yaşam, 25 Ocak 2024, s.5.

[28] Dilan Esen, “Tutuklular Adeta Yaşam Savaşında”, Birgün, 25 Eylül 2022, s.7.

[29] Dilan Esen, “Cezaevi İdaresi ‘Yargı Dağıtıyor’…”, Birgün, 14 Eylül 2022, s.7.

[30] Deniz Güngör, “Cezaevinde Bir Yatağa İki Tutuklu”, Birgün, 21 Ocak 2024, s.15.

[31] “10 Kişilik Koğuşa 26 Tutuklu Konuldu”, Yeni Yaşam, 25 Ekim 2023, s.5.

[32] Deniz Güngör, “Kayıtlar, Mahkûma İşkenceyi Kanıtladı”, Birgün, 19 Şubat 2024, s.6.

[33] Umut Serdaroğlu, “Dere Yatağındaki Cezaevinde Endişe”, Birgün, 25 Mayıs 2023, s.9.

[34] “Tutuklu Mermi Çekirdeği ile Yaralandı”, Yeni Yaşam, 9 Ağustos 2023, s.5.

[35] Fırat Can Aslan, “Zindan İçinde Zindandayız”, Yeni Yaşam, 2 Ekim 2024.

[36] “Masamın üzeri yine ülke coğrafyasının her yerine yayılmış hapishanelerden gelen mektuplarla dolu... Murat, Yasemin, Yasin, Sercan, Aytaç, Mesude, Nuriye, Yasin... Silivri, Edirne, Diyarbakır, Tekirdağ, Elazığ, Kocaeli, İzmir, Ankara, Sincan... Müteahhitler gece gündüz durmadan çalışıp ülkeye hapishane binası yetiştirmeye çalışıyor!

İnci gibi dizilmiş harfler, sözcükler, tümceler... Kimi resimlerle, çiçek resimleri, kalp resimleri ya da gözyaşı ve kan damlaları resimleri ya da sloganlarla bezenmiş... Her sayfada koskoca GÖRÜLMÜŞTÜR damgaları... Kimi tehditkâr, sitemkâr ya da suçlayıcı “Niye bizi görmüyorsunuz, sesimizi duyurmuyorsunuz?” diye haklı bir öfkeyi dışa vururken kimi çaresizliği ya da direnci paylaşıyor!” (Zeynep Oral, “Mahkûmlara İşkence”, Cumhuriyet, 4 Ağustos 2022, s.11.)

[37] “Cezaevinde Haklar Gasp Ediliyor”, Yeni Yaşam, 8 Ağustos 2023, s.5.

[38] “Cezaevleri İşkence Yuvası”, Yeni Yaşam, 11 Kasım 2023, s.5.

[39] “Mahpusların Dış Dünyayla İletişimi Koparılıyor”, Evrensel, 2 Mayıs 2024, s.3.

[40] “Ege Cezaevlerinde 1 Yılda 785 Hak İhlâli Yaşandı”, Birgün, 26 Temmuz 2023, s.9.

[41] Sercan Sinecan, “Cezaevleri Hak İhlâlleriyle Dolu”, Birgün, 13 Temmuz 2022, s.6.

[42] Filiz Gazi, “İsyanın Nedeni Hak İhlâlleri”, Birgün, 6 Şubat 2022, s.7.

[43] Dilan Esen, “Baskıyı Cezayla Sürdürüyorlar”, Birgün, 18 Eylül 2022, s.6.

[44] Hüseyin Şimşek, “Mahkûmlara Gökyüzü de Yasak”, Birgün, 1 Aralık 2022, s.7.

[45] “Cezaevinde Şüpheli Ölüm”, Birgün, 27 Mart 2023, s.7.

[46] “Cezaevinde İşkenceye Dava”, Birgün, 3 Temmuz 2022, s.11.

[47] “Özel İşkence Grubu Getirildi”, Yeni Yaşam, 2 Ağustos 2023, s.5.

[48] Nagihan Yılkın, “Maltepe 1 No’lu Kapalı Cezaevi’nde Şüpheli Ölüm!”, Cumhuriyet, 4 Aralık 2023, s.3.

[49] “Batman Cezaevi’nde Tutsaklara Tekmil, Çıplak Arama Dayatması”, Yeni Yaşam, 9 Ağustos 2024, s.5.

[50] “Cezaevlerinde 12 Eylül Uygulaması”, Birgün, 24 Ağustos 2024, s.9.

[51] “Güven’i Tehdit Eden Gardiyan Hakkında Suç Duyurusu”, Yeni Yaşam, 26 Şubat 2022, s.8.

[52] İsmail Arı, “Habere El Koydular”, Birgün, 8 Haziran 2024, s.8.

[53] Timur Soykan, “Çıplak Arama Skandalı”, Birgün, 26 Mayıs 2023, s.8.

