Yazar Mahalli, Rusya’daki Petersburg Zirvesi’nin ikinci gününde eski Fransız sömürgesi Nijer’de darbeci askerlerin ilk iş olarak neden Fransız üslerini kapattığını, Uranyum ve benzeri madenlerin ihracatını neden durdurduğunu yazdı. Nijer'deki darbenin Fransa, ABD ve AB ülkeleri için ne anlama geldiğine yer vererek, Rusya ve Çin'in Afrika ülkelerindeki rolünü yorumladı.
İşte Hüsnü Mahalli'nin "Başka bir açıdan" başlıklı o yazısı:
"Geçen hafta Rusya’nın Petersburg kentinde Rusya-Afrika Zirvesi toplanmıştı. 2019’da Soçi’de yapılan ilk zirveye 43 lider katılırken ikinci zirveye yalnızca 17 lider katıldı.
Geri kalan ülkelerden bu sefer bakan ve daha alt düzeyde temsilciler geldi .
Peki neden böyle oldu?
Çünkü ABD, İsrail ve Afrika’nın eski sömürgeci ülkeleri yani Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, İngiltere Afrikalı liderleri tehdit ederek zirveye katılmalarını engellemişti. Bu da çok kolaydı çünkü yalnızca Fransa’nın eski sömürgelerinden 14 ülke iktidarları imzalanan anlaşmalardan dolayı uranyum, altın, petrol, elmas ve benzeri yeraltı zenginliklerinin satılmasından elde ettikleri gelirlerin %80’i Fransa Merkez Bankasında tutmak zorundaydılar.
Yılda yaklaşık 500 milyar dolar.
Bu 500 milyar dolar için Fransa bırakın bu 14 ülkeyi belki de 114 ülkeyi karıştırıp savaşa sürüklemekten geri kalmaz ve kalmayacaktır.
“Arap Baharı” sürecinde Fransa’nın Libya, Tunus ve Suriye’deki rolü farklı bir formatta gelişmişti ama Paris ve emperyalizmin diğer başkentlerinin rezilliği asla son bulmayacaktır.
Birinci Dünya Savaşı bitiminde ve Osmanlı’nın dağılması öncesi ve sonrasında İngilizlerle birlikte Sykes – Bicot , Sevr ve diğer anlaşmalarla bizim coğrafyanın haritalarını çizen Fransızlar genetik ruh hastalıklarından asla vazgeçmeyeceklerdir.
Dönelim Rusya- Afrika Zirvesi’ne..
Emperyalist ülkeler zirvenin başarısız olması için uğraşırken ilk tokatı Nijer’de yediler.
Cezayir, Libya, Çad, Nijerya, Benin, Burkina Faso ve Mali’ye komşu 1.3 milyon kilometrekare yüzölçümlü Nijer’de yaklaşık 24 milyon insan yaşıyor ve çoğu açlık ve sefalet içinde.
Petersburg Zirvesi’nin ikinci gününde yani 26 Temmuz’da eski Fransız sömürgesi Nijer’de askerler darbe yaparak Fransa’nın Afrika’daki en önemli adamlarından biri olan Muhammed Bazum’u devirdi. Fransa, ABD, AB ve onların Afrika’daki adamları kıyameti kopararak askeri müdahale tehdidinde bulundu. Bu tehditler karşısında Mali ve Burkina Faso’dan destek alan darbeciler ülkede bulunan Fransız üslerini kapattı ve Uranyum ve benzeri madenlerin ihracatını durdurdu.
Paris daha da çıldırdı.
Peki neden?
Fransa’da 56 nükleer reaktör var. Ülkenin tükettiği elektriğin %75’i karşılayan bu reaktörlerin kullandığı uranyumun %25-30’u Nijer’den sağlanıyor. Nijer; uranyum üretimi bakımından Kazakistan, Kanada ve Namibya’dan sonra dünyada dördüncü sırada. Buna paralel olarak AB ülkeleri de gereksinim duydukları uranyumun %25’i Nijer’de sağlıyor ve bu uranyumu çıkaran şirketlerin tümü Fransız. Tıpkı altın, kömür ve elmas alanında faaliyet gösteren diğer şirketler gibi.
