LAZ SAMİ 'HAYIR' DİYOR

 Almanya’da yaşayan Türkiyeliler arasında da bölünme ve çatışmalar Türkiye’de olacak Referandum nedeniyle derinleşiyor. Buna birde Almanya’da iki kentte AKP’li ve bakan olan iki siyasetçinin de katılacağı toplantı salonlarının güvenlik nedeniyle iptali tartışması eklendi.

Ben Türkiye veya yaşadığımız Almanya’da toplumu yakında ilgilendiren, tartışmaları konusunda insanlarımızın nasıl tartıştığını ve ne düşündüğünü anlamak için kahveye giderim. Bir kenarda oturur çayımı yudumlarken tartışan insanlarımıza kulak veririm.

Laz Sami ağabey Almanya’ya gelen işçilerin ilk kafilesi içinde yer almış. Kanal açımlarında, temizlemesinden, maden işçiliğine geçmiş oradan emekli olmuş. Yaşamdan öğrenmiş nerede konuşacak, nerede susacak, dinleyecek çok iyi biliyor. Ben Almanya’ya geldiğim 1972 yılında tanımıştım. 1977 de Erbakan ile Ecevit yakınlaşmasını tartışılıyordu. Sami ağabey “Akselam” söylemiyle “kerhen destekleme” sözü ile dalga geçiyordu. Oradaki sohbette her konuda mutlaka konuşan birine şunları söyledi: “Yeğenim, konuşmadan önce söyleyeceklerin hakkında kendine birkaç soru sormasını bilmelisin. ‘Bunları bir başkası söylese ben hangi soruları sorarım” diyeceksin. Her şeye maydanoz olmamalısın ki söylediklerin saygıyla dinlensin” demişti. Laz Sami ağabeyin bu sözleri kulağıma da takılan küpe oldu. O tarihten beri konuşmaya, yazmaya, okumalarda önceden kendime onlarca soru sorarım. Bu sorulara kısa öz yanıtlar bulurum.

Bu yukarda belirtiğim konularda insanlarımız ne düşünüyor diye kahveye gittim, şanslıydım, Laz Sami ağabey de oradaydı. Yaşı 80 aştığı için artık çok fazla dolaşmıyor Laz Sami ağabey.

İçeri girdiğimde ateşli bir tartışma sürüyordu. Laz Sami ağabey beni görünce Ha Çetin Beyim uzun zamandır seni görmedim, hele gel otur yanıma. Bu aklı kaçıklara ben laf anlatamıyorum belki sen iki söz söylersin dedi.

Yer açtılar oturdum yanına. Ellerinden tuttum buz gibiydi elleri. Ben önüme konulan çayı yudumlarken süren tartışmayı dinledim. Evetçiler özet olarak şunları savunuyordu “yahu bu Cumhur Başkanımızın partisi hükümet olduğundan beri otobanlar, yapıldı neredeyse bütün şehirlerarasında uçak seferleri var. Kadınların başörtüsü serbest oldu. Dünyamızın en büyük camisini yaptı. Bir sürü imam hatip okulu açtı Cumhur Başkanımız yüzde elli bir oy aldı.”

Bunlara karşı Laz Sami Ağabey ve onunla aynı görüşte olanlar şunları söylüyordu: “ Yahu bunları geçin. 40 yıl önce başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinin bütün kentleri arasında da otobanlar yoktu. Bütün kentler arasında uçak seferleri yoktu. Teknik geliştikçe bunlarda yaygınlaştı. İmam hatip okulları o kadar yararlıysa bu AKP bakanları, milletvekilleri neden kendi çocuklarını İmam Hatip Okullarına yollamıyorlar.

Ama mesele yol, cami ve İmam Hatip Okulları değildir. Mesele LAİK CUMHURİYET yaşayacak mı, yoksa onu elimizle mezara mı gömeceğiz. Neden evet dersek LAİK CUMHURİYET i Gömmüş ve Faşist bir tek Diktatör rejimin geleceğini düşünüyoruz.

Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini ve daha birçok ülkede diktatörler seçimle hükümet olmuşlar sonrada diktatör olmuşlar.

Uzaklara gitmeye gerek yok Kenan Evren’de seçimle cumhurbaşkanı oldu üstelik yüzde 92 oyla seçildi. O diktatör değildi mi diyeceğiz. İktidar olunca, güçlü başkan olunca iktidar onun kişiliğini bozuyor. Gürsel’e askerlerin meleği deniliyordu Adnan Menderes ile arkadaşlarını astırdı. Demirel için karıncaya bile kıymaz deniliyordu, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idam ettirdi. Çiler için annedir, çocukları korur diye oy veridi, o Kürtlerin yaşadığı köyleri bombalattı, boşaltı, bugün onun yaptığı yanlışlıklarını Erdoğan daha da derinleştirdi. Nasıl mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan parti kurup seçim propagandasında “16 Yaşındaki Erdal Eren asıldı, Ahmet Kaya ana diliyle iki türkü söylemek istediği için başına gelen kalmadı, sürgünde öldü. Allah’ın verdiği canı Allah'tan başka kimsenin alma hakkı yoktur ” diyordu.

Başbakan olduktan sonra ne oldu. Çok şey sayılır ama en son sözü hepsini de hatırlatır. “Halk İdam istiyor, Meclis bu sesi duymalıdır. Bu karar önüme gelirse imzalarım” diyor. Bu başkan daha şimdiden önce doğuda yaptıklarıyla halkı Türk - Kürt, Alevi-Suni diye böldü.

Çocuklarımız Suriye çamuruna neden sürdü, orada ölüyorlar. Yarın tek adam olursa, ülkeyi daha büyük felaketlere süreceğini düşünmemiz gerekir. Tek adamlık, güçlü adamlık insanı insan olmaktan çıkarıyor, zalim olmasını sağlıyor. Zaten tek adamların etrafını sadece onun dal kavukları aldığı için onun daha da zalimleşmesini sağlar. Ülkeyi felaketlere sürükler. Türkiye’nin tekrar huzura kavuşması için HAYIR demeliyiz.”

Almanya’nın AKP’li siyasetçilerin katılma konusunda hepsi ayni fikirde. İyi olmamış. Keşke organize komitesi önceden siyasetçilerin katılacağını ve katılım oranını gerçekçi olarak verselerdi.

Türkiye’de de güvenlik konuşunda iptal edilen toplantılar, mitingler, eğlenceler olmuştur. Burada da olmasını anlayışla karşılamak gerekir. Bunu Türkiye politikacıları kaşırsa, burada yaşayan biz Türkiye kökenli insanların oluşturduğu kurumlara zarar verirler. Çalışmalarımızın daha da zorlaşmasına zemin hazırlar. Bana sözün yok mu diye sordular. Yanıtım şu oldu. “Keşke Türkiye'de politika yapanlar gelip bir kenarda otursalar, sizin ne kadar medenice sohbet ettiğinizi, farklı görüşleri saygıyla konuştuğunuza kulak verseler. Sizden tartışmanın metotlarını öğrenseler.” Bu sözlerimin ardından Laz Sami Ağabey, bana ve Çetin Beye birer taze çay daha ver” dedi. Çayımı içtim, ayrılınca. “Hepimiz Türkiyemiz için hayırlı bir iş yapalım. HAYIR diyelim” dedim.

Münster, 04.03.2017