Kendisini "dünyanın en güçlü askerî ittifakı" olarak nitelendiren NATO’nun böylesi bir kararı alacağı bekleniyordu. Özellikle Almanya egemenleri ittifak içerisinde üstlenilecek "yeni sorumluluk" konusunda kamuoyunu ne zamandır hazırlıyordu. Nitekim Brüksel’de alınan karar, toplam 5.000 kişiden oluşacak özel güçlerin 2.000 askerinin Alman ordusundan gelmesini ve "mızrak ucu" komutasının Almanya’da olmasını öngörüyor.
Karar alınır alınmaz Ukrayna’ya giden Alman şansölyesi Merkel ve Fransa başkanı Hollande, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda önemli adımlar atılacağı sinyalini verdiler. Bu sinyallerin Rusya’ya "aba altından sopa gösterme" anlamına geldiğini ayrıca vurgulamaya gerek yok.
Görüldüğü kadarıyla NATO Rusya’yı daha da köşeye sıkıştırmakta kararlı. Zaten gerici-milliyetçi Ukrayna hükümetinin Doğu Ukrayna’ya yönelik saldırılarda sivil ölümlerini göze alacak kadar pervasızlaşmasının nedeni de NATO’nun verdiği cesaret. Ancak bu cesaretin sonunda nelere mal olacağı henüz pek belli değil. Belli olan, bu adımların ihtilaf çözücü sonuçlara yol açmayacağıdır.
Ukrayna hükümeti ülkeyi kanlı bir savaşa hazırlıyor. Kısa bir süre önce yüz bin kişiyi askere çağıran Ukrayna hükümeti, 16 yaşındakileri dahi askere almaktan çekinmiyor. Aynı zamanda da "Batı, Ukrayna’yı yalnız bırakmamalı, silah vermeli" çağrılarını yapıyor. Diğer yandan ABD’nin Kiev’deki büyük elçisi Geoffrey Pyatt, Obama yönetiminin 2015’de Ukrayna ordusunun eğitimi için 120 milyon Dolarlık bütçe ayırdığını açıklıyor, Merkel ise Rusya ve Ukrayna’nın bir "Avrasya İktisadi Birliği" içinde bir araya gelebileceğini söylüyor. Birbirleriyle çelişiyor gibi görünen bu açıklamalar aslında NATO’nun başından beri yürüttüğü "çifte stratejinin" bir parçası: Rusya bir taraftan ekonomik olarak çökertilmeye çalışılırken, diğer taraftan askerî güç gösterisiyle baskı artırılıyor. NATO’nun aldığı son karar da bu stratejinin önemli bir ayağı. Aynı zamanda Pasifik’e yönelen ABD’nin görevlerini Almanya önderliğindeki AB’ne devretme planının bir adımı.
Pazartesi günü Beyaz Saray’da bir araya gelecek olan Merkel ve Obama’nın gündemi de bunlar olacak. Refah şovenizminin etkisi altında "İslamileşmeye karşı" sokaklara çıkan Almanya çoğunluk toplumu, bu adımların kendilerini nasıl etkileyeceğinin farkında değil. Dünya çapındaki savaşları kayıtsızca izleyen çoğunluk toplumunun, kısa bir zaman sonra Alman askerlerinin çinko tabutlarda Almanya’ya geri döndüklerinde nasıl bir tepki göstereceğini öngörmek zor, ama emperyalizmin kırıntılarıyla avunmakla veya ırkçı ve yabancı düşmanı tavırlar sergilemekle geleceklerini ve refahlarını güvence altına alamayacakları şimdiden belli.
-
-