Başka!
İşin ekonomik ve elbette stratejik (elektrik üretimi) boyutunun yanısıra Nijer’in Fransa için öneminin başka bir nedeni de askeri konular.
Son iki yılda Mali ve Burkina Faso’dan kovulan Fransız askerler Nijer’e taşınmıştı. Fransa’nın Nijer’de Mirage savaş uçaklarıyla Reaper casus ve özel operasyon uçakları bulunuyor. Fransa’nın bu askeri olanaklarından yararlanan ABD’nin ayrıca Nijer’in ortasında İHA ve SİHA üssü bulunmaktadır.
Başka !
Fransız şirketlerinin 1950’li yıllardan bu yana çıkardığı ( birazını da İsrail’e verdiği) uranyumdan dolayı milyonlarca yoksul Nijerli alınmayan önlemlerden dolayı radyasyon ortamında her türlü hastalıklarla uğraşıp duruyorlar.
Elbette Fransa ve emperyalist ülkelerin umurunda değil ve hiç bir zaman olmayacaktır.
Geriye bir tek şans kalıyor o da Rusya ve Çin’nin yüz yıllardır sömürülen Afrika halklarına yardım etme çabası içinde olması. Bu da Fransa, ABD ve diğer emperyalist ülkeleri çılgına çeviriyor. Adamlar her zaman olduğu gibi darbe, iç savaş, soykırım, ülkeler arası çatışma ve türlü türlü kargaşalarla olağanüstü yeraltı zenginlikleriyle herkesin iştahını kabartan Afrika ülkelerini rahat bırakmıyor ve bu bunun için her yola başvuruyorlar. Ama tüm çabalarına rağmen tarih boyunca Afrika kıtasında emperyalist geçmişi olmayan Rusya ve Çin’in önünü kesemiyorlar. Bugün Afrika’nın 12 ülkesinde Rus askeri danışmanlar bulunuyor. Rusya’nın 27 Afrika ülkesiyle her alanı kapsayan çok ciddi ilişkisi bulunuyor. Çin ise 20 ülkede hükümetlere tarım, ulaşım, madencilik, petrol ve benzeri bir çok alanda yardım ediyor.
Üç bini aşkın Çin şirketi bir çok Afrika ülkesinde toplamda 5,3 milyar dolarlık iş yapıyor.
Afrika’ya ilgi gösteren bir başka ülke AKP yönetiminde Türkiye.
Bir çok Afrika ülkesinde okul açan Fetö’culardan sonra AKP de bu kıtaya ilgi göstermiş ve hemen hemen bütün ülkelerde elçilik açmıştı. Ticaret ilişkilerinin yanısıra bazı Afrika ülkelerine İHA ve SİHA satan Ankara din söylem ve içerikli bu ilişkilerinin kapsamını çok fazla genişletemiyor çünkü parası yok. Parası olan Suudi Arabistan ve BAE bazen birlikte bazen de ayrı ayrı ve karşı karşıya gelecek şekilde kıtanın Müslüman ülkelerine çengel atmaya çalışıyorlar. Kıtanın en sinsi oyuncusu her türlü tezgahın içinde bulunan İsrail’dir.
Demek istediğim biz burada iktidarın çıkması imkansız zam kazıkları ve muhalefetin saçma sapan tartışmalarıyla uğraşırken el alem dışarda ‘büyük’ işlerle uğraşıyor.
Nijer olayı sonu gelmeyecek bu işlerden yalnızca bir tanesi. Ukrayna’da yenişemeyen Çin destekli Rusya ile NATO destekli ABD arasındaki kavga kısa dönemde bitmeyeceğine göre her an başka yerlerde yeni cepheler açılacaktır. Kanlı Arap Baharı’dan bu yana 12 yıldır herkesin ilgilendiği Ortadoğu şimdilik gündem dışı olduğuna göre bundan böyle herkesin gözü kulağı Nijer’de olacak çünkü emperyalist ülkeler asla pes etmez.
Benden söylemesi!"