Halkların Demokratik Partisi HDP Milletvekili Leyla Zana, 26. Dönem parlamento, Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM'de yemin ederken, 'Türkiye milleti' adına cümlesini kurmuştur. Yeminine Kütçe cümle kurarak başlaması ve 'Türkiye milleti' söylemi, geleneksel devlet aklı ve TBMM geçici meclis başkanı Deniz Baykal'ın ırkçı düşüncesiyle bağdaşmadığı için, 'linç' kampanyasıyla karşı-karşıyadır.
Leyla Zana, TBMM kürsüsünde yeminine başlarken, Kürtçe 'Onurlu ve kalıcı bir barışın umuduyla' anlamına gelen, "Bi Hevîya Aşîtî Kî Bi Rûmet Û Mayînde" Kürtçe olarak başladığı Milletvekili yeminine, Türk milleti yerine, 'türkiye milleti' cümlesini kurduğu için, geçici başkanlık koltuğunda oturan, Deniz Baykal tarafından yeminin, 'kabul edilmediği' ilamı yapıldı.
Yemin nedir? Yerkürede yaşayan toplumsal güçlerin her bireyi, şu veya bu şekilde kendi özgül koşullarında yemin ederler. Peki, ama neden yemin ederler?
Yemin veya ant, bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair, genellikle sözlerinin arkasında durduğunu, sözünü kuvvetlendirmek için edilen, bir varlık üzerine verilen sözdür. Kökeni tarih öncesi dönemlere dayanmaktadır. Genelde insanlar saygı duydukları, 'kutsallaştırdıkları varlıklar üzerine yemin veya ant içerler. En yaygın yemin ve ant, namusum ve onurum üzerine yemin veya ant içerim deyimi, yaygın olanıdır. Yemin veya ant, seküler kurumlarda görev başı yapan kimseler tarafından da görevin hakkıyla yerine getirileceğine dair söz vermekte de, kullanılır.
TBMM de parlamenterler, yasama döneminde görevlerine başlarken, yemin ederler. Bu tavır normal karşılanmalı ve bir anlamı da vardır. Bugün TBMM kürsüsünden edilen yemin veya ant, 12 Eylül askeri faşist generaller çetesi tarafından, uygulamaya konulan Milletvekili yemini, and'ı, geleneksel devlet aklının, 12 Eylül faşizminin ideolojisine uygun olarak düzenlendiğinden içinde, ırkçı, inkârcı ve şovenizmi barındırmaktadır.
TBMM iç tüzüğüne uygun olarak yapılan yemin veya ant, parlamenterlerin görevine başlarken içmesi gereken bir yemin ve ant, inandırıcıcığından çok, parlamenterleri, 'yalan söylemeye' kendi kimliklerini, 'inkâr etmeye' farklılıkları yok saymaya yönelik anlamsız ve zorlama bir yemindir.
Yerkürede birçok ülkede parlamentolarda yeminler yapılmaktadır. Genellikle, demokratik ve laik olduğunu iddia eden ülkelerde, bir devletin, bir ulusun, bir partinin, bir ideolojinin adına yemin veya ant içilmez. Birden farklı kimlikleri olan, farklı inançlara sahip olan, farklı ideolojik kaygıları olanların, tek, dayatmacı yemin etmelerini istemek, demokrasiden uzak faşist bir dayatma olduğuna inanılır.
Evet, parlamenterlerin yemin ederek görevlerine başlamaları doğrudur. Bu yemin veya ant, ancak, ülkenin bağımsızlığını, koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması, demokrasinin kurum ve kurallarıyla ülkede yerleşmesi için, çaba harcayacağıma namusum ve şerefim üzerine and içerim.'' Kısa ve öz olarak yapılması en sade ve doğal olanıdır.
Kısa ve öz, zorlamalardan uzak, yalan söylemeye, inanmadıkları değerler üzerine yemin veya ant içmek, anti demokratiktir. Hukuksuzluktur. Anayasal da olsa zorlamadır.
HDP Milletvekili Leyla Zana, bu hukuksuz ve anti demokratik duruma parmak basmak istemiştir. Bu parmak basması, ırkçı ve geleneksel devlet aklını rahatsız etmiştir. Leyla Zana'ın ırkçı ve geleneksel devlet aklını rahatsız etmesinin temelinde sadece, 'Türkiye milleti' cümlesi yatmamaktadır. Tartışmalar bu yönde yürümesine rağmen, aslında yeminine Kürtçe 'onurlu ve kalıcı bir barış umuduyla' kurduğu ve başladığı cümlenin geleneksel devlet aklına ve ırkçılara rahatsızlık verdiği bilinmektedir
TBMM kürsüsünden parlamenterler görevlerine başlarken, Leyla Zana bir tabuyu, ezberi 'yeniden' bozarak, Kürtçe ana dilinde başlamıştır. Bu davranışı Leyla Zana'ya, Asi Kürt kadına yakışmıştır da! Asi Kürt kadının bu dik başlı duruşu, geleneksel devlet aklını ve Baykal gibi ırkçıları rahatsız etmesi de onur vericidir. Türkiye halkları Leyla Zana'nın bu onurlu davranışına sahip çıkacaktır. Linç kampanyası ve saldırlar karşısında, korucu kalkan oluşturacaktır.
Bir fıkra ile yazımı sonlandırmak isterim: ''Eski İstanbul'un mahallesinde komşu olarak yaşayan bir Ermeni aile, Agop ve eşi. Karşı apartmanda oturan, Yahudi Moues den bir miktar borç alır. Agop borçlanırken bir hafta sonra borcunu iade edeceğine söz verir, 'yemin eder'. Zaman dolar bir hafta geçer. Agop, Moues'e, borcunu ödemek ister ama parayı temin edemez. Komşu apartmanda Moues pencereden Agop'u gözlemlemektedir. Agop panik halinde kendi evinin içinde dolaşmaktadır. Agop'un bu davranışından sıkılan eşi sorar, ne var Agop efendi neden panikledin diyerekten?
Agop; baksana hanım Moues pencereden bakmaktadır. Borcunu istemektedir. Ama parayı temin edemedim der. Agop'un eşi araya girer; Agop sen hiç paniklemene gerek yok der. Ve pencereyi açarak, seslenir. Meous efendi, Moues efendi der. Moues; buyur hanım der. Agop'un hanımı; Agop senden borç almış bugün iade edecekmiş, Agop borcunu veremiyor der ve pencereyi kapatır.
Agop hanımına; sen yaptın hanım işi iyice berbat ettin der. Hanım; Agop efendi şimdiye kadar sen panikliyordun uykun gelmiyordu. Şimdi yatağına yat rahat uykunu al, bir daha panikleme. Panikleme sırası Moues efendide. Artık birazda sabaha kadar Meous Efendi uyumasın pencerenin dibinden ayrılmasın der''
Fıkra bu kadar. Bende diyorum ki, Zana'ın, ezber bozan davranışından dolayı, bundan sonra geleneksel devlet aklı ve ırkçılar paniklesinler!
18.11.15
E posta: aliekber.pektas@yoltv.eu
Face:aliekber.pektas
Twitter: @AliekberP