Kan, gözyaşı, ölüm ve yıkım dolu bir yılı daha geride bırakıyoruz, yitirdiğimiz onca canın acısını dindirememişken henüz. Gelen gideni aratacak kaygısıyla 2017’ye bakıyor, savaş ateşinin, kanser hücreleri misali, her yeri çürüteceği düşüncesiyle ürperiyoruz. Hiç şüphe yok; karanlık, hem de kapkaranlık zamanlardan geçiyor, kan denizlerinde boğuşuyoruz. Haramilerin saltanatı ebediyen sürecekmiş gibi görünüyor gözümüze. Korku ve nefretin etrafımızı sardığı bugünlerde, körüklenen kör düşmanlıkların zehirli atmosferinin hakim olduğu derin kuyularda gibi hissediyoruz kendimizi.
Ama enseyi karartmak, umudu yitirmek için hiç bir neden yok. Yeter ki dik duralım, güneşli dünyaya olan inancımızı koruyalım. »Tek bir mumun ışığı dahi karanlığı yarıyor«, yaracak elbet. Özgürlük ve kurtuluş için çırpınan tek bir yürek dahi var oldukça, umudumuz hep var olacak. Unutmayalım: yalnız değiliz. Binler, hatta yüz binleriz, »ipin, kurşunun rağmına« mum ışığı olma iradesini gösteren.
Rosa Luxemburg Birinci Dünya Paylaşım Savaşının o karanlık günlerinde 28 Aralık 1916’da, gene bir soğuk hücrede tutulurken, Mathilde Wurm’a şöyle yazıyordu: »İnsan kalmaya çalış. Her şeyden önce insan kalabilmektir asıl mesele. Ve bu: sağlam ve açık ve neşeli olmak demektir, evet, her şeye rağmen neşeli olmaktır, ağlamak zayıfların işidir. İnsan olmak, gerektiğinde tüm yaşamını neşeyle kaderin büyük tartısına atmak, ama aynı anda her aydınlık güne ve her güzel buluta sevinmek demektir. Heyhat, ›insan nasıl olunur‹a dair reçete yazmayı bilmiyorum, sadece insan olduğumu biliyorum«. Rosa’nın dediği gibi, mesele insan kalabilmektir.
Çünkü insan umuttur. Umut olmasa, insan var olabilir mi hiç? Beynimizin, vicdanımızın nefesi değil midir umut? Ne demişti Nâzım: »Umuda kurşun sıksa da zulüm, unutma / Umuda kurşun işlemez gülüm«... İşte budur elimizden alamayacakları. Kan ile, ölüm ile, kurşun ile teslim alamayacaklardır iyiye ve doğruya ve özgürlüğe dair sevdamızı, umudumuzu...
Yılgınlığa kapılmayalım, haklıyız çünkü. Savaşların olmadığı, insanın insanı sömürmediği, bezirgânlığın ortadan kaldırıldığı, tek bir bireyin özgürlüğünün tüm insanlığın özgürlüğünün önkoşulu olduğu, insanın kendi kaderini kendisinin tayin etmesinin koşullarının oluştuğu eşit ve güneşli dünyayı istiyoruz. Biliyoruz; bu bir hayal değil, tarihsel yasallıktır önüne set çekilemeyecek olan. Haramilerin korkusu bundandır, bu yüzden bizleri insanlıktan uzaklaştırmak, umudumuzu yok etmek istemektedirler. Çabaları beyhude, umudumuz çeliktendir.
10 Temmuz 1934’de Oranienburg toplama kampında Alman faşizmince katledilen şair Erich Mühsam’ın »Mensch sein / İnsan olmak« şiirinden bir kesitle bitirelim:
»Her şeye rağmen insan olmak. İnsan kalabilmek her şeye rağmen / ve kendi insanlarının körelmesine izin vermemek / yıldızlar, insanları kovalayan karabasanın korkusuyla sislerin arkasında donuklaşsalar dahi.
İnsan olmak, musibete sabretmek anlamına gelmez / İnsan olmak izin verir, emreder, kötüden nefret etmeye / İnsan olmak, haksızlığı boğazından kavramak ve onu en ufak toz taneciğinde öğüterek yok etmek demektir...«
Aşk ile, sevda ile, umut ile insan kalın.
31 Aralık 2016