İki hafta önceki köşe yazımızda bahsettiğimiz “yüksek sohbet toplantısı” geçen perşembe günü Prag’da gerçekleştirildi. “Avrupa Siyasi Birliği” (European Political Community – EPC) başlığı altında bir araya gelen 44 devlet ve hükümet başkanı burjuva basınına bolca “sohbet fotoğrafı” sundu, ama toplantının kof sembol siyasetinin, yani içi boş ve çelişkilerin üstünü örtmekten başka bir işe yaramayan söylemlerin ötesinde bir sonucu olmadı. Buna rağmen yaygın Avrupa medyası “XXL-Avrupa Zirvesi: Birlikte Putin’e karşı” yalanını manşetlerine taşıdı. Halbuki sadece Macaristan, Sırbistan ve Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkileri bu manşetleri daha yayınlanmadan yalanlamaktaydı.
Yaygın Avrupa medyasında yer alan haberlerin içi öylesine boş ki, redaksiyon yönetimleri konuyla ilgili haberleri önemli göstermek için internet sayfalarında büyük punto kullanma zorunluluğunu hissetmişler. Yorumlarında ise “toplantı boşuna değildi, en azından liderler bir araya geldiler” tespitiyle, sonuç bildirgesi dahi yayınlayamayan enformel AB-Zirvesinin “dostlar alışverişte görsün”den öteye gitmediği de itiraf edilmiş oldu. Görüldüğü kadarıyla Almanya ve Fransa AB üyesi olmayan “partner ülkelerin” talep ettikleri işbirlikçilik fiyatına tatmin edici yanıt verememişler.
Sonuç itibariyle, bir dahaki toplantısı Britanya ve İspanya’nın davetiyle Moldova’da gerçekleştirilecek olan “XXL-Avrupa Zirvesini” bilinen tabirle “dağ fare doğurdu” diye nitelendirebiliriz. Ancak fiyat pazarlıklarının daha devam edeceklerini de şimdiden öngörmek olanaklı. Nihâyetinde AB bol keseden dağıttığı “üyelik vaatlerini”, hiçbiri kısa sürede olanaklı olmamasına rağmen, gündemde tutmak zorunda – en başta Ukrayna’ya alelacele verilen AB üyelik sözünü…
Gerek Almanya gerekse de Fransa Ukrayna’nın öngörülebilir bir süre içerisinde AB’ne üye kabul edilemeyeceğini çok iyi bilmekteler. Ukrayna’nın üye yapılmasından sonra çok uzun bir süre boyunca AB bütçesini sarsacağı gerçeğinin yanı sıra, AB sözleşmelerinin zorunlu kıldığı oy birliği kararının alınması hâlihazırda olanaksız görünüyor. Tüm bu olanaksızlıkların, Rusya’yı zayıflatmak için cepheye sürülen Ukrayna tarafından hoş karşılanmadığı da ayrı bir gerçek. O nedenle verilen sözlerin tutulacağı görüntüsünü veren bir çıkış gerekmekteydi.
“Yüksek sohbet toplantısı” hem başta Ukrayna olmak üzere, Moldova ve Gürcistan’ın AB üyesi olmadan AB’ne siyasi entegrasyonlarının sağlandığı görüntüsünü vermek, hem de Brexit sonrası Britanya ile yeniden eşgüdümlü hareket etmenin olanağını sağlamak için bir vesile oldu. Zaten Ukrayna’nın desteklenmesi önemli bir birleştiriciydi. Zirve tabii aynı şekilde yaygın medyada “tüm Avrupa Putin’e karşı” fotoğrafını vermek için de gerekliydi.
Hoş bu çabalar kendi kendine yalan söylemeye benziyor. Çünkü, başta kendileri ve medyaları olmak üzere, Avrupa kamuoyu böylesi kof sembol siyasetinin herhangi bir sonuç getirmeyeceğini çok iyi biliyorlar. Nitekim ertesi gün sadece AB üyelerinin katıldığı olağan AB Zirvesinde AB içindeki çözülmemiş çelişkiler de gün yüzüne çıktı. Küçük AB üyesi ülkeler özellikle Almanya’nın enerji krizine karşı tedbir olarak karar altına aldığı 200 milyar Euro’luk yardım paketini eleştirdiler. Yardım paketi sayesinde Alman tekellerinin Avrupa iç piyasasındaki dominant konumlarını güçlendirecekleri bu küçük AB üyesi ülkelerce biliniyor ve bu nedenle Almanya’ya karşı çıkıyorlar.
2023 yılında dünya çapında resesyon baş göstereceğini ve ülke içerisindeki enflasyon oranlarının en az yüzde 10 artacağını öngören Scholz hükümeti Alman tekellerinin çıkarlarını korumak için her türlü önlemi almaya kararlı. Ancak Almanya her ne kadar Fransa ve Hollanda’nın açık desteklerine sahip olsa da diğer AB üyesi ülkelere istediği gibi sözünü geçiremiyor. Kendi öncülüğündeki “Birlik” içinde uyum sağlayamayan Alman emperyalizminin işbirlikçi ülkelere istediklerini dikte edebilmesi de kolay olmayacak. Ama burjuva basınının manşetlere taşıdığı gibi: onları “en azından bir araya getirebildi”. Yeterli olacak mı, işte o ayrı bir soru.