Bu sabah 10 yaşındaki kızımı okula gönderirken, "Mama, ich habe Angst..."(korkuyorum) dedi.
O bunu söylediğinde ne kastettiğini anladım, ama ne diyeceğimi bilemedim. Biz annelerin bazı özel durumları bilip de bilmezden geldiğimiz zamanlar vardır. Çocuklarımızı koruma kaygısıyla o özel durumu hafifletmek için böyle bir taktik kullanırız. İçgüdüsel olabilir mi? Belki... Neyse işte, şöyle yaptım; "Kızım durak 100 metre ilerde, korkacak bir şey yok ki..." dedim. O bu taktiğin farkında olduğundan, bir şey söylemeden çıkıp gitti. Halbuki korktuğu ne otobüs durağının 100 metrelik mesafesi, ne henüz aydınlanmaya başlayan hava, ne de o gün öğretmenin vereceği test sonuçlarıydı.
Küçük kızımın tarif edemediği korkusu her an her yerde karşısına//karşımıza çıkabilecek olan "politik menşeeli" herhangi bir terör saldırısı. Mesela otobüs durağındaki çöp kutusunun patlaması, bir tır ya da kamyonun sadece yayalara açık olan alışveriş merkezine dalması, gayet normal görünen bir adamın aniden başka birine ya da birilerine ateş etmesi...vs. Onu gönderdikten sonra oturup neden böyle hassas olduğunu düşündüm. Geçen akşam 13 yaşındaki oğlumun tv'de haberleri izlerken söylediği şu sözler aklıma geldi . "Mama, merkst du das, die Welt wird immer schlechter...!" (Anne, farkında mısın, dünya gittikçe kötüleşiyor.) Şimdi oğluma "bir daha kız kardeşinin yanında böyle konuşma, onu korkutuyorsun." diyebilir miyim? Ya da kızımı "Korkacak ne var ki? Hadi televizyonu kapatalım. Bak, ortada terör falan olmadığını göreceksin." diye teselli edebilir miyim? - Hayır. İkisi de gerçekçi değil çünkü.
2016 yılında yaz ve kış sezonunda gösterime giren eş zamanlı iki korku filmi
Biliyorsunuz, dün 19 Aralık akşamı peş peşe ekranlara yansıyan iki haber oldu. Bunlardan biri Berlin'deki noel pazarına girerek 12 kişinin ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına sebep olan tır, diğeriyse Türkiye'deki Rus büyükelçisinin kameralar önünde allah-u sloganlarıyla öldürülmesiydi. Peş peşe gelen bu iki haber bende ve sanırım başka pek çok insanda bir dejavu yarattı. 14 Temmuzda Fransa"nın Nice kentinde bayram kutlayan kalabalığın içine dalan bir kamyon ve yüze yakın insanın ölümü, ardından 15 Temmuzda Türkiye´de yaşanan sözde darbe girişimi...
Ben şahsen kendi bireysel hafızama 2016 yılının bu iki önemli gününü iki ayrı korku filminin premiyeri gibi kaydettim. Yaz sezonunda(14-15 Temmuz) gösterilen film(ler) ile kış sezonunda(19 Aralık) gösterilen film(ler) arasındaki parelleliği farkettiniz mi? İki ayrı sahnede eş zamanlı olarak iki ayrı film gösterime giriyor. Avrupa sahnesinde çekilen film sanki tekil bir terör eylemiymiş gibi, korkutmaya, göz dağı vermeye yönelik... Türkiye sahnesinde ise terörü kurumsallaştıran hatta uluslararası dengeleri sarsan bir niteliğe sahip. Dünya üzerindeki tüm hukuk sistemini ve uluslararası diplomasiyi reddederek, dünyaya meydan okuyan, "Olmayacak bir şey, ama işte yaptım oldu." diyen bir zihniyete tanık oluyoruz.
Şimdi bu filmlerin birbiriyle bağlantısı var mı? Filmlerdeki ana konu doğu-batı kavgası, ya da hristiyan-müslüman çatışması mı? Hep söylendiği gibi karanlık güçlerin bir oyunu mu? Öldüren hangi tarikattan? Aslında darbeyi yapan kim? Kamyonu süren cinnet geçiren basit bir mülteci mi yoksa IŞİD teröristi mi? Peki Rusya bu işe ne diyecek? Ya Suriye? Almanya'nın çıkarları ne olabilir?
Açıkçası bu soruların hiçbiri beni ilgilendirmiyor. Zaten benim-bizim gibi sade vatandaşın fikrini soran da yok. Sorumlular ve yetkililer kendi aralarındaki güç dengeleriyle iktidar hesabı yapıp duruyorlar. Ancak bu durumda bizim tarafımızdan kabul edilmeyecek bir şey var. O da şu ki, tüm bu politik gelişmelerin, savaşın, şiddetin ve terörün sorumlusu olan politikacılar bizim gibi sade vatandaşları kendi kurdukları oyunun nesnesi haline getiriyorlar.
Kızımın bu sabahki korkusuna, oğlumun dün akşamki kaygısına tanık olduktan sonra sanırım kendi içimde bir kez daha farkındalık yaşadım.
1 - Bu korku filmlerini izlemek zorunda değilim//değiliz.
2 - Bu savaşın, terörün ve şiddetin nesnesi olmak zorunda değilim//değiliz.
Dolayısıyla bu savaşın, terörün ve şiddetin sorumlusu olan devlet, parti, kurum, kuruluş, legal-illegal örgütlerin hiçbirinin kendi çatışmaları yüzünden çocuklarımızı korkutmaya hakkı yok.
Hayata can katan, doğuran bir insan olarak yeryüzündeki tüm canlıların yaşaması için bu korku filmlerinin en kısa sürede gösterimden kaldırılmasını talep ediyorum.
Köln, 20.12.2016