[54] Savcılık, limon suyunu incelemek üzere Ankara Batı 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden yedi gün süre talebinde bulundu. İncelemenin ardından savcı, iki isimden 2 ve 3 Mayıs’ta savunma istedi. Aynı zamanda siyasetçi Ayla Akat Ata, Meryem Beli, Dilek Yağlı da soruşturma kapsamında ifade verdi. Ata, yıllardır “kireç sökücü” talebiyle dilekçe verdiklerini ayrıca kantin fişine yazdıklarını ancak bu güne değin verilmediğini, bu nedenle kireci doğal yöntemlerle sökmek için söz konusu limonlu kavanozu hazırladıklarını söyledi. Söz konusu kavanoza dair 2 Temmuz’da “uzmanlık raporu” alındığı ve kavanozda yer alan sıvının “etil alkol” olduğu ileri sürüldü. Ancak raporun nereden alındığına dair bir bilgiye yer verilmedi. Ayla Akat Ata, Meryem Beli, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu ve Ayşe Yağcı’nın cezalandırılması talep edilen iddianame, 27 Temmuz 2023’de Ankara Batı 11. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. (Mehmet Aslan, “Tutuklu kadına ‘Limon Suyundan’ Dava Açıldı”, Yeni Yaşam, 10 Ağustos 2023, s.5.)

[55] “Coronaya Yakalanan Tutuklulara İlaçları Verilmiyor”, Yeni Yaşam, 26 Şubat 2022, s.8.

[56] Esra Solin Dal, “1 Yılda En Az 426 Mahpusun Tahliyesi Ertelendi”, 14 Eylül 2024… https://www.evrensel.net/haber/528182/1-yilda-en-az-426-mahpusun-tahliyesi-iyi-halli-olmadigi-gerekcesiyle-ertelendi

[57] “15 Kadın Mahpusun Tahliyesi 1’er Yıl Uzatıldı”, 23 Ekim 2024… https://artigercek.com/guncel/idare-ve-gozlem-kurulu-yine-devrede-15-kadin-mahpusun-tahliyesi-1er-yil-uzatildi-321022h

[58] “Bolu Cezaevi’nde 12 Tutuklunun İnfazı 30 Kez Yakıldı”, Yeni Yaşam, 30art 2023, s.8.

[59] Fethi Balaman, “Baltacı’ya ‘Fotoğraf’ Cezası”, Yeni Yaşam, 21 Ağustos 2023, s.5.

[60] Berivan Altan, “17 Yıl Önceki Disiplin Cezasını Bahane Ederek İnfazı Yaktılar”, Yeni Yaşam, 19 Nisan 2022, s.8.

[61] Ada Sude Atak, “Çomak’ın Özgürlüğüne Keyfi Engel”, Birgün, 22 Ağustos 2024, s.9.

[62] Zeynep Oral, “İlhan Sami Çomak’a Özgürlük”, Cumhuriyet, 25 Ağustos 2024, s.11.

[63] Berfin Aydın, “Bir Biyopolitika İzdüşümü Olarak İnfaz Yakmalar”, Yeni Yaşam, 7 Kasım 2023, s.10.

[64] “Hasta Tutsaklar Ölüme Terk Ediliyor”, Devrimci Duruş, No:102, Mart 2022, s.18.

[65] “Hapishanelerde ‘Öldürme Politikası’ İzleniyor”, Atılım, Yıl:1, No:30, 1 Ekim 2021, s.18.

[66] “Hapishanelerden Tutsakların Cenazeleri Çıkıyor”, Atılım, Yıl:2, No:76, 19 Ağustos 2022, s.5.

[67] Tolga Güney, “Hasta Tutsaklar Ölüme Terk Ediliyor”, Yeni Yaşam, 18 Mart 2024, s.3.

[68] “2 Yılda 94 Hasta Tutuklu Öldü”, Birgün, 18 Mart 2024, s.7.

[69] “AKP’nin Cezaevi Karnesi”, Yeni Yaşam, 3 Ağustos 2022, s.5.

[70] “8 Ayda 43 Tutuklu Yaşamını Yitirdi”, 16 Ağustos 2022… https://avrupademokrat.com/8-ayda-43-tutuklu-yasamini-yitirdi/

[71] “Tahliye Edilmeyen Baştin Hayatını Kaybetti”, Yeni Yaşam, 3 Ekim 2023, s.5.

[72] “Hasta Tutuklu Şakir Turan Hayatını Kaybetti”, Yeni Yaşam, 31 Ağustos 2023, s.5.

[73] “Hapishanede Şüpheli Ölüm: ‘Hastaneye Sevk Edilmedi’…”, Birgün, 24 Haziran 2023, s.8.

[74] Rukiye Adıgüzel, “Tahliyesi ‘Haberleşme Yaptığı’ İddiasıyla Engellendi”, Yeni Yaşam, 16 Ağustos 2024, s.5.

[75] Eylem Akdağ, “Tuğluk’a Yapılanlar Hukuksuzluğun Çıplak Hâli”, Yeni Yaşam, 25 Şubat 2022, s.8.

[76] “Kanser Hastası Kontrole Götürülmüyor”, Yeni Yaşam, 16 Ağustos 2024, s.5.

[77] “Tekli Hücrede Tutulan Hasta Tutsağın Tedavisi Yapılmıyor”, Yeni Yaşam, 9 Ağustos 2024, s.5.

[78] “Ağır Hasta Tutukluya Hücre Cezası Verildi, Kuşları Alındı”, Birgün, 21 Temmuz 2024, s.16.

[79] Hasan Şahingöz, “Mahpusların Hak ve Talepleri”, Yeni Yaşam, 25 Nisan 2024, s.